29 Aralık 2017 Cuma

ÖZET 2017

2017 yılının sonuna geldik. Bakalım Salıncak bu yıl neler yapmış?

Siz de yılbaşı zamanını sevmiyor musunuz?
Bütün Aralık ayımı Christmas müzikleri dinleyerek geçirdim.


Bloguma 124 –bununla birlikte 125- post girmişim. 109 tanesi kitap yorumu, geri kalanlarını dizi, film, tiyatro, yaşamdan kareler başlıkları altında bulabilirsiniz.

109 kitap okudum ve hepsi toplamda 31.185 sayfa. Güne vurduğumuzda sadece 87 sayfacık ediyor. En çok kitabı Mayıs ve Temmuz ayında bitirmişim: 14 kitap. Ancak sayfa sayısında birinciliği Ağustos 3.984 sayfa ile almış. En az ise Aralık, sadece 4 kitap ve 1.260 sayfa kitap okumuşum.

Bu yıl en çok görüntülenen postum, Monte Cristo Kontu olmuş. İkinciliği ise Natalio Grueso’dan Yalnızlık almış.

even


İzlediğim dizilerden favorim Skam oldu. 13 Reasons Why ve Shameless’da sevdiklerimden. –Shameless’da 6. sezona geldim, eski sezonları daha iyi değil miydi sizce de?-

2017 istatistiklerim böyle. Genele bakarsak:

Yazın Balkan ülkelerini gezdik, yazıyı okumak için Kitap Eylemi’nin bloguna bakabilirsiniz. Saraybosna ve Üsküp beğendiğim şehirlerin arasına girdi. Zaten düşününce içinden nehir geçen şehirleri ayrı seviyorum.

Severek okuduğum Birhan Keskin’e kitap imzalattım, yılbaşı isteklerime kendisinden yeni kitap beklediğimi de eklesek fena olmaz.

Vialand, Barış Manço Müzesi gibi merak ettiğim yerlere gittim. Büyükada’da Hatırla Sevgili’nin çekildiği yerleri ziyaret ettim. Bir keşke bırakayım buraya, adalara daha fazla gitmek isterdim.



Eğitim hayatımda değişiklikler oldu. Çift anadal yapmaya başladım –umarım bitirebilirim- ve bu nedenle AÖF Edebiyat’ı dondurdum. İtalyanca kursuna başladım. Kurs dışında çalışma imkanı bulamasam da, sevdiğim bir dil oldu. Io amo l’italino ma non ho tempo per studiare.

Sosyal medya hesaplarımı kapattım –instagram ve twitter. Yaşasın bloglar ve blogger olmak!

Kısaca 2017 yılım böyle geçti.

Sade, klasik ama güzel bir dilekle bitireyim, 2018 herkese mutluluk getirsin. 💙






22 Aralık 2017 Cuma

109) FANTASTİK CANAVARLAR NELERDİR, NEREDE BULUNURLAR? - J.K. ROWLING

özel resimli basım

Resimli Özel Basım
Yapı Kredi Yayınları
Çeviri: Sevin Okyay – Gül Sarıoğlu
135 sayfa


Düşünün ki sabah muggle gibi okula gidip siyaset, hukuk, iktisat falan görüyorsunuz ama akşam eve dönünce sizi muhteşem fantastik bir dünya bekliyor.

‘Fantastik Canavarlar Nelerdir, Nerede Bulunurlar?’ın Hogwarts’da ders olduğunu göz önüne alınca, hayat gerçekten adil gelmiyor.

Yine de, ufak gelişmeler de yok değil! Middlebury’den Stephen Deets lisans öğrencilerine Harry Potter’ı kullanarak ders anlatıyormuş.* Buradan kendi hocalarıma da, Stephen Deets’i örnek almaları gerektiğini söylemek istiyorum.

resimli özel basım

Hogwarts will always be there to welcome you home


Kitaba dönersek, daha önce Fantastik Canavarlar’ın resimsiz ve küçük edisyonunu okumuştum, ancak her canavarı hayal etmem mümkün olmamıştı. Çizimli halini bu nedenle çok beğendim. Hatta her HP kitabı okuduğumda dediğim gibi “Dünyanın en güzel kitabı!” diye Kitap Eylemi’nin başını birazcık şişirmiş olabilirim.

