2 Mart 2016 Çarşamba

Yaşamdan Kareler / HeybeliAda

Hoşçakal Kınalı Ada! Biz Heybeli'ye devam edeceğiz!

İstanbul’da yaşayanlar bilir, adalar kalabalıktan kurtulmak için iyi bir kaçış yoludur. İnsanlara çarpmadan yürüyemediğin şehirden uzaklaşıp, nefes alabileceğin yemyeşil bir dünyaya geçersin.




Liseden beri, beraber adalara gitme planları yapardık arkadaşımla. Bugün bunu gerçekleştirdik. Benim gitmediğim iki ada vardı: Heybeli ve Kınalı. Heybeli’yi tercih edip, Kabataş’tan vapura bindik.



Martıları besleyerek, güzel bir yolculuk geçirdik. Ama ada martılarının acemi olduğunu belirtmekte fayda var. Havada kapmayı başaramıyorlar. Kadıköy civarındakiler oooo, bizi bile yemişlerdi. :D



Vapurda belirlediğimiz rotamıza göre ilk durağımız sanatoryum olacaktı lakin indiğimizde bir rehberle karşılaştık. Bize adanın haritasını verdi ve Ruhban Okulu’nu üçe kadar gezebileceğimizi söyledi. Biz de önceliğimizi değiştirip düştük yollara.




‘Yeşil panjurlu hangi evin oradan döneceğiz?’ vs. derken, bisikletçileri fark etmeden geçtik. Tabanvay sistem yine iş başındaydı! :D



20 dakikalık tırmanmanın ardından Özel Rum Lisesi yani Ruhban Okulu’na vardık. Bahçesi muazzam, oldukça bakımlı. Böyle okulumuz vardı da biz mi gitmedik? :D


İçine girdik lakin sadece birinci kat gezilmek için açıktı. Merdivenlerin önünü kapamışlar. Giriş sağ ve sol koridor olmak üzere ikiye ayrılıyor. Biz de bakınırken, sol tarafa yöneldik. Tüm sınıfların kapıları kapalı, camlardan biraz görülebiliyor. Ben bir kapıyı açıp içeri girdim. Ama tahtalar o kadar gıcırdıyor ki acaba görevlilerin bizi fark etmesini sağlayan bu mu oldu, bilemedim. Kapının ardında oldukça tarihi bir sınıf bizi karşıladı. Tam incelerken ne oldu dersiniz? Görevliler geldi. :D Bu tarafta da gezmek yasakmış, temizlik yapılıyor diye kapıya asık bant kaldırılmış.

Yasaklı sınıf 

Biz de oldukça atarlı bir biçimde karşı koridora geçtik ve ta daa tüm kapıların üstüne asma kilit asmışlar. Sadece koridorda bakınarak yürüdük.



Okulun içini görememekten kaynaklanan bir hüsran olsa da, bahçesi için tırmanmaya değerdi. Bahçenin arka tarafında keçi, eşek, koyun gibi hayvanlar da besleniyor.



Okuldan ayrılıp İsmet İnönü’nün evi için yola koyulduk. Yürüdük, yürüdük ve haritayla bulamayacağımıza karar kıldık, arkadaşım navigasyonunu açarken ben de marangoz amcaya sormaya gittim.



Amca yol tarifi vermeden önce, benle biraz lafladı. Eskişehirliler ile Trakyalıların iyi geçinmesi açısından bir bağ kurduk. :D Ada’ya taşınma hikayesinden sonra, İstanbul’un hangi semtinde oturduğumu sordu. Söyledim.
-   Oooo, çok kalabalıkmış, tramvay derdi falan… Nasıl yaşayabiliyorsunuz?
-   Yaşayamıyoruz.

İsmet İnönü'nün Evi

Amcayla vedalaştıktan sonra, İsmet İnönü’nün evini bulduk. 100 metre daha yürüsek önündeymişiz. :D Tadilat nedeniyle kapalıydı.

