31 Ocak 2017 Salı

8) KAYISI ÖPÜCÜKLERİ - CLAUDIA WINTER

kağıt salıncak

Yakamoz Kitap
Çeviri: Çiğdem Samsunlu
431 sayfa



Şu sıralar Monte Cristo Kontu’nu okuyorum ama kendisini her yere taşımak kolay olmuyor. Bu nedenle ben de araya hafif kitaplar katıyorum. Kayısı Öpücükleri’de bunlardan.

Bu tarz kitapların artı yönlerinden biri de televizyon açıkken de okunabilmeleri. Memlekette olduğum için, ailem dizi izlerken ben de yanlarında kitap okuyabiliyorum, arada da dizi kültürümü geliştiriyorum.

Kayısı Öpücükleri cildini severim diye annemin bana aldığı kitaplardan ve üstelik kokulu. İlk defa kokulu kitap okumuş oldum. Teşekkür ederim anne. 😗

İtalyan bir aile ile yarı-İtalyan bir köşe yazarını anlatan kitabımız bana Nora Roberts’ın Villa’sını anımsattı. Villa’yı da severek okumuştum. İtalyan aileleri okumaktan hoşlanıyorum sanırım.

Kayısı Öpücükleri de zaman zaman gülümseten, bazen üzen bahar tadında bir roman…


“Korkuyu yaratan biziz. İşte bu yüzden de kontrol edebiliriz. Ama sevgi bunun tam tersidir. Sevgi kafamızdan çok uzak bir yerde oluşur.”


28 Ocak 2017 Cumartesi

7) KEDİM VE BEN - NILS UDDENBERG

kağıt salıncak, kitap, kedi

Yabancı Yayınları
Çeviri: Pınar Polat
133 sayfa


Kedim ve Ben, Depo Kitap Fuarı’ndan aldığım kitaplardan biriydi. Kedim olmasa da, biliyorsunuz kedileri çok seviyorum.

Yazarımız, Nils Uddenberg emekli bir psikiyatr profesörü. Kedi beslemeyi hiç düşünmezken, bir gün camdan ona bakan kediyi görür. Aynı zamanda yazar olduğu için de, Minnoş ile ilişkisini kaleme alır.

Kedim ve Ben, benim yolculuk kitabım. Bir kısmını memlekete dönerken yolda okudum. Önümdeki koltukta oturan küçük kızın sesi de bana eşlik etti(!).
“Otobüse bineli bir saat oldu mu baba?” -22 dakika oldu-
“Eğer kilo almamış olsaydın buraya daha rahat otururduk.”
Babası: “Özür dilerim kızım.”

Kitabı okurken çevirisi beni rahatsız etti. Yer yer düşük cümleler bulunmakta. Özne yüklem uyumunun olmadığı cümleler akıcılığa ket vurmuş.

Kedim ve Ben'e roman olacağını düşünerek başlamıştım ama romandan çok deneme türüne yakın. Genel olarak beni tatmin etmedi. Verdiği bilgileri, kedim olmamasına rağmen, biliyordum. Umduğumu bulamadım.


İyi okumalar 💙




“Kediler canlarının istediği gibi hareket ederler ve kendi sorumluluklarını tamamen üstlenirler. Özgür iradeleri vardır.”


“Ben kedimle oynarken, onun benimle benim onunla eğlendiğimden daha çok eğlenmediğini kim bilebilirdi ki?”



25 Ocak 2017 Çarşamba

6) GİZLİ BAHÇE - KANG YI-EUL (Secret Garden #1)

kağıt salıncak, kitap


Olimpos Yayınları
Çeviri: Derya Son
280 sayfa


Hyun Bin’i ilk kez Bir Milyonerin İlk Aşkı’nda izlemiştim. Ardından Secret Garden’a başlamıştım. Sürekli anlattığı eşofmanıyla, mimikleriyle, davranışlarıyla kendini sevdirmişti. Ha Ji Won’dan pek hoşlanmasam da diziyi beğenmiştim.