İlkokuldan beri Harry Potter’ı defalarca okumuş biri olarak, bu serinin yaşı olmadığını düşünüyorum. Harry, Ron ve Hermione benimle büyüyen, yıllardır yanımda olan dostlarım gibiler.

Tam olarak bu yüzden kitap okudukça hayatta asla yalnız kalmayacağız. Her zaman bizimle birlikte olan, başka insanların fark edemediği, bize özel yoldaşlarımız olacak. Kitaplar hayatı çekilebilir kılıyor, sizce de öyle değil mi?


Fantastik Canavarlar hakkında diğer yazılarım:



16 Aralık 2017 Cumartesi

108) HUZUR - AHMET HAMDİ TANPINAR

türk klasikleri

Dergah Yayınları
413 sayfa

Öyle bir kitap düşünün ki satırlarından naiflik aksın. Bu inceliğe, felsefeye, betimlemelere rağmen içindeki tek eksiklik, kitabın başlığı ‘huzur’ olsun.

Uzun zamandır Türk edebiyatından bir şeyler okumuyordum. Neden bu kadar ara vermişim bilmiyorum. Aslında yerli yazarlarımızı okumak benim için büyük keyiftir. Türkçeyi kullanma şekilleri, dili kalıbından çıkarıp eğip bükebilmeleri çok hoşuma gider. Çeviri eserlerde dilin bu yoğunluğunu hissedemiyorum.

Huzur’u tiyatrosuna gitmek için okumaya başlamıştım. Tabii tiyatroya kadar bitiremedim çünkü Huzur, sindirilerek okunması gereken bir kitap. Yazarın daha önce Saatleri Ayarlama Enstitüsü adlı eserini okuduğum için tarzını biliyordum.

Huzur, bir aşk hikayesi anlattığı kadar alttan verilen tedirginlik duygusuyla İstanbul’u, eski Türk müziğini ve hatta Batı müziğini -mesela Debussy-, felsefeyi, savaşı da anlatmakta.

Kitap genelde karakterlerin iç dünyaları üzerinden ilerliyor. Yeni savaştan çıkmış bir ülkenin, Doğu Batı arasında gidip gelen, varlıklarını bulmaya çalışan insanlarını okuyoruz.

İhsan ve Mümtaz kitabın başından beri sevdiğim karakterlerdi. Suat’ı oyunu izlememle birlikte benimsedim ve tepkilerini anladım…

Ayrıca kitapta eksik olan bölüm, yani Suat’ın mektubu Türk Edebiyatı Dergisi’nin Şubat 2017 ve Mart 2017 sayılarında yayımlanmış. Mektuba şuradan ulaşabilirsiniz: Tık



Severek okuduğum roman hakkındaki düşüncelerimden sonra gelelim benim durum raporuma. Kitap okuma hızımın dibe vurması ve böylece blogumda da pek aktif olamamamın nedeni sınavların gelip çatması… 25 Aralık’ta başlayıp, bir ay sürüyorlar. Bu da demek oluyor ki Salıncak’ın çok çalışması gerek. –korku filmi efekti verelim-.

Ders kitaplarının yanında okuduğum kitapları da bırakayım buraya #currentlyreading olarak: Homo Deus – Yuval Noah Harari, Fantastik Canavarlar –resimli versiyonu, harika!-, Amerika – Franz Kafka. Araya başka kitap almazsam, gelecek postlarım bunlar hakkında olacak. 💫

“Fakat bizim memlekette aranan kaybolur. Şark oturup beklemenin yerdir. Biraz sabırla her şey ayağınıza gelir.”

“İnsanın sevdiği bir ev olunca, kendisine mahsus bir hayatı da olur.”

“Biz düşüncelerimizi çok defa omuzlarımızda taşırız. Onun için onları kımıldatmamız bu düşüncenin ağırlığı nispetinde güç olur.”

“Mesele, okuduklarımızın bizi bir yere götürememesinde. Kendimizi okuduğumuz zaman hayatın haşiyesinde dolaştığımızı biliyoruz. Garplı, bizi, ancak dünya vatandaşı olduğumuzu hatırladığımız zaman tatmin ediyor. Hülasa, çoğumuz seyahat eder gibi, benliğimizden kaçar gibi okuyoruz. Mesela burada. Halbuki kendimize mahsus yeni bir hayat şekli yaratmak devrindeyiz.”

