30 Mayıs 2017 Salı

43) PALOMAR - ITALO CALVINO


Yapı Kredi Yayınları
Çeviri: Rekin Teksoy
99 sayfa


Palomar, Calvino’dan okuduğum ilk kitap.

Calvino, İkinci Dünya Savaşı sırasında direniş hareketlerine katılmış ve İtalya Komünist Partisi’ne üyeymiş. 1985 yılında ise geçirdiği beyin kanaması sonucu aramızdan ayrılmış.

Palomar üç bölümden oluşan, kısa bir roman gibi görünse de kolay okunmuyor. Belki de benim modum değildi ama kitabın ana fikrini tam alabildiğimi düşünmüyorum.

Karakterimiz Bay Palomar, günlük hayatta gördüklerini inceliyor, fikirler üretiyor, bağlantılar kurmaya çalışıyor, anlam yüklüyor. Kitap bunlardan oluşuyor.

Pek benlik bir kitap değildi ya da dediğim gibi okuma zamanım gelmemişti. Daha kesin bir yargıya varabilmek için Calvino’nun başka bir kitabını denerim belki de ileride…

“Görüşlerini ya da düşüncelerini açıklamak için herkesin kendini paraladığı bir çağda ve ülkede, Bay Palomar, herhangi bir şey öne sürmeden önce, dilini üç kez ısırmak alışkanlığı edindi. Dilini üçüncü kez ısırdıktan sonra da, söylemek istediği şeye hala inanıyorsa, söylüyor: İnanmıyorsa susuyor.” /84

“Biraz miyop, dalgın, içedönük olduğu için, genellikle gözlemci olarak tanımlanan insan tipine girmiyor yapısı.” /91


“ … evren, içinde yalnızca kendimizde tanımayı öğrendiklerimizi görebileceğimiz bir aynadır.” /95


28 Mayıs 2017 Pazar

42) SAFİR MAVİ - KERSTIN GIER ( Aşk Tüm Zamanların İçinden Geçer #2)


Pegasus Yayınları
Çeviri: Firuzan Gürbüz
365 sayfa

Bu seriyi neden bu kadar çok sevdim bilmiyorum ama kitapları elimden bırakamıyorum.

Serinin ikinci kitabı Safir Mavi, Yakut Kırmızı’da tam olarak kalınan yerden devam etti. Yine çok akıcı ve eğlenceliydi. Üstelik sonunu doğru tahmin edebilmiş olmama rağmen! İlk kitaptan beri böyle bir olay bekliyordum.

İnsanın sevdiği kitaplar hakkında yorum yapması daha zor sanırım. Çünkü postun devamında da “çok güzeldi” diye tekrarlamak istiyorum.

Kitap çok kısa bir zamanı anlatıyor ve olay sayısı az ama bunlara rağmen hızla okunuyor.

Kitabı okuyanlar anlayacaklardır 😏

Bu serinin benim gözümde önemli bir özelliği okuyucuyu içine çekebilmesi… Safir Mavi’nin kapağını açmamla, Gwendolyn’in dünyasına düşmem bir oluyor. Xemerius’un komik yorumları ve sinirlenince su püskürtmesi, Gwen – Gideon atışmaları, dünyanın en iyi arkadaşı olmaya aday Leslie, eh bir de zaman yolcuğu derken kitap bitiveriyor.

Geriye üçüncü kitap için hevesli Salıncak kalıyor.

“Aşkı hiçbir şey durduramaz; o ne kapı
ne de sürgü tanır
Ve her şeyin içinden geçer.
Başlangıcı yoktur, kanatlarını sonsuza
dek çırpar
Ve engel tanımaz.”

“Tesadüflere inananlar kaderin gücünü anlamamış olanlardır.”




