31 Ağustos 2017 Perşembe

81) DİLEK ŞURUBU - MICHAEL ENDE

kabalcı yayıncılık

Kabalcı Yayıncılık
Çeviri: Leman Çalışkan
200 sayfa



Son zamanlarda Michael Ende ismi sık sık karşıma çıkıyordu. Kabalcı’nın da durumu ortada, yazarın kitaplarını bulmak çok kolay değil artık. Bu nedenle sanıyorum ki Kadıköy Kitap Günleri’nde Dilek Şurubu’nu görünce almadan geçememiştim.

Kitaba başladığımda fark ettim ki, ilkokulda ben kendisini okumuşum. Dilek Şurubu bir çocuk kitabı. İblis Şarlatan ve teyzesi Zalime Vampirsoy’a karşı dünyayı korumaya çalışan kedi ve kargayı anlatıyor.

Gerek konusuyla gerek çizimleriyle iyi bir çocuk kitabı olduğunu düşünüyorum. Beni ilkokul günlerime götürdü.

Yılbaşı zamanında geçen hikaye bence tam bir kış kitabı ama bu sıcaklarda kışı özleyenler için de biçilmiş kaftan. Keyifli okumalar :)

Not: İyi bayramlar 💚

“O sana hiç iyi davranmadı ki! Sadece seni evcilleştirdi, buraya alıştırdı.”

“Tutto é ben’ quel’ che finisce bene…”


29 Ağustos 2017 Salı

80) CRESS - MARISSA MEYER (Ay Günlükleri #3)

bir ay günlüğü kitabı

Artemis Yayınları
Çeviri: Beril Tüccarbaşıoğlu Uğur
548 sayfa



Cress, serinin üçüncü kitabı ve kapağından da anlaşıldığı üzere Rapunzel’i anlatıyor.

Tabii Cress’in yanında, Cinder, Kai, Scarlet, Wolf ve Thorne –yani kahramanlarımız- da maceralarına devam ediyorlar.

Cress’i karakter olarak Cinder ve Scarlet kadar çok sevemedim. Bu nedenle kitabın ilk yarısı da, bana diğer kitaplara göre sönük kalmış geldi. İkinci yarısında olaylar başlayınca elimden bırakamadım o da ayrı. :D

Ay Günlükleri genel olarak sevdiğim bir seri oldu, devamını da merakla okuyacağım.

Serinin Diğer Kitapları:
1. Kitap: Cinder
2. Kitap: Scarlet

“Biliyor musun, ben çocukken prenseslerin taç takıp çay partileri düzenlediğini sanırdım. Artık gerçek bir prenses tanıyorum ve doğrusunu istersen biraz hayal kırıklığına uğradım.”


“Belki de kader diye bir şey yoktur. Belki kader dedikleri, bize sunulan imkanlar ve onlarla ne yaptığımızdır.”


27 Ağustos 2017 Pazar

79) TIFFANY'DE KAHVALTI - TRUMAN CAPOTE


Sel Yayıncılık
Çeviri: Meral Alakuş
125 sayfa


Tiffany’de Kahvaltı kitabı kadar filmiyle de tanınan bir eser.

Film izlemek için rastgele bir siteye girerseniz karşınıza çıkar, sosyal medyada replikleri döner, Audrey Hepburn’ün klasikleşmiş pozunu görmeyen yoktur.

Bunların üzerine, Bülbülü Öldürmek’de yazar Dill karakteri için Truman Capote’den esinlenince kitabı okumanın zamanı geldi diye düşündüm, ardından da filmini izlerim. –Dill’i pek sevmediğimi belirteyim-

Kitap, Holy Golightly üzerinden Amerikan rüyasını anlatıyor. Aslında Amerikan edebiyatında böyle kitapları severim. Ancak Tiffany’de Kahvaltı beni hayal kırıklığına uğrattı.

Sosyal medyanın her şeyi abartmasını bu yüzden sevmiyorum işte. Okumadan/izlemeden önce beklenti tavan yapıyor ve sonra eser kendinden beklenenleri karşılayamıyor.

Kitaptaki karakterleri de pek sevemedim. Yazarın diline, yaptığı edebiyata, eleştirdiği yaşama bir şey demiyorum ama Tiffany’de Kahvaltı benim için çok kalıcı bir eser olmadı.


“Onun değerini anlayabilmek için duygusal olman gerek; biraz şair gibi.”

“Sana güven veren kim olursa olsun ona çok şey borçlu sayılırsın.”

“Kalbini bir yabaniye vermemelisin: Onları ne kadar çok seversen, onlar da o kadar kuvvetlenirler. En sonunda ormana kaçacak kuvveti kazanırlar.”