“Asıl büyüklük, ölüm şuuruna rağmen gösterdiğimiz cesarette.”

“Debussy’yi Wagner’i sevmek ve Mahur Beste’yi yaşamak, bu bizim talihimizdi.”

“Çünkü tanrılık yanı başınızda bir aktör elbisesi gibi asılıdır, derhal giyinmek öyle kolay ki… Bir kere insan tanrılaşmaya alışmasın.”


“Bir zihinde yaşayanlar daima güzeldirler.”


10 Aralık 2017 Pazar

Tiyatro: Huzur

Aralık ayı oyun seçimimle buradayım! Bu sefer Ahmet Hamdi Tanpınar’ın eseri olan Huzur'un uyarlamasını izledim.




Öncelikle, oyuna gidecekseniz kitabın en azından ilk 100 sayfasını okumanızı tavsiye ederim. Ben 312’deyim –evet, tiyatroya kadar kitabı bitiremedim. :D Eğer konu hakkında fikriniz olmadan giderseniz, oyunu anlamak zor olabilir.

Huzur, Kenan Işık tarafından oyunlaştırılmış. Bilge ile Üsküdar Stüdyo Sahnesi’nde izledik.


Salon çok küçüktü ama dizaynı oyunun içindeymiş izlenimi veriyordu. Dekor bir antikacı dükkanıydı ve harikaydı. Ayrıca Romeo ve Juliet’deki Juliet yani Damla Ece Dereli, burada da Nuran rolündeydi. Huzur’daki rolüyle En İyi Kadın Oyuncu seçilmiş.

İhsan, kitaptaki en sevdiğim karakterlerden biri, Kubilay Karslıoğlu tarafından canlandırılmış. Kendisini İhsan rolüne çok yakıştırdım.


Suat karakterini oynayan isim ise bana kalırsa oyunun en’lerindendi. Oyunculuğuna bayıldık Bilge’yle.

Makyaj, kostümler güzeldi ama kitabı okurken cumhuriyet dönemi kıyafetlerini hayal etmiştim. Oyundaki müzikler harikaydı, oyuncuların seslerini de sevdim. Alta kullanılan parçalardan bir tanesini bırakıyorum:



Oyunda hoşlanmadığım noktalardan biri, Macide karakterinin olayları anlatması oldu. Romanı 1 saat 20 dakikalık oyuna dönüştürmek zor olabilir ama aralarda hikaye anlatır gibi detayların verilmesi beni rahatsız etti –ki bu bilgilerde kitabı okumadıysanız yetersiz gelebilir.

İkincisi ise, Mümtaz karakteri. Hayalimdekiyle bu kadar uyuşamazdı herhalde. Ben belli bir ağırlığı olan, karakteri oturmuş yine de Mümtaz’ın naif iç dünyasını yansıtabilecek biri olur diye düşünmüştüm.

Kısaca Huzur, beklediğim gibi değildi. Güzeldi ama kitabıyla kıyaslanamaz bile. –Son 100 sayfam- Okuyup izlerseniz daha fazla keyif alacağınızı düşünüyorum.



Yazar: A. Hamdi Tanpınar
Oyunlaştıran: Kenan Işık
Yönetmen: M. Nurullah Tuncer
Oyuncular: Nimet İyigün Nalbant, Kubilay Karslıoğlu, Hakan Elmasoğlu, Orkun Gülşen, Damla Ece Dereli, Nesli Yılmaz, Ozan Özcan , Burak Çağlar, Derya Yırtıcı, Yusuf Can Sancaklı, Tolga Kortunay , Fatih Altınağaç, Gökhan Türkal, Burcu Bahar Aydın, Göze Şenol, Emir Üstündağ
Sokak Çalgıcıları: Can Feza Gündüz, Hasan Kiriş, Furkan Sarı


6 Aralık 2017 Çarşamba

107) YARALARIM AŞKTANDIR - FURUĞ FERRUHZAD


Totem Yayınları
Çeviri: Haşim Hüsrevşahi
296 sayfa

Yaralarım Aşktandır uzun süreli okumalarımdan biriydi.

Kitap 90. sayfaya kadar, yazarın hayatından ve önceki basımlara yazılmış önsözlerden oluşuyor. Devamında da Furuğ’un şiirleri var.