Hüseyin Rahmi'nin Evi

Sonraki durağımız Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın evi oldu. Çamlığın ortasında oldukça güzel bir yerdeydi. AMA… Yıkılacak gibiydi. Bakımsızlıktan inim inim inliyordu.


Ardından sanatoryuma gidip, evdeki hesabın çarşıya uymayacağını unutup gezimizi sonlandırmayı düşündük. Sorun şuydu ki, -yer yön bilgisi ve harita okuma kabiliyeti olmayan- benim elimde bir kroki vardı. Kaçınılmaz sonuç olarak yanlış yola girdik. :D Alp Görüngen Yolu’nda kendimizi bulduk.


Bu hat faytonların büyük tur güzergâhıymış. Ada çok kalabalık olmadığı için bu yol oldukça ıssızdı.


Hatamın olumlu getirisi olarak Terki Dünya Manastırı’na da uğradık ama bahçesinde çoraplar asıktı. Tarihi ibadet yerinden çok, eve benziyordu.


Çamaşırlar görünmesin diye çabalayan fotoğraf :D


Çam Limanı Koyu’na geldiğimizde peşimize dört tane köpek takıldı. Kedi insanı olduğumu biliyorsunuz, bu yüzden başta bu dörtlüden korktum hatta birinin dişlerinin kanlı olduğunu sandım. Oysaki sadece kendi hayal gücümmüş. :D


Çam Limanı Koyu


-Merve* yakında sadece kemiklerimiz kalacak, sen hala fotoğraf çekiyorsun! *Merve = liseden arkadaşım

Birinci sanatoryum binasına kadar her şey güzeldi. Bize eşlik ediyorlar, beraber yürüyoruz. Birinci sanatoryuma geldiğimizde, binanın kapısının yakınlarında başka bir köpek yatıyordu. Bizimkilere hırlamaya başlamasın mı? Kesin köpek kavgasının ortasında kalacağız düşüncesi kafamızda yeşerdi. :D




Bir şekilde aralarından geçip, peşimizdeki dörtlüyle ikinci sanatoryuma doğru yürümeye başladık. Bir sürpriz daha! Askeriyenin köpekleri! Neyseki oradan da sağ çıktık. :D

Sanatoryum

Vapur iskelesine vardığımızda pestilimiz çıkmıştı ama mutluyduk. Köpek maması olmamıştık. :D


Vapuru 5 dakikayla kaçırınca, Aya Nikola Kilisesi’ne de uğradık.




Bulduğumuz her kediyi besledik –hatta bizim dörtlü peşimizdeyken bile!- :D

Duyan duymayana söylesin, mama partisi yapıyoruz miyav!

18.30 vapuruna bindik ve dönüşe geçtik. Sarp Apak'da bizimle aynı vapurdaydı. :D

Böylece çokça sevinçli, bir tutam korkulu, bir çimdik de aksiyonlu günümüzün sonuna geldik. Yakın zamanda yenisini tekrarlamak dileğiyle… Köpekli kısımlar hariç. :D 



44 yorum:

  1. Ne kadar güzel fotoğraflar, ellerine sağlık :)

    YanıtlaSil
  2. Kıskandım mı ben acaba şimdi? :D
    Sınıf ne kadar güzel aslında ya. Ama yani bakamayacaksak ne anlamı vardı ki? :D
    Çok güzel olmuş fotoğraflar, geziniz de. :')
    Köpekler iyiymiş ehehe sağ çıktığınıza sevindim blogcan :D
    Hüseyin Rahmi Gürpınar'ın evinin bakımsızlığının Türkiye açısından kepazeliği...
    Nefret ediyorum böyle şeylere önem vermeyişimizden.
    Neyse... Sonraki gezini merakla bekliyoruum! :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kalem Fili,
      Gel beraber de gezelim :D
      Ay nen, iyi ki kazara gezilmeyecek koridora girmişim :D
      Gerçekten öyle blogcan, o evlere nasıl bakmayız ki? Karşılaştığımız rehber bu durumdan yakınmıştı, devlet Hüseyin Rahmi'yle ilgilenmiyor diye. Ama ben bu durumda bulacağımızı düşünmemiştim. Güvenlik falan olur, en azından rica edersek gezdirir diye hayal etmiştim :D Fazla olumluymuşum :D

