8 Temmuz 2016 Cuma

Yaşamdan Kareler / Yolculuk Zamanı


Eveet, bu seferki yaşamdan kareler başlığını küçük bir veda için açtım. Ayrılıkları hiç sevmeyen ben, şu günlerde herkesle vedalaşıyorum.

Babaannem “Dönemeyeceğin yerlere mi gidiyorsun?” diye soruyor. “Her yerde iyi insanlarla karşılaş inşallah.” demeyi de asla ihmal etmiyor.

Anneannem, kulakları ağır işittiği için sürekli “Ne kadar kalacaksın?” şeklinde sorular yöneltiyor. Dönüş tarihime kaç gün kaldığını hesaplıyordu en son.

Halam mutlu olayım diye dua ediyor.

Bayramda gördüğüm tüm akrabalar –hepsi de nasıl öğrenmiş bilmiyorum ama- neden gittiğimi sorguluyor. Düzenimi neden bozuyormuşum? :D Bir gün anlarlar diye umut ediyorum.

Ailemin geri kalanıyla vedalaşmadım. Henüz. Tepkilerini tahmin edebiliyorum.
Annem: Yüreğimin dayanmadığı maceralarında mutlu ol minişim.
Babam: Kendine çok dikkat et, her şey yoluna girecek telaş yapma.
Yengem: Bütün pozitif enerjimi yolluyorum, önyargılı olma kuzu, fighting! Moralin bozulunca kahve iç. Kahve? :D
Dayım: Arkanda kapı gibi dayın var. :D
Kero’da pc’yle bağını koparınca iyi yolculuklar diler. :D

Korkmayın, gezegen falan değiştirmiyorum –aslında en çok telaşı yapan benim çaktırmayın- :D Amaaaaa... Hem dilimi geliştirmek hem de gezmek için İngiltere’ye gidiyorum. Bu yazıyı yazma sebebim de bu.

İngiltere’de olduğum süre boyunca post yayınlayabilir miyim bilmiyorum. –Aslında gezdiğim yerleri unutmadan yazsam ne güzel olur ki- Yine de aktif olamayacağım gibi görünüyor. (İnstagram konusunda daha umutluyum: kagitsalincak, beklerim.)

Ne kadar kitap okuyabileceğim de kocaman bir soru işareti olarak duruyor. Yanıma alamadım malum uçaklardaki kilo sorunu… Ama çareler tükenmedi, e-book olarak okumayı deneyeceğim.

Bu süre içinde yorumlarınıza geri dönüş yapamayabilirim ama okuyacağımdan ve uygun olunca döneceğimden emin olabilirsiniz. Gözden uzak olan gönülden de olmasın lütfen. :D Bana motive kaynağı olacaklar, yorumlarınızı esirgemeyin. J

Sonuç olarak cumartesi akşam sularında Londra’ya uçuyorum. Yolcudur Abbas bağlasan durmaz. Bkz orada kullanamayacağı deyimleri, her fırsatta araya sokuşturan Salıncak. :D Cahit Sıtkı’dan Abbas şiiri size gelsin efendim. :D


Kendinize iyi bakın, sağlıcakla kalın! J


4 Temmuz 2016 Pazartesi

54) AKIL VE TUTKU - JANE AUSTEN

jane austen sense and sensibility

Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
Çeviri: Hamdi Koç
392 sayfa

Akıl ve Tutku, Jane Austen’in yayınlanan ilk romanıdır. Benim de yazardan okuduğum 4. roman olma özelliğini taşır.

Kitap, konu ve olaylar bakımından Aşk ve Gurur / Gurur ve Önyargı’yı andırıyor. Yayınlanma tarihlerine bakarsak da tam tersi. 19. yüzyıl İngiltere’sinde bir aileyi anlatan Akıl ve Tutku, yine zıt karakterler içeriyor.

Öncelikle söylemeliyim ki önsözü, sonsöz olarak okuyun. Ben öyle yaptım, pişman değilim. :D

Kitaba çok hevesle başlamıştım. Birkaç günde bitirip, diğer Austen kitaplarına geçeceğim diye düşünüyordum.

Evdeki hesap çarşıya uymaz ya, uymadı. Hava sıcak, üstüne bir de ramazan… Cümleyi okuyorum, anlamıyorum, tekrar okuyorum, yok. Açken klasik okunmuyormuş, bedeni doyurmak gerek ki ruhu doyurasın.