Şiirlerinin beni çok etkilediğini söyleyemeyeceğim. İçinde sevdiklerim olsa da, sayısı az –mesela İnanalım Soğuk Mevsimin Başlangıcına- Belki de ben şiir okuma ruh halinde değildim.

“sen hiç düşünme en iyisi
beni ve harlanan acımı
ben acıdan yakınmam
ben yalazdan yanmam”

“seni seviyorum çünkü
çünkü “seni seviyorum” sözü
boşunalıklar dünyasından
ve eskiler ve yinelenmeler dünyasından gelen bir sözdür”

“tüm varlığım benim, karanlık bir ayettir”

“Uçmayı anımsa
kuş ölümlüdür.”

“Mutluluk benim için… güzel bir elbise, iyi bir yaşam ve iyi bir yemek değil. Ben, ruhum memnun olduğu zaman mutluluk duyuyorum ve şiir benim ruhumu memnun ediyor.”


“Hayret, ne kadar şaşılası bir dünyadır, ben kimse ile bir işim yokken işte benim bu zararsızlığım ve kendi kendimle olmalarım başkalarının merakına yol açıyor.”


2 Aralık 2017 Cumartesi

106) SHERLOCK HOLMES GİZEMLİ SUÇLARIN PEŞİNDE - SIR ARTHUR CONAN DOYLE

Sir Arthur Conan Doyle

Yakamoz Kitap
Çeviri: Begüm Öztürk
416 sayfa


Bildiğiniz gibi, Sherlock Holmes’un tüm hikayelerini –Martı Yayınları- okumuştum ancak bu hikayeler Kızıl Soruşturma’yı içermiyordu.

Kızıl Soruşturma ise Sherlock ve Watson’ın tanışmasını konu alan uzun hikaye oluyor -ya da roman diye adlandırabiliriz sanırım-.

D&R’da indirimli kitaplar içinde görünce, almadan edemedim. Kokulu olması dikkatimi çekmişti ama okurken bu durumdan hoşlanmadım, kokusu beni rahatsız etti.

Sherlock’un dizisini çok sevmeme rağmen, hikayeleri benim için tatmin edici olmuyor. Gizemli Suçların Peşinde de düşüncemi değiştiremedi.

sir arthur conan doyle


Kitap beş hikayeden oluşmakta: Kızıl Soruşturma, Benekli Kurdele, Zümrüt Taç, Sherlock Holmes Tehlikede, Mühendisin Başparmağı.

Kızıl Soruşturma dışında kalanları zaten okumuştum.

Kitabın 416 sayfa olduğuna da bakmayın, her bölüm bitişinde 2,5 - 3 sayfalık boşluk var ve puntoları acayip büyük.

Eğer ilk kez Sherlock okuyacaksanız Kızıl Soruşturma/Dosya/Takip’le başlayabilirsiniz ama bana kalırsa dizisini izleyin yeterli. :D

“Hayal gücünü kamçılayanın ne olduğu esrarengizdir; hayal gücünün olmadığı yerde korku da yoktur.”

“Büyük bir zeka için, hiçbir şey küçük değildir.”

“Şiddet, caniye geri döner ve entrikacı her zaman başkası için kazdığı kuyuya düşer.”


“Şahsi sıkıntılar her insanın kaderinde vardır ama bazen hepsi bir arada geliyor. Ve insanın karşısına o kadar korkunç şekillerde çıkıyor ki ruhunun derinliklerinde hissediyorsun bunu.”


29 Kasım 2017 Çarşamba

105) WINTER - MARISSA MEYER (Ay Günlükleri #4)

artemis yayınları

Artemis Yayınları
Çeviri: Beril Tüccarbaşıoğlu Uğur
800 sayfa


Ve Ay Günlükleri serisinin son kitabıyla buradayım. İlk kitabını 8 Mayıs’ta okumuşum, 6 ayın sonunda seri bitmiş oldu. Aralıklı da olsa yılımın yarısını geçirdiğim dünyadan ayrılmak biraz garip.

Winter için Kero’nun benzetmesini yerinde buluyorum: “Serinin içindeki Açlık Oyunları.” Özellikle de üçüncü kitabı Alaycı Kuş… Tabii benzer olması normal çünkü aynı tema etrafında olaylar ilerliyor.