      Sil
  3. Çok güzel fotoğraflar, geze geze İstanbul. :)

    YanıtlaSil
  4. Heybeli ada Hüseyin Rahmi'nin bir çok eserinde geçtiği üçin bende anlamı başkadır. Adayı görünce o eserlerin boşuna yazılmamış olduğunu sanki o dönemde yaşıyormuşum hissine kapılmıştım.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Cafe Tigris,
      Hüseyin Rahmi'nin sadece iki kitabını okudum ama ada güzeldi gerçekten Tigriscim, ben de kitaplarını okuyunca tekrar gideyim o zaman :))

      Sil
  5. Ne güzel fotoğraflamışssın, havalar düzelse bende gideceğim :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merve'nin Evinden,
      Kesinlikle gitmelisin, yavaştan düzelmeye başladı zaten :))

      Sil
  6. Ay bende simit atınca hep havadan kapıcaklarını filan düşünüyodum martıların anca denize düşsün :)) Kınalı adaya bende daha gidemedim :( Fotoğraflar şahane olmuş :)

    'Merve yakında sadece kemiklerimiz kalacak, sen hala fotoğraf çekiyorsun' kahkaha attım okuyunca :D

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Gözde'nin Blog Günlüğü,
      Kadıköy vapurundakiler kapıyor havada cidden :D Alışmışlar hop tutuyorlar. :D Ada martıları acemi bence :D Kınalı'ya da giderim umarım kısa zamanda, teşekkür ederim :D
      Merve yani lise arkadaşım ben koştur koştur giderken, köpekleri çekmeye çalışıyordu :D Ruhu çılgın :D

      Sil
  7. Çok şanslısınız İstanbul da yaşayanlar :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Abdullah Özer,
      Gezme açısından evet, ama kalabalık açısından hayır diyeceğim :))

      Sil
  8. Bir günü şiir gibi yaşamak dediklerine örnek olabilir bugün :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kiraz Çiçeği,
      Ne kadar güzel bir benzetme :)) Daha güzel günlerin olsun :))

      Sil
  9. çok güzel yaaa <3 hala İstanbul'a gitmemiş biri olarak en merak ettiğim kısmının adalar olduğunu söylemeliyim. çok huzur verici geliyor bana. fotoğraflar da çok iyi geldi şu an :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bi Poşet Kitap,
      Adalar benim gözümde de huzurun temsili Poşet, gelirsen kesinlikle uğra. İstanbul'un yoruculuğundan uzak, bir nevi soyutlanmış mutluluk durakları :)) Bir de yaz sezonunda çok kalabalık oluyorlar, baharı tercih etmeni öneririm :))

      Sil
  10. Çok güzelllll :) İstanbullll bekle geliyorum:))

    YanıtlaSil
  11. adalara gitmek hiç nasip olmadı, bizimkiler bile gitti bendeniz her olayda son monikan gibi beni bırakın siz önden gidin trajidisini film tadınya yaşayan insan yine geride kaldı. umarım bir gün gidebilirim de, cidden epey köpek varmış orada. (bizimkilerin turundan da bilirim. videoya çekmişlerdi. terri cinsi bir ufaklık takılmıştı hatta peşlerine) ben olsam tabanlara vura vura kaçmıştım merve. sen de gryffindor cesareti varmış. normalde bile yolda köpek gördüğümde karşı kaldırıma filan geçerim, yada yolumu değiştiririm. kısaca... uzaklaşırım işte. ^^
    ah. o eve bayıldım. hani şu yeşil panjurlu diye bahsettiğin. hani korku hikayelerinde perili köşkler oluyor ya, biraz onu anımsat mıyor mu? eski yapımların mimarisini oldum olası sevmişimdir, oldukça zarif görünümleri var.
    ne kadar harika, bol serüvenli zaman geçirmişsin. pisiciklerde çok sevimli. (:

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. River,
      Riv adalara kesinlikle gitmelisin! Bu sefer son monikan olma ve fırsatı kaçırma :)) Bu kadar köpekle karşılaştığım tek adaydı, Burgaz ve Büyük'e kediler hakimdi. :D Şey Riv... Merve benim liseden arkadaşım, beraber gittiğim :D Bence de o oldukça cesaretliydi, ben nasıl kurtuluruz diye beyin çarklarımı çalıştırıyordum :D
      Adaları biraz da mimarileri için seviyorum ben de, doğru söylüyorsun perili bir köşk olabilir :D
      Keşke tüm kedicikleri her gün besleyebilsem :))

      Sil
  12. Adaya gidişlerimi özellikle bahar aylarına denk getirmeye çalışırım. Nisan ve Mayıs aylarında çok güzel oluyor. Yerler papatya dolu... Çok gittim. Sonuncusu iki sene önceydi. Gurpınar'ın evi haricindeki yerleri gezdim. Okulun içini gezmedim ama. Yine gitmek lazım. Zamanı gelmiş, yazınızı okuyunca fark ettim. Sevgiler...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Zülal Garipkuş,
      Çok haklısınız, bence de adalar baharda çok güzel oluyor :)) Yazın aşırı sıcak ve kalabalıktan aynı keyfi alamayabiliyoruz.. O zaman tekrar gittiğinizde gezmeyi ihmal etmeyin lakin Gürpınar'ın evini sadece dışarıdan görebildik, belki ileride restore ederler :))

      Sil
  13. Yüz yıllar olmuş sanki gideli...çok severim Adalar'ı, ne güzel fotoğraflar yalnız büyültebilmek mümkün mü? Bana boyutları ufak gibi geldi. Kedicikler de şanslıymış:)
    sevgiler...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bücürük ve Ben,
      Üzerine tıklarsanız büyüyor ama ben hemen yazıda da genişletiyorum :)) Biz de şanslıydık :))

      Sil
  14. Çok güzel bir gezi olmuş..Fotoğraflar da ayrı güzel.Sevgiler

    YanıtlaSil
  15. Fotoğraflarla gitmiş kadar oldum :)
    Takipteyim bloğuma beklerim sizi sevgiler

    YanıtlaSil
  16. Harika foto.lar :)
    Takibe aldım sizi banada beklerim :)
    http://beyazmucizeler.blogspot.com.tr/

    YanıtlaSil
  17. Köpekli bölümlerde tırstım.

    YanıtlaSil
  18. Resimler çok güzel ellerinize sağlık Ne güzel anlatmışsın Köpeklerde ayrı bir macera olmuş :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sessizkaldım,
      Köpekler o zaman korkunçtu ama şimdi gerçekten macera olmuş diyoruz :D

      Sil
  19. beni de götürün gittiğiniz yere :D

    YanıtlaSil
  20. ayyy ne detaylı gezmişsiniz yaaa o okul ismet inönü filan görmedim hiç. bak ama yazın yüzmeye gidin en güzel plaj orda yaaaa :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Deeptone,
      Rehber sağolsun Deep, iyi ki karşımıza çıkıp haritayı verdi. :D O zaman yaz gelsin, yüzülmeye gidilecek :D

      Sil
  21. ayyy bir de hemen iskeleye yakın bi abla var, kurabiye börek yapan yaa, inince solda hemen, o da nefis yaa :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Deeptone,
      Hiç dikkat etmemişiim :O Belki sezon daha başlamadığı için dükkanını açmamıştır? :O Diğer gidişimde kurabiyesini yiyeceğim :D

      Sil