“Vatan dediğin rahat ettiğin yerdir. Ben hala öyle bir yer arıyorum.”


25 Ağustos 2017 Cuma

78) SCARLET - MARISSA MEYER (Ay Günlükler #2)

bir ay günlüğü kitabı

Artemis Yayınları
Çeviri: Deniz Arı
486 sayfa


Ay Günlükleri serisine devam ediyorum, Scarlet serinin ikinci kitabı ve bilin bakalım kimi anlatıyor?

Masal kahramanlarını aklınıza getirin… Babaannesi ve kırmızı pelerini olan bir kız… Bir de kurt var tabii. Evet bildiniz, Scarlet kırmızı başlıklı kızdan esinlenilmiş.

Serinin ilk kitabı Cinder gibi, Scarlet’de çok akıcı, hızla okunan, kendini merak ettiren bir hikayeye sahip.

Eğer kitap okumada duraklama dönemindeyseniz, ilaç gibi gelebilir.

Ben gidip, üçüncü kitabı Kero’dan alayım.

Keyifli okumalar :)


“Scarlet’in dünyası tepesine yıkılıyordu ve kimse bir şeyin farkında değildi.”


22 Ağustos 2017 Salı

77) İTALYANCA AŞK BAŞKADIR - MAEVE BINCHY


Doğan Kitap
Çeviri: Lale Bulak
415 sayfa


Ciao a tutti!

İtalyanca kursuna başladığım şu günlerde temaya uygun bir kitap okuyayım dedim ve İtalyanca Aşk Başkadır’ı Kitap Eylemi’nin kütüphanesinden tırtıkladım.

Ve kitaba ba-yıl-dım!

İrlandalı yazarımız Maeve Binchy’den okuduğum ilk roman İtalyanca Aşk Başkadır. Okuma hızımın yine düştüğü bu günlerde bile elimden bırakmak istemedim.

Kitap birçok farklı karakteri barındırıyor ve hepsini ayrı ayrı sevdim. Benim için çok rahat okunan, mutluluk veren bir roman oldu. İtalyancaya olan hevesimi arttırdı.

doğan kitap, evening class, kitap, kitap yorumu


Orijinal adı Evening Class olsa da ben Türkçe adını daha çok beğendim. İtalyanca Aşk Başkadır daha sempatik ve albenisi yüksek bir isim…

İtalya/İtalyanca sevenlere, Dublin’i merak edenlere, akıcı kitap arayanlara tavsiye edilir. Umarım siz de keyifle okursunuz.

“Birisini sevince onu değiştirmeye kalkmak yanlış bir şeydi.”

“Tek bir hayatın var. Bunu unutma.”

“Kötü talihine küserek geçirdiği saatler, geriye kalan zamanını nasıl daha dolu dolu yaşayabileceğini hesapladığı saatlerden çok daha azdı.”

“Gerçek aşk kulisten seyredildiğinde insanı yoran ve dışlayan bir şeydi.”



20 Ağustos 2017 Pazar

76) EGO HAYATIN KAYNAĞI, MANASI VE HAYSİYETİ - AYN RAND


Plato Film Yayınları
Çeviri: Şerif Yıldız
65 sayfa


“ ‘Biz’ kelimesi ilk kelime, bilinen ilk şey olamaz, olmamalıdır. Bu kelime insanların ruhuna ‘Ben’den önce yerleştirilmemelidir. Yoksa bir canavar haline gelir.”

Bence kitabı anlatan en iyi cümle bu alıntı.

Ayn Rand, objektivizmin kurucusu olarak tanınıyor ve Hayatın Kaynağı yazardan okuduğum ilk kitap.

Burada parantez açayım, aslında Kitap Eylemi’nin sayesinde Ayn Rand’ın kim olduğunu, hangi görüşü savunduğunu biliyordum. Bu kitapta Eylemcan’ın kütüphanesinden.

Hayatın Kaynağı aslında bir distopya. Tabii distopya derken young adult türünde yazılan, fantastikle harmanlanmış türden bahsetmiyorum. Belli bir felsefesi, amacı olan distopyayı kastediyorum. Kendisi ders verici niteliğinin yanında aslında bir nevi kolektivizmin eleştirisi niteliğinde.

Kısa ama öz oluşuyla Ayn Rand’a başlamak için iyi bir kitap gibi geldi bana. Şu an yeni basımları bulunmuyor, ben Eylemcan sayesinde okudum ama eğer elinize geçerse farklı bir bakış açısı için kaçırmayın derim.

“Bu dünyanın sırları herkese açık değil, sadece onları arayanlara ve bulmasını bilenlere açıktır.”