Winter’ı ve aslında genel olarak seriyi sevdim. Masal kahramanlarını geleceğin dünyasında okumak güzeldi. Ayrıca prenslerin kurtardığı narin prenses çizgilerini aşıp, kendi başlarının çaresine bakan kadınlar olmalarıyla da takdirimi kazandılar. Masalların erkek egemenliğinden kurtulup, değişme zamanları gelmişti.

Seri için ‘en’lerimi de seçtim, biraz zor olsa da :D
En sevdiğim kahraman: Cinder
En sevdiğim çift: Scarlet – Wolf
En sempatik kahraman: Winter

Sonu, bu seri için, bence biraz havada kalmıştı. Oldu bittiye getirmek yerine zaten 800 sayfa, 100 daha yazabilirdi.

Seri için Kero’ya teşekkür ediyorum, kitaplarını çörlememe izin verdi, böylece ben de okuyabildim. :D Fantastik – bilimkurgu türünü sevip, masallardan da hoşlanıyorsanız seriye şans verin derim.

Serinin diğer kitapları:
-   Cinder
-   Scarlet
-   Cress
-   Levana

“Değiştiremeyeceği gerçeklere üzülmenin bir anlamı yoktu.”

“İyiliği seçersek yalnızca iyi olduğumuzu sanırız. İnsanları mutlu edeceğimizi. Onlara aşk, huzur ve tatmin vaat ettiğimizde iyilik yaptığımızı zannederiz. Oysa gerçeği görmelerini engelleriz ki bence bu da en büyük zalimliklerden biri.”

“ ‘Hayalperest ve deliyim. Bunu ikimiz de biliyoruz. Scarlet bana kaçık demekte haklı.’

‘Bence mükemmel birisin,’ dedi Jacin. ‘Ölü kurtlar görmen ya da moralin bozuk olduğunda buzdan bir heykele dönüştüğünü sanman umurumda değil.’ ”


25 Kasım 2017 Cumartesi

Tiyatro: Romeo ve Juliet

Bu dönem 2 tane Shakespeare eseri izleme imkanı buldum ve çok mutluyum!



Romeo ve Juliet, İstanbul Devlet Tiyatrosu’nun yeni sezon oyunlarından biri. Macbeth’e bilet aldığımız sırada, Devlet Tiyatrosu oyunlarına da bakmıştık ancak biletler tükenmişti.

Bu sefer, bilet satışının başlanacağı tarihe ve saate dikkat ettik. Buna rağmen, iki kişilik boş yer bulamadık. 10.10’da satışa çıkan biletler, 10.11’de nasıl tükenir? Neyse ki Eylemcan günü kurtardı ve bir kişilik bilet almayı başarmış, teşekkür ediyorum en kocamanından :D Burada size sorum olacak, Devlet Tiyatrosu’na biletlerinizi nasıl alıyorsunuz?



Sonuç olarak bu harika yorumu, tek başıma izledim. Bir perde ve 2 saat 15 dakika olmasına rağmen hiç sıkılmadım.

Romeo ve Juliet’in kitabını yıllar önce okumuştum. Okuduğum oyunu klasik müziğe benzetirsek, izlediğim yorum rock müzikti. Dekor bileklere kadar gelen su dolu bir havuzdu. Suyu aktif olarak kullandılar ve tuhaf bir şekilde oyuna yakıştı.

Oyunculardan Romeo’yu başta yadırgadım ama düşününce zaten Romeo naif biri olmalıydı. Olmuştu. Ayrıca oyun, Romeo seyircilerin arasından geçerek kaçınca interaktif bir boyutta kazandı. – 24. Sone’yi okumayı unutmayın!- :D



Romeo ve Juliet arasındaki aşkın da güzel işlendiğini düşünüyorum. Aşkı ve cinselliği yansıtabilmişlerdi. Cinselliğin tabu olduğu ülkede, bu yorum alkışları hak ediyordu.

Oyunda beni rahatsız eden tek şey, kitapta olmayan bazı çok modern repliklerin olmasıydı. Yanlış duyma ihtimalimi saklı tutmak istiyorum ama ‘shut the fuck up’ gibi bir cümle pek yakışmamıştı. Yine de bu, benim için gözden kaçırılabilecek bir detay.