Yayınladığında "kitabı okur muyum?" diye aklımdan geçirmiştim. Depo Kitap Fuarı’nda karşıma çıkınca aldım. Tesadüf ki, Kalemfili’de Gizli Bahçe’yi almış. Beraber okumaya karar verdik. Bütlerimden sonra başlayacaktık ama sabredemedim. 2 günde bitirdik.

Kitap, dizinin hepsini kapsamıyor. İkiye bölmüşler ve ikincisi yakın zamanda çıkmış.



Gizli Bahçe roman olmakla senaryo olmak arasında kararsız kalmış bir kitaptı. Çok hızlı okunuyor ancak diziyi izlememiş olsam, kitabın gözümde canlanacağını düşünmüyorum.

Karakterleri tanımayan biri, olayı anlasa da kendini kitaba kaptıramayabilir. Kendini üçüncü kişi gibi hissedebilir.

Bunlara rağmen, ben diziyi izlediğim için kitabı eğlenerek okudum. Büte kaldığım düşüncesinden uzaklaşmamı sağladı. Kafa dağıtıcı bir etkisi var.

Diziyi sevenler, ‘Secret Garden’ı özledik bir okuyalım’ diyenler için tavsiye edilir J Ama yine de belirtmeliyim ki Hyun Bin’in canlandırdığı Kim Joo Won karakterini izlemek daha keyifli.

 Han Tae Sun olarak da Lee Jong-Suk cuk oturmuştu!


“Bir insanın yürüyüş şekline bakınca karakteri ortaya çıkar; resme bakış açısından eğitim seviyesi görülür. Parfümünün kokusundansa galeriye mi yoksa gece kulübüne mi ait olduğu anlaşılır.”


“Tekrarlanan tesadüf, tesadüf olmaktan çıkar.”


19 Ocak 2017 Perşembe

5) Y'OL - BİRHAN KESKİN


Metis Yayınları
73 sayfa



Birhan Keskin, memleketlim.

Kitaplarından Kim Bağışlayacak Beni ile Fakir Kene’yi okudum. Tüm şiirlerini okumak istiyorum.

“Dünya ne ki sevgilim,
benim sana yaptığım kubbe yanında?
Düşsün, olsun, bırak,
içinde yıldızlar patlıyor.
Kolaydır inanmak kadar inanmamak da.
İster sal kendini dünyaya, ister kal yanımda.
Her şeyden öte öyle sevdim ki ben seni
Yoluna baş koymak diyoruz
Biz barbarlar buna.”

Neden önceliğim Y’ol oldu?

“Omurgamı aldın benim.
Omurgamı aldın.
Omurgamı aldın.
Omurgamı.
Niye?”

Çünkü içinde Taş Parçaları var.

“Ben seninle sevgilim
Mutsuz ama bahtiyardım.”

Keskin’i Taş Parçaları’yla tanıdım. Ama bugüne kadar, hep dinlemiştim. Geçen hafta bir akşam, içimden Taş Parçaları’nı okumak için istek yükseldi. O an, o şiiri okumalıydım. Ne yazık ki, kitabı alana kadar beklemek zorunda kaldım.

“Balkonunuz çok yüksek sizin baş döndürüyor.
Dünya pek alçak bir yer olacak yakında öyle görünüyor.”

Dünyaya şairin gözünden bakmak için, tanımak için şiirlerini okumak gerek. Onun hüzünlü ama sert dizelerini okurken hislerimizin benzediğini düşünüyorum. Belki de şiirler, kendimizi de tanımamıza yardımcı oluyor.

“Benim artık taş taşıyacak,
Taş kaldıracak, taş atacak
halim mi var!”

İyi ki kitaplar var. Şiirler var. Taş taşımaya halimiz olmadığında, koşup saklanabileceğimiz dünyalarımız var ve bizi bizim yerimize anlatacak güzel insanlar var.

“Halimi anlatacak sözler yazamam artık
Bu kavruk mektuba
Rüzgardan yan yatmış otlar koydum

Gerisini sen anla.”