26 Mayıs 2017 Cuma

41) SÜPERMEN TÜRK OLSAYDI PELERİNİNİ ANNESİ BAĞLARDI - AHMET ŞERİF İZGÖREN


Elma Yayınevi
170 sayfa


“Kendi hayatlarını yaşayamayan insanlar çocuklarının hayatlarını yaşar.
Süpermen Türk olsaydı pelerinini kesin anası bağlardı.
Bir de uçarken arkasından bağırır:
-   Varınca çaldır oğlum.
Bırak uçsun artık!
Süpermen o, çocuğun kriptonu olma.”

Yazarın 2 kitabını okumuştum: Avucunuzdaki Kelebek, Şu Hortumlu Dünyada Fil Yalnız Bir Hayvandır.

Sanırım yazarı okumamın en önemli nedeni, kitap isimlerinin dikkatimi çekmesi. Süpermen Türk Olsaydı Pelerinini Annesi Bağlardı’yı da Eylemcan’ın kütüphanesinde görünce okumadan edemedim.

Kitap, kişisel gelişim türünde ya da yazarın dediği gibi toplumsal gelişim. İçinde güzel, etkileyici hikayeler var.

Diğer kitaplarıyla aynı çizgide ilerliyor, işin gerçeği birbirlerine çok benziyorlar.

Hızlı okunan, insana umut veren bir kitaptı.

Keyifli okumalar…

“Çünkü kitapların da ömrü var, insanlar gibi. Çok az kitap sonsuza dek yaşar. Ömrü sizin ona ayırdığınız vakittir.”

“Hukuk denilen şey, kapitalist sistemde, zenginin parasını garibandan koruyan cellâttır.”


“Hepimizin iki hayatı var; Sahici olan, yani çocukluğumuzda hayalini kurduğumuz hayat. Sahte olan, yani yetişkinliğimizde başkalarıyla paylaştığımız hayat. / Fernando Pessoa”


24 Mayıs 2017 Çarşamba

40) YAKUT KIRMIZI - KERSTIN GIER (Aşk Tüm Zamanların İçinden Geçer #1)

aşk tüm zamanların içinden geçer, pegasus

Pegasus Yayınları
Çeviri: Firuzan Gürbüz
344 sayfa

Çok beğendiğim bir kitapla, merhabalar!

Yakut Kırmızı, Aşk Tüm Zamanların İçinden Geçer serisinin –adı ne güzel, değil mi?- ilk kitabı.

Seri çıktığı günden beri dikkatimi çekiyordu. Fuarlarda bakıp iç çekiyordum. -Kapaklar sizce de harika değil mi?- Kendimi yerlere atıyor, o seri benim olacak diye tepiniyordum.

Tamam, abartıyorum. 😄

Kısaca merak ediyordum ama seveceğimden de emin olamıyordum. Günlerden bir gün, Eylemcan efsanevi bir takas yaptı ve seriye kavuştuk.

Kapakları kadar, içeriğini de çok sevdiğimi söylemeliyim! Ayrıca o kadar akıcı ki, bir günde bitmesi muhtemel.

Zaman yolculuğu temalı film izlemiştim ama kitap okumamıştım –DoctorWho’ları saymazsak-. Roman, Londra’da geçiyor. Kitabı sevme nedenlerimden biri de bu, sanki tekrar gitmişim gibi hissettirdi.

İkinci kitaba başlamak için sabırsızlanıyorum. 👀

“Ex hoc momento pendet aeternitas.
(Sonsuzluk bu andadır.)”
           
“Kimseye güvenme.
Kendi duygularına bile.”



22 Mayıs 2017 Pazartesi

39) KEDİ HİKAYELERİ

yapıkredi yayınları

Derleyen: Julia Bachstein
Yapı Kredi Yayınları
Çeviri: Esen Tezel, Dürrin Tunç, Aslı Genç, Begüm Kovulmaz, Nazmi Ağıl, Serhan Şimşek, Aylin Karagöz
225 sayfa

Kedi Hikayeleri, Julia Bachstein tarafından yapılan bir derleme.

İçinde çağdaş yazarlar olduğu gibi, klasik yazarlardan da hikayeler var. Örneğin; Mark Twain, Oscar Wilde…

Kitabı sanıyorum ki CNR kitap fuarından almıştım. Kapağı ve her sayfasının kenarında bulunan kedi simgesi hoşuma gitmişti.