Genele vurduğumuzda, OYUN izleyicilere rağmen –sevgilisiyle sarılıp önümü kapayanlar, telefona bakanlar, baş örtüsünün arkasını yükselterek bağlayanlar tarafından görüşüm engellense de- HARİKAYDI. Tiyatro izlemenin mutlulukla bir bağı olmalı, değil mi? Yoksa tiyatroya gittiğim günlerde daha sevinçli olmamı nasıl açıklarız? :D

Yazar: William Shakespeare
Çevirmen: Özdemir Nutku
Yönetmen: Dejan Projkovski
Müzik: Goran Trajkoski

Oyuncular: Atakan Akarsu, Damla Ece Dereli, Seda Yıldız, Ahmet Dizdaroğlu, Zeliha Güney, Murat Turhan, Yunus Emre Terzioğlu, Kerim Altınbaşak, Muhammet Çakay, Nuray Durmuş, Bilal Ercan, Ozan Erdönmez, Can Deniz Erzaim, Burak Pamuk, Cem Bayurgil

tiyatro, bilet

“Şiddetle başlayan hazlar şiddetle son bulurlar.

Ölümleri olur zaferleri.
Öpüşürken yanıp tutuşan ateşle barut gibi.

Fotoğraflar: http://www.devtiyatro.gov.tr/programlar-sehirler-istanbul-detay-romeo-ve-juliet2.html


24 Kasım 2017 Cuma

104) SAPIENS - YUVAL NOAH HARARI


Kolektif Kitap
Çeviri: Ertuğrul Genç
411 sayfa


Tam adı Hayvanlardan Tanrılara Sapiens: İnsan Türünün Kısa Bir Tarihi olan araştırma kitabıyla, herkese merhaba!

Eğer Çevre Hukuku dersi alıyorsanız, zorunlu okumaların arasında Sapiens olduğunu da bilirsiniz, ayrıca benim şimdiye kadar çoktan bitirmiş olmam gerektiğini de fark etmişsinizdir.

Ehem, kitaba dönelim.

Sapiens herkesin anlayabileceği bir dille yazılmış, insanın ortaya çıkmasından başlayarak günümüze kadar getiren hatta geleceğe dair tahminler içeren beğendiğim bir kitap oldu.

%100 objektif olmadığını, yazarın kendi düşüncelerini de ifade ettiğini söylemek lazım. Bazı kısımları benim için çok akıcıyken, bazı bölümlerinde de uzun duraklamalar yaşadım.

Yazarın, dinler ve ideolojiler arasında kurduğu bağları anlatan kısmı gerçekten beğendim. Cesur Yeni Dünya, 1984, Frankenstain ve Hayali Cemaatler gibi kitapları da dahil etmesi gözümde artı yönlerden biriydi.

Duraklamalar yaşadığım bölümler ise, insan olmaktan utandığım, dünyaya verdiğimiz zararları, hayvanlara yaptığımız işkenceleri kabullenemediğim yerlerdi. Bilinen gerçekler olsa da, okurken yüzleşmek karamsarlığa neden olabiliyor.

Düşünceleriniz, inançlarınız ne olursa olsun önyargılardan arınıp, herkes tarafından anlaşılabilecek bir dili olan Sapiens’e şans vermelisiniz, tabii henüz okumadıysanız.

“Hoşgörü Sapiens’in baskın özelliklerinden biri değildir.”

“Tarih çok az insanın ‘yaptığı’, geri kalanların da tarla sürdüğü veya su kovaları taşıdığı bir şeydir.”

“Etrafımızdaki hapishane duvarlarını yıkıp özgürlüğe koştuğumuzda aslında daha büyük bir hapishanenin geniş bahçesine doğru koşuyoruz.”

“Mitler ve kurgular, insanları doğumlarından itibaren belirli bir biçimde düşünmeye, bazı standartlara ve kurallara uygun olarak davranmaya ve belli şeyleri istemeye alıştırırlar. Böylelikle, milyonlarca yabancının etkili biçimde işbirliği yapmasını sağlayan yapay içgüdüler yaratmış olurlar. Bu yapay içgüdüler ağına ‘kültür’ denir.”




21 Kasım 2017 Salı

103) KAR TANELERİNİN BİR BİLDİĞİ VAR - DEBBIE MACOMBER

christmas letters

Novella Yayınları
Çeviri: Nilgün Birgül
224 sayfa


Uzun zamandır Debbie Macomber kitabı okumamıştım. Küçük Mucizeler Dükkanı serisini lisedeyken, mutsuz olduğumda okumuş ve hayata daha olumlu bakmaya çalışmıştım. Bazen sıradan, basit, her sorunun çözüldüğü kitaplar umutsuzluğa düşmemek için çare olabiliyorlar.