15 Ocak 2017 Pazar

4) BİR GÜN - DAVID NICHOLLS + FİLM

one day, kağıt salıncak

Pegasus Yayınları
Çeviri: Nalan Işık Çeper
535 sayfa

Genelde önce kitabı okuyup, sonra filmi seyrederim. Bir Gün’de bu süreç tam tersi oldu. Eylemcan (bknz: Kitap Eylemi) kitabı okurken filmini izledik.

Emma’yı Anne Hathaway canlandırmıştı. Anne sevdiğim bir oyuncu, afişlerde kendisini görünce düşünmeden izlerim.

Filmin sevdiğim yönlerine değinirsek; Edinburgh ve Londra sahneleri, Emma’nın Anne tarafından hayat bulması.

Sevmediğim tarafı ise durağan olması ve yıllar arasındaki geçişlerin havada kalması.


Yönetmen: Lone Scherfig
2011 - ABD, İngiltere
Dram, Romantik
107 dk

Eylemcan kitabı bitirince, ben de okumaya karar verdim. 4 tane okuduğum kitap varken, 5 tane olmasından zarar gelmezdi. Başladım hemen.

Biraz ondan, biraz bundan şeklinde karma bir okuma düzeni oluşturdum. Düzensizliği belki de?? Yer değiştirdikçe başka kitaptan okudum vs. Sonuç olarak Bir Gün bitti.

Kitapla, filmde havada kalmış parçalar yerine oturdu. Daha detaylıydı ama benim için çok akıcı değildi. Bu durağanlık romanın gerçek hayat üzerine kurulu olmasından kaynaklanıyor.  

Bir aşk romanı beklentisiyle okunmamalı. Benim gözümde daha çok, üniversite mezunu iki gencin hayatları temalı bir kitaptı.

Sonuç olarak yaşamda seçimler yapıyoruz, dönemeçler, yol ayrımlarıyla karşılaşıyoruz ve ne olursa olsun çabalamaya devam ediyoruz.

Yıllar sonra geriye baktığımda, Emma ve Dexter gibi bir hayata sahip olmak istemem.

İyi okumalar 😇


“Sır olarak saklamak istediğin bir şey baştan hiç yapmaman gereken bir şeydir!”



11 Ocak 2017 Çarşamba

3) ZORLU PAZARLIK - HELEN BIANCHIN

harlequin

Harlequin
Çeviri
112 sayfa


Eylemcan’la konuşurken benim hiç beyaz dizi okumamış olduğumu fark ettik. Daha doğrusu, ben okuduğum aşk romanlarını beyaz dizi sanıyordum.

“Denenmedik tür kalmasın” sloganıyla, Zorlu Pazarlık’a başladım.

Ve ne oldu biliyor musunuz?

Bir buçuk saat içinde bitti.

Kolay okunması ve çabuk bitmesiyle reading slumptan çıkmak için biçilmiş kaftan. Gün içinde kitap bitirmiş olmak bile insanı mutlu ediyor.

Edebiyat aramayan, kafa dağıtmaya ihtiyacı olan ve romantik kitapları sevenlere önerebilirim.


“Kalpler gerçekten kırılır mıydı?”


9 Ocak 2017 Pazartesi

2) EJDERİN BÜYÜSÜ - G.A AIKEN

Dragon Kin

Ephesus Yayınları
Çeviri: Alp Levi
445 sayfa



Serinin üçüncü kitabı: Ejderin Tutkusu

Dragon Kin serisine dördüncü kitabı ile devam ediyorum.

Ejderin Büyüsü’ne final haftamda başladım çünkü kolay okunacak ve beni fazlasıyla ‘gerçek’ hayatımdan uzaklaştıracak kitaba ihtiyacım vardı.

Çalışmalarımın arasında 100 sayfa, 50 sayfa diyerek kafamı dağıtıyordum.