Kedi Hikayeleri’ni ne çok beğendim, ne de nefret ettim… Bunun nedeni bazı hikayeleri keyifle okumama rağmen, bazılarında da sıkılmam…

En sevdiğim öykü Charles G.D. Roberts’dan Kedi Robinson oldu.

Son olarak, fotoğrafıma konu olmayı kabul eden kedi ve kaplumbağaya teşekkür etmek istiyorum. Çok tatlısınııııız!



“Öyle hayvanlar vardır ki, insandan daha insadırlar.”

“Her kedi kendi içinde bir krallıktır (…) biz kendimizi bir başkasının bizi yönetebileceğinden daha iyi yönetiriz. Ne yazık ki siz insanlar için aynı şeyi söylemek mümkün değil.”

“’Kedi olmak’ dedi, biyolojik bir mesele değildir. Kedi olmak bir yaşam biçimidir!”


“Çok çalışan kedi açlıktan ölür, akıllı kedi aptal diye tekmelenir ve erdemli kedi şerefsiz diye boğulur, ancak arsız bir kedi kadife minder üzerinde uyur, akşam yemeklerinde ziyafet çeker.”


“Bir kediyi boş laflarla, bir köpeği kandırdığınız gibi kandıramazsınız.”


20 Mayıs 2017 Cumartesi

38) ASİ KIZLARA UYKUDAN ÖNCE HİKAYELER - ELENA FAVILLI & FRANCESCA CAVALLO

good night stories for rebel girls

Hep Kitap
Çeviri: Deniz Öztok
212 sayfa


Asi Kızlara Uykudan Önce Hikayeler, ‘100 olağanüstü kadının masalı’nı konu alıyor. Kitabı gördüğümde, mantığını sevmiş ve yaratıcı bulmuştum. Ardından kapaktaki 'Jane Austen' yazısını gördüm ve almak şart oldu.

Kitap çok kolay okunuyor; zaten bir sayfa yazı, bir sayfa çizim şeklinde ilerlemiş. Yazarların gerçekleştirmeye çalıştığı fikir de harika. Hem kız hem de erkek çocukları, hatta büyükler için bile… Kadınların istediklerinde her şeyi yapabileceklerini gözler önüne seriyor.

Ama…

‘Ama’ demek istemesem de, beklentilerimi karşılamadı. Alt başlık “100 Olağanüstü Kadının Masalı” olunca, ben düşünmüştüm ki kişilerin hayatları masallaştırılır, gerçekten çocukların seveceği gibi olur. Oysaki yazılar ne masaldı, ne biyografi…

Çocuk olsam, uykudan önce okunan bu ‘masallar’ beni tatmin etmezdi. Yetişkin olarak ise verilen bilgileri yetersiz buldum.

Kitabın tek sorunu, bu arada kalmış, kararsız yazılardı. Bunun dışında içindeki çizimlerini, kapağını, cildini sevdim.

Kitabı, kitap yapan da içindeki yazılar derseniz, doğrudur derim.

“Dünyanın asi kızlarına:
Daha fazlasını hayal et
Daha fazlasını iste
Daha çok mücadele et
Ve kuşku duyduğun zamanlarda
Unutma:

Sen haklısın.”


17 Mayıs 2017 Çarşamba

37) BİLDİRGE - GEMMA MALLEY


Tudem Yayınları
Çeviri: Tufan Göbekçin
309 sayfa


Bu seriyi neden kimse de görmedim bilmiyorum. Eylemcan’ın takasları sayesinde kitabı okudum.

Bildirge, üç kitaplık distopik bir serinin ilk kitabı. Olaylar 2140 tarihinde geçiyor.

Daha önce Tudem’den Hayaletin Çırağı serisini okumuştum ve sevmiştim, bu nedenle bu seriyi de beğeneceğimi düşünüyordum –ki öyle oldu.