“Mutluluk o kadar yüksek bir değer ki, daha üstün bir hedefin bile peşinde koşmaya ihtiyacım yok. Mutluluğum herhangi bir sona giden bir araç da değil. O gidilebilecek en son nokta, ulaşılabilecek en büyük hedef. Kendi kendimin hedefi, kendi kendimin sebebi…”

“Ahlaktan yoksul kişilerin, iyi insanların erdemine ve güçsüzlerin, güçlü insanların kuvvetine el uzatmasını; ahmakların, düşünen kafaların irfanına ortak olmasını, kısaca meziyetin alabildiğine alçaltılıp kabahatin alabildiğine yüceltilmesini temin eden tek şey yine bu ‘Biz’ kelimesidir.”


19 Ağustos 2017 Cumartesi

75) SEFİLLER - VICTOR HUGO

can çocuk

Can Çocuk
Çeviri: Leyla Gürsel
188 sayfa


Sefiller, arkadaşımın doğum günümde aldığı kitaplardan biriydi.

Küçüklüğümde yine kısaltılmış versiyonunu okumuştum. Can Çocuk basımı da oldukça kırpılmış ancak eser kaliteli olunca müdahaleler etkileyiciliğini azaltamıyor.

Filmini de izlemiştim. Sevdiğim oyuncular vardı. Gözümde tek eksi yanı müzikal olmasıydı…

İleride tam metnini okumak dileğiyle…

Bol kitaplı günler :)  

“Değil mi ki Tanrı birleştirdi, hangi insani güç ayırabilir bizi? Ölünceye kadar seveceğim seni.”

“Çocukların bir parça nankör olmaları, kendilerinin kusuru değildir. Doğa “önüne bakar”. Gidenler karanlığa, gelenler ışığa dönüktür.”


“Ölmek hiçbir şey değil (…) yaşamamak korkunç.”


17 Ağustos 2017 Perşembe

74) KAFESTEKİ KALP - KEZBAN ŞAHİN TAYSUN

potkal kitap

Potkal Kitap
224 sayfa

Kafesteki Kalp yazarın ilk kitabı ancak ben yayınlanmış kitaplarını en yeniden eskiye doğru okudum.

Diğer kitapları hikaye iken, Kafesteki Kalp roman türündeydi.

Yazar, hikayeleri gibi romanında da ‘kadın’ı anlatmış. Olaylar evlilik teması çevresinde gelişiyor: çocuk gelinler, doğru kişiyi seçme, kuma problemi, şiddet… Bunların yanında eskiden ailelerin çocuklarını okutmaması, sosyal çevrenin uyguladığı baskı hatta anarşi ve darbeden bahsediliyordu.

Herkesin kendinden bir şey bulacağı geniş konu yelpazesi vardı ama… Kitap 3-4 sayfalık bölümlerden oluşuyordu, tam konuya kaptırmışken hemen bitiyordu. Bu yüzden üstünkörü geçilen konularda oldu. Keşke daha uzun olsaydı dediğim birçok bölüm vardı. Bazen de ‘ders verici’ kısımlar romanı kişisel gelişim türüne yaklaştırıyordu.

Bu ‘ama’larım, yazarın ilk kitabı olduğu için çok doğal. Hatırlarsanız, diğer iki kitabında hiç ‘ama’m yoktu.

Umarım dünya, yazarın tasvir ettiği gibi, kendine güvenen, mutlu olması için ne yapması gerektiğini bilen, hatalarını görüp düzeltebilen, ders alabilen, kendini ezdirmeyen kadınlarla dolar.

Yazarın Okuduğum Diğer Kitapları:

“Oysa bu ana kadar, hayatını kendi yazacağı kurguda başrol oynayacak bir oyuncu gibi düşünmüştü. Çok direnmişti başkalarının yazdığı kurgularda yardımcı oyuncu olmayayım diye.”

“Her şey zamanında yaşanmalı, sonra hep eksikliği duyulur kızım.”

“Aynaya baktığımızda bulduğumuz ile görmek istediğimiz arasında bir fark yoksa sorunda yoktur. Bu fark büyükse, yaşamda kabullenemediğimiz gerçekler var demektir. Asıl olan; aynaya bakma isteğimizin asla kaybolmaması ve aynada gördüğünü kabullenen kendisiyle barışık ve gözlerinde mutluluk ışıltısı okunan insanı orada bulmamızdır.”

“…yüreklerde sevgi bırakan insan hep mutlulukla hatırlanıyordu.”

“Biz insanlar aslında eksiklerimiz ve yaşayamadıklarımızla hep kaldığımız yerden yaşamaya çırpınan yaratıklarız.” 


14 Ağustos 2017 Pazartesi

73) BİR YAZ GECESİ RÜYASI - WILLIAM SHAKESPEARE