Ejderin Büyüsü asil ejderha ailemizin iki kızından küçük olanını konu alıyor. Keita şahsına münhasır ejderhalardan biri.

Serinin tüm kitaplarının gidişatı aynı… Sadece arka planda gerçekleşen olaylar, kitaplara hareket katıyor.

Seri daha çok, erkek ve kadın karakterlerin çatışmaları üzerine kurulu… Ekstra olarak kardeş tartışmaları, ebeveynleriyle uyuşmazlıklar, birbirine laf atmalar…

Bu karşılıklı atışmalar bazen beni güldürse de, bazen de çok zorlama gibi geldi.

Kitap benim için ‘hahahaha, komikti’ ve ‘keşke ekşınlı bir şey olsa’ tepkilerimden oluşuyor.

Bu seride hoşlanmadığım bir şeyi de söylemeden geçemeyeceğim. Kitaplar farkı çevirmenlerce Türkçeleştirilmiş. İlk iki kitabını kim çevirmiş bilmiyorum –kitaplar memlekette- ama üçüncü kitabı Özge Nur Küskün, dördüncü kitap ise Alp Levi tarafından çevrilmiş. Seri kitaplarının aynı çevirmen tarafından bize sunulmasını tercih ederim.

Serinin beşinci kitabı da elimde. Onu da okuyup, seriye bir süre veda etmeyi planlıyorum.

NOT: Serinin kapaklarını hala beğenmiyorum.

“Kötü bir yönetici, en nazik ve en harika insanları bile içlerinden nasıl çıkacaklarını bilmeyecekleri korkunç durumlara sokabiliyor.”

“Çünkü nereye gidersen git, ne yaparsan yap, onlar her zaman senin ailen olacak.”



6 Ocak 2017 Cuma

1) BÜLBÜLÜ ÖLDÜRMEK - HARPER LEE

kağıt salıncak, kitap

Sel Yayıncılık
Çeviri: Ülker İnce
357 sayfa 


Yılın ilk bitirdiğim kitabı Bülbülü Öldürmek. Adıyla bile yüreklere dokunabiliyor.

“İstediğin kadar saksağanı vur vurabilirsen ama unutma, bülbülü öldürmek günahtır.”

Harper Lee otobiyografik öykülerini yazarken, sonucunda ortaya Bülbülü Öldürmek çıkmış ve kitap 1961’de Pulitzer Edebiyat Ödülü’nü almış.

Kitap, 1930’larda Maycomb adlı kasabada geçiyor. Adı Scout olan küçük bir kız çocuğunun gözünden dünyaya bakıyoruz. Babası Atticus, abisi Jem, komşuları ve yazın gelen arkadaşından oluşan bir dünyası var.

Scout diğer kız çocuklarından biraz farklı, hanım hanımcık değil. Yazar ana karakterimizle bile ‘farklılık’ düşüncesinin altyapısını oluşturuyor.

Atticus hayran olunası bir baba! Kitaptaki en sevdiğim karakterlerden biriydi. Çocuklarına insanları sevmeyi öğreten, dünyaya bakışlarını genişleten bir avukattı.

galata kulesi, kağıt salıncak, kitap


Harper Lee, bu dünya içinde günümüzün de bir problemi olan ırkçılığı konu alıyor.

Bülbülü Öldürmek’in bana verdiği his Yeşil Yol, Suskunlar gibi kitaplarla benziyor.

Filmi de varmış, kitabın etkisinden çıkınca izlemek için buraya yazıyorum.

İyi okumalar J

“Bir insanı anlayabilmek için, o insanın baktığı açıdan bakmayı becerebilmelisin… (…) Kendini onun yerine koyup her şeyi onun gördüğü gibi görmelisin.”

“… ama bazen bir adamın elindeki İncil... babanın elindeki viski şişesinden daha tehlikeli olabilir.”


“… başka insanların yüzüne bakabilmek için ilk önce kendi yüzüme bakabilmeliyim. Çoğunluğa bağlı olmayan tek şey insanın vicdanıdır.”