Bildirge akıcı, hızlı okunan bir kitaptı. Konusunu sevdim. Şu sıralar çok fazla distopya yazılmasına rağmen aralarından sıyrılabileceğini düşünüyorum.

Keyifli okumalar 🌸

“Size ihtiyaç duyan biri varken Artık olamazdınız. Sizi seven biri varken Artık olamazdınız.”


“… dünyanın çok güzel bir yer olduğunu ve burada olduğumuz için çok şanslı olduğumuzu söyleyebilirim. Sonsuza kadar burada olamayacağımız için her anın tadını çıkarmamız gerektiğini söyleyebilirim. Zaten sonsuza kadar burada olmayı da istemiyorum. Bir şeyin sonu olduğunu bilirseniz ona daha çok değer verirsiniz ve her anın tadını çıkarmak istersiniz.”


15 Mayıs 2017 Pazartesi

36) BİZ KİMDEN KAÇIYORDUK ANNE? - PERİHAN MAĞDEN


Can Yayınları
183 sayfa


Biz Kimden Kaçıyorduk Anne, uzun yıllar kitaplığımda beklemiş bir roman, hatta o kadar ki gözüme çarpmasa unutmuştum.

Perihan Mağden’den okuduğum ilk kitap kendisi.

Çok basit bir dille, çocuğun gözünden anne-kız ilişkilerini anlatıyor. Tuhaf, değişik bir ilişki bu.

Anne olmadığım için mi bilmiyorum ama kitap beni yeterince etkileyemedi. Sonunda kafamdaki soru işaretleri kalkar, vurucu olur diye bekledim, tam olarak istediğimi alamadım.

Keyifli okumalar…

“Böyle şeyler var işte. Asla sorulmaması gereken sorular. Açılmaması gereken konular.”


“Bazen zaman çok yavaş akıyor. Yapışkan bir şeye dönüşüyor zaman. Ruhumuza yapışıyor pençelerini geçirip.”


13 Mayıs 2017 Cumartesi

35) DUMAN VE KEMİĞİN KIZI - LAINI TAYLOR


Artemis Yayınları
Çeviri: Uğur Mehter
435 sayfa


Duman ve Kemiğin Kızı serinin ilk kitabı.

Popüler blogger ve bookstagramlara göre seri bugüne kadar okudukları içinde en iyilerindenmiş. Yorumlarıyla çıtayı tavana çıkarmışlar. Ben nedense böyle yorumlara inanıyorum ve ‘bu mudur?’ şaşkınlığı içine giriyorum.

Neyse ki, Duman ve Kemiğin Kızı için beklentim yüksek değildi. –Akıllanıyorum?-

Fantastik kitabımızın konusu melekler ve şeytanlar… Kitap bazı açılardan tahmin edilebilirdi ve son zamanlarda okuduğum fantastiklerin yanında sönük kaldı.

Duman ve Kemiğin Kızı’nda en sevdiğim karakter Brimstone oldu. Ayrıca olayların Prag’da geçmesi de hoşuma giden bir detaydı.

Keyifli okumalar…

“Mesele insan olmaları değil. Asıl sorun, aşağılık insan olmaları.”

“Dilekler sahtedir. Umut gerçektir. Umut, kendi sihrini yaratır.”

“Prag insanı büyülüyordu, içine çekiyordu. Prag’da olmak, tıpkı umudunu kaybedene kadar insanı ormanların derinliklerine çeken, orman perilerine kanmak gibiydi.”


“Umut, çok güçlü olabilir. Belki gerçek sihir diye bir şey yoktur ama en çok neyi istediğini biliyorsan ve umudu içinde bir ışık gibi tutabiliyorsan, neredeyse sihir kullanmış gibi, dileklerinin gerçekleşmesini sağlayabilirsin.”


10 Mayıs 2017 Çarşamba

34) ROMANTİKA - TURGUT ÖZAKMAN


Bilgi Yayınevi
163 sayfa


Yine Bilge’yle okuduğumuz bir kitaptan merhabalar :D

Romantika, Şu Çılgın Türkler kitabıyla ünlenen 2013 yılında aramızda ayrılan Turgut Özakman’ın pek bilinmeyen eseri. Ayrıca benim de yazardan okuduğum ilk kitap…

Kitap, aşkı konu alıyor. Hani eski filmler izlenirken, iç çekilir ya.. öyle. Günümüzde modernleşen ama özünü kaybetmeye başlayan ‘aşk’ı değil. Burada bir parantez açmak istiyorum. Genel toplum kurallarına aykırı, garipsenen bir aşk kitaptaki: yasak aşk. Konusunu öğrendiğimde ben de tereddütle yaklaşmıştım.

Romantika, çok akıcı, hızla ve keyifle okunan bir kitap oldu benim için. İçindeki naif aşkı sevdim, keşke daha farklı olsaydı dediğim de oldu ama insanın hayatta bir şeye tutunması gerekiyor.

Henüz okumamışsanız, tavsiye edilir… 💫

kağıt salıncak, roman, kitap yorumu


“Aşk doğal afete benzer kızım... (…) İstemekle gerçekleşmez ki. Kendiliğinden gelir.”

“Hayat insana gençken çok şey vaat ediyor ama pek azını yerine getiriyor.”

“O kadar ciddiye aldığım hayatın, orta halli bir yazarın yazdığı, sıkıcı, basit, güzel sahneleri çok kısa ve çok az, ağdalı bir melodramdan başka bir şey olmadığını fark etmeye başlamıştım.”

“Kızım, biz her şeyi çok çabuk yaşadık ve çok çabuk eskittik. Hayatı bir dikişte içip bitirdik. Bizim sorunumuz bu.”


“Yurdu yurt yapan, taş toprak değil, orada insanların yaşıyor olmasıdır. İnsansız yurt olmaz. O yüzden yurtseverliğin ilk şartının, insanlara, suçlu bile olsalar, insanca davranmak olduğunu sanıyorum.”


8 Mayıs 2017 Pazartesi

33) CİNDER - MARISSA MEYER (Ay Günlükleri #1)


Artemis Yayınları
Çeviri: Deniz Arı
421 sayfa

Ay Günlükleri serisini ilk duyduğumda aklıma Once Upon a Time gelmişti. OUAT, masal kahramanlarını günümüze taşıyan, benim çok sevdiğim bir dizi.

Ay Günlükleri ise günümüzden çok daha sonrasına, 4. Dünya Savaşı’nın olup bittiği zamanlar da geçiyor.

Eğer derseniz ki;
Aman efendim ben androidleri, sayborgları çok merak ederim, gelecekte insanlar neler yapıyor, Ay'da yaşam var mı, masal kahramanlarına da bayılırım, Külkedisi de bir harikaydı canıııım…

Ben de derim ki,
O zaman Cinder’ı okumadan geçmeyin.


“Güzel olduğuna, önce kendini inandırırsan, diğerlerini buna inandırmak daha kolaydır. Ama aynalar, gerçekleri göstermek gibi benzersiz bir özelliğe sahiptir.” /183



5 Mayıs 2017 Cuma

Yaşamdan Kareler: Birhan Keskin / Atatürk Arboretumu



Bu seferki yaşamdan kareler başlığımın içindekiler: Üç öğrenci, bir şair, bir arboretum ve bir üniversite.

Günümüz Atatürk Arboretumu ile başlayıp, Boğaziçi Üniversitesi’nde Birhan Keskin söyleşisiyle devam ediyor ama ben öncelikle Birhan Keskin’den bahsetmek istiyorum.



Boğaziçi Üniversitesi’nde Nazım Hikmet Kültür ve Sanat Araştırmaları Merkezi’nin yazar-şair buluşmalarında bu sefer Birhan Keskin vardı. Aslında geçen yıl olacakmış ama iyi ki ertelenmiş demekten kendimi alamıyorum. :D  



Bazı insanların farklı bir havası vardır, rahatlığıyla, doğallığıyla kendilerini sevdirirler ya… Buna iyi elektrik mi desek bilemiyorum fakat hislerim böyleydi.

Söyleşi retrospektif şekilde ilerledi, yani en son çıkan şiir kitabı Fakir Kene’den başladık, ilklere doğru ilerledik.



Keskin, şiirlerini genelde ‘can havli’yle yazdığını ve samimiyet testi uyguladığını söyledi. Genelde okurlarıyla bu tarz buluşmalara gitmediğini çünkü şiirle okur arasına girmek istemediğini belirtti. Şiiri edebiyattan ayrı gördüğünü, kendisinin edebiyatçı değil şair olduğunu vurguladı. Kendisinden önceki kuşağın –80’lerin- şiirlerini incelemiş, bu yüzden daha sade, imgesiz bir dil kullanıyormuş.

blog, kağıt salıncak, şiir, şair


Ve daha niceleri… Ayrıca Taş Parçaları, Ruth, Hıdrellez, Dogmayaydın gibi şiirlerini okudu.



Yaklaşık 1.5-2 saatin sonunda bahçeye çıktık ve sigarasını içerek kitaplarımızı imzaladı. İmzalarken biraz konuşma imkanı bulduk ve memleketimiz Kırklareli’nden bahsettik.



Ardından kampüste biraz yatıp yuvarlandık. Tercihlerimi yaparken Boğaziçi Edebiyat yazmaktan vazgeçtiğim için biraz(!) pişman oldum. Neyse, bunlar derin konular… Günümüzün en başına, yani Atatürk Arboretum’a dönelim.



İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi ile Orman Genel Müdürlüğü’nün iş birliğiyle 1949 yılında arboretum çalışmalarına başlanmış. 




82’ye kadar alt yapı ve dikim çalışmaları devam etmiş.





Arboretuma ağaç çeşitliliğinden dolayı canlı ağaç müzesi de deniyor.




Biz Taksim’den 42T otobüsüne binerek gittik. 1.30 saat civarı sürdü, az da olsa trafik vardı.





Hafta içi öğrenciler için giriş 2 TL idi.




Arboretum, beklediğimden büyük ve güzeldi. Dinlenip, doğanın tadını çıkarmak için gidilebilir ancak yemek yemenin yasak olduğunu da belirtmeliyim.




Kronolojik sırayla yazamamış olsam da, benim için güzel günlerden biriydi. Birhan Keskin söyleşisine katıldım, arboretuma gittim, sevdiğim dostlarımla birlikteydim… Mutlu günler heybeme bir taş daha atmış olduk.

Günü Bebek’te waffle yiyerek kapattık.



Nice güzel günlere… Sevgiyle kalın. 

3 Mayıs 2017 Çarşamba

32) KALEMİMİN SAPINI GÜLLE DONATTIM - FERHAN ŞENSOY


Orta Oyuncuları Yayınları
541 sayfa



Ferhan Şensoy’u isim olarak biliyordum ama daha teferruatlı tanımam Eylemcan sayesinde oldu. Kitabına başladım, Ferhangi Şeyler’i izledik…

Kalemimin Sapını Gülle Donattım, uzun süreli okumalarımdan biri ve ilk Ferhan Şensoy kitabım.

Kitap bir otobiyografi, çocukluğundan başlıyor, Galatasaray Lisesi’ndeki günleriyle devam ediyor, ardından Fransa, Kanada günleri…

Bir günlük gibi, oldukça samimi.

Şensoy kendi anılarının yanında, o yıllarda ülkenin durumuna esprili dille değinmiş.

Benim en sevdiğim kısmı Galatasaray anılarıydı. Devamında okumam biraz(!) yavaşladı.

Ferhan Şensoy’un otobiyografik kitaplarına başlamak istiyorsanız, ilki olan Kalemimin Sapını Gülle Donattım’ı tavsiye ederim.

Eylamcan’a çok teşekkür ediyorum :)

“Sınavlar tükendi, sınavlar başlıyor. Sınavlar tükenmiyor.” / 212


“Siz bir doğulusunuz. Biz batılılar bu duyguları, bu biçimlerde algılıyamıyoruz. Belki de eksik bir yanımız. Sizin bu tartışılmaz kararlılığınız da bizim anlayamadığımız bir şey. Biz herşeyi tartışır, doğrusunu bulunca hemen fikir değiştiririz. İlk düşüncemizde inat etmeyiz, o düşünceden vazgeçmeyi bir gurur konusu yapmayız. Aslolan doğruya ulaşmaktır. Diyelim ki daha akılcıyız, ancak bu köşeli akılcılığımızla, hiç bir zaman aşkı sizin kadar yoğun yaşayamıyoruz.” /495


1 Mayıs 2017 Pazartesi

31) KENDİ GECESİNDE - İNCİ ARAL


Kırmızı Kedi Yayınevi
355 sayfa



Kendi Gecesinde, İnci Aral’dan okuduğum ilk kitap. Çağnur okumuş, biraz bahsedince ben de okuyayım dedim ve bana ödünç verdi. Teşekkürler Çağnurella 😍

Yazardan ne beklemem gerektiğini bilmiyordum, sadece umutlarım vardı. Kendi Gecesinde beni hayal kırıklığına uğratmadı ve kitabı sevdim.

Kitapta, dünyaya direnmeye, zaman zaman tutunmaya çalışan Hayali ve Reyan’ın hikayesi anlatılıyor. Bu arada ikisinin erkek olduğunu belirteyim. 


Yazarın dilini sevdim, anlatımını sevdim, kitabın yarısını stickerladım. O zaman alıntılara geçelim. :D



gif, kitap yorumu, kağıt salıncak, lgtb, kırmızı kedi


“Tedbirli olayım derken, olmakla olmamak, sevmekle sevmemek, bir şeyler yapmak ve hiçbir şey yapmamak arasında gidip geliyordum.” /9

“Herkese benzemeyeni öbür tarafa, yalnızlığa itiyorlar. Parazit, hatta yok sayıyorlar ama yok sayılan yok olmuyor, ölmüyor.” /49

“Dünyadaki bütün acıları üstlenmiş gibiydim.” /112

“Ölümün, genç ölümün insanı üzen yanı, geriye bitmemiş, yaşanmamış, doyurulmamış pek çok şeyin kalıyor oluşu. Sabahlar, geceler, kuşlarla dolu korular, yalnızlıklar, hüzünler, eski ayakkabılar, uzaktan uzağa aşklar, söylenmeden kalmış sözler.” /119

“Belki de karşılıksız aşklar daha şiddetli oluyor, daha uzun sürüyor. Biraz da kederimize, çılgınlığımıza bağımlı hale geliyoruz çünkü.” /135

“Hayaller. Belki de hepimizin hayatı olmayacak hayallerden, kısacık tatlı anlardan ya da tek bir anlamsız hatadan başka bir şey değil.” /138

“Sürgün uzaklarda mıdır her zaman? Hayır, insan önce kendinden, kendi içinden sürülüyor.” /140

“Her ölümle kendi ölümümüze yaklaşıyoruz. Ölüm de birikiyor çünkü. İnsanın, hayatının hiçbir önemi, değeri, hikayesinin hiçbir ilginç yanı olmadığını düşünüp ölmek istediği zamanlar oluyor. Sonra başka bir ölüm ya da sevdiğin biri ölmekten vazgeçiriyor seni, yaşadığına sevindiriyor.” /233

“Bizim sanatçımız, kabiliyetli, üretici insanlarımız da talihsizdir. Çoğunu harcamışlardır. Hapislere tıkmış, önlerini kesmiş, anlarına kastetmişlerdir.” /237


“Karanlığa itelediğimiz anılar en aydınlık anlarımızda bir yerlerden çıkagelip neden havayı bulandırıyorlar böyle?” /285