Akıl ve Tutku’yu gittiğim her yere taşıdım hatta oda değiştirirken bile yanıma aldım. Buna rağmen 15 günden daha uzun bir sürede bitirebildim.



Okuyamamamda etkili olan diğer bir neden de çeviri.

Çeviriyi Hamdi Koç yapmış. Kitaplarını okumadım ancak yakın zamanda Northanger Manastırı’nı da onun çevirisinden okumuştum. Northanger Manastırı’nda diline alışmam zor olmuş ancak kitabın kısa olması ve Jane Austen’i sevmem nedeniyle sorun etmemiştim. Şimdi ise 392 sayfalık bir klasikte, bunu görmezden gelemiyorum. Benim için çeviri, kitabın akıcılığına ket vurdu. Defalarca şu cümle öyle değil, böyle olsaydı daha yakışırdı diye düşündüm. Verilmesi gereken duyguyu da, yeterince aktarabildiğini düşünmüyorum.

Akıl ve Tutku, yazarın en uzun sürede okuduğum eseri. Bunun için oldukça üzgünüm ve ileride başka bir yayınevinden tekrar denemeyi düşünüyorum. Önerebileceğiniz iyi bir basım var mı?

Tüm bunların dışında Albay Brandon’u gerçekten sevdim. :D Mr. Darcy’le boy ölçüşemese de hoş karakter doğrusu. :D

İyi okumalar dilerim J

“Para sadece mutluluk verecek başka bir şey olmadığı zaman mutluluk verebilir. Yeterli gelirin ötesinde insanın ruhu söz konusu olunca hiçbir şey gerçek tatmin veremez.”

“O kendi başına daha güçlüydü; kendi sağduyusunu onu öyle iyi ayakta tutuyordu ki acıları ne denli şiddetli ve ne denli tazeyse kararlılığı o denli sarsılmaz, neşeli görünümü o denli değişmezdi.”

“… çünkü akıl inanmak istemeyince her zaman şüphe edecek bir şey bulur…”



1 Temmuz 2016 Cuma

53) ÖRÜMCEK AĞINDAKİ KIZ - DAVID LAGERCRANTZ


Pegasus Yayınları
Çeviri: Ali Arda
514 sayfa

Örümcek Ağındaki Kız, Millennium serisinin 4. kitabı. Bildiğiniz üzere 3. kitaptan sonra yazar öldü ve 4. kitabı David Lagercrantz yazdı. Kendisi İsveç’te başarılı bir yazar ve suç araştırmaları yapan bir gazeteciymiş.

Şimdi asıl sorumuz şu: Yazar değişince, seride çok farklılık oldu mu? Öncelikle anlatım değişti, her yazarın kendine ait yazım tekniği var ve farkı hissediyorsunuz. Stieg Larsson yazdığında, merak duygusu ön planda oluyor ve kitapları standart suç romanlarından kendisini ayırıyor.

Örümcek Ağındaki Kız, Millennium serisine sonradan katılan küçük kardeş gibi olsa da, karakterleri özlediğim için kitabı sevdim. Lisbeth Salander okuması çok zevkli olan bir kişilik. Mikael Blomkvist’le harmanlanınca tadından geçilmiyor. Sanırım en sevmediğim karakter Erika.

Kitap, devlet sırlarını ve yapay zekayı konu alıyor. Yer yer çok fazla teknik ayrıntı olduğunu da söylemeliyim.

Sonundan anlaşıldığı üzere, yazar serinin devamını getirecek gibi görünüyor.

Not: Dört kitabın kapağında da kızın dövmesi farklı yerde. Birinde omzundan görünüyor, öbüründe sırtında… Birinde çok büyükken, diğerinde küçük… Kitaptaki yerine uygun yapsalarmış ya hepsini :D

“İktidar denilen şeyin, özellikle de denetimden uzak iktidarın insanı nasıl ahlaken çökerteceğini bizzat kendileri tecrübe etmişlerdi.”

“Halkı gözetleyenler, en sonunda halk tarafından gözetlenirler. Demokrasinin en temel mantığı bu.”

“Hep yanlış insanlar vicdan azabı çekiyor, acılara neden olanların vicdanları yok.”

“İçinde çalıştığınız kültür hastalıklıysa kendiniz de hastalığa yakalanma riski taşıyordunuz.”

“Bugünlerde bütün manyaklar ve katiller neden imanlı oluyorlar anlamıyorum.”


“Yasayla suç arasındaki çizgiler iyice silikleşmişti bu dünyada.”