Ben Debbie Macomber serisini anne kitapları olarak tanımlıyorum çünkü annem çok seviyor. Kar Tanelerinin Bir Bildiği Var’ı da onun rafından aldım. Sınav dönemi sonrası rahatlatıcı bir kitaba ihtiyacım var diye düşündüm. Ayrıca adı da ilgimi çekti. –Orijinal ismi Christmas Letters nasıl Kar Tanelerinin Bir Bildiği Var’a dönüştü pek emin değilim. 😁

Öncelikle tekrar belirteyim, kitap çok basitti. Diğer kitapları gibi Polyanna hisleri de uyandırmadı. Bu tarz romanlarda karakterler nasıl hemen aşık olabiliyor anlam veremiyorum, bu yüzden bana yapmacık geldi. Aşk modernleştikçe duygu yelpazesini kaybediyor sanırım.

Kitabın sevdiğim yönü ise Noel zamanında geçmesiydi. O süslemeler, christmas kurabiyeleri, neşeli şarkılar romanın artı yönüydü. Kitabın kapağındaki gibi bir ortamda düşledim kendimi okurken. Umarım bir gün Noel zamanında yurt dışında olabilirim. 🎅

“ ‘Hayalindeki erkekle tanışacaksın.’ (…)
‘İnsan mı, kedi mi?’ ”


“Otuzlu yaşlardaysan Noel Baba yoktur. Beş yaşındaysan vardır. Ama umut her yaşta seninledir.”


18 Kasım 2017 Cumartesi

Film: Ayla - The Daughter of War



Çevremde Ayla’ya gitmeyen tek insan olmak üzereydim ki en sonunda ben de izledim.

İzleyenlerden duyduğum, sosyal medyadan okuduğum kadarıyla filmde ağlamayan yokmuş. Hikayeyi de aşağı yukarı biliyordum tabii.

Öncelikle belirtmeliyim ki fragmanda, Ayla’yı oynayan Kim Seol’ü pek sevememiştim. İzlediğimde nasıl sevimli bulmadım diye kendimi tokatladım. :D Çocukları pek sevmediğimi düşünürseniz… Kim Seol gerçekten güzel bir oyunculuk sergilemiş.

İsmail Hacıoğlu’nu da genel olarak severim. Süleyman Dilbirliği rolünün de altından kalkmıştı.

Filmde Warner Bros etkisi hissediliyordu. İlk yarıyı daha çok sevdim, ikinci yarı… Yani, anladınız siz. :D



Tarihte anlatabileceğimiz o kadar çok konu var ki, biz neden böyle filmler için geç kalıyoruz bilmiyorum.


Sonuç olarak, eğer izlemediyseniz tavsiye ederim. Tüm salon şiş gözlerle çıkarken, ağlamadığımı da belirtmek istiyorum. Gülümseten sahneler, hüzünlü anlardan fazlaydı bence. Yine de benden daha duygusal olma ihtimaliniz karşısında kağıt peçetelerinizi unutmayın :D

“Babalar verdikleri sözleri mutlaka tutarlar.”

Yönetmen: Can Ulkay
2017 – Türkiye
Dram – Romantik
125 dk



16 Kasım 2017 Perşembe

102) LEVANA - MARISSA MEYER

bir ay günlüğü

Artemis Yayınları
Çeviri: Beril Tüccarbaşıoğlu Uğur
215 sayfa


Levana, Ay Günlüğü serisinin ara kitabı. Winter’a geçmeden okumak istedim.

Bu kitapla Aylı kötü kraliçe Levana’yı anlayabileceğimi, mantıklı bir yönünün olacağını düşünmüştüm.

Yanılmışım.

Levana benim sevdiğim kötü karakterlerin arasına giremedi.

Serinin diğer kitapları gibi bu kitabı da çok hızlı okunuyor. Bir günde bitirmeniz olası, ayrıca bir kısmı da Winter’ın ilk 4 bölümünden oluşuyor.


Ay kraliçesini merak ediyorsanız okuyun derim, yoksa serinin devamlılığı için pek önemli olduğunu sanmıyorum.

Serinin diğer kitapları:
1-  Cinder
2 – Scarlet
3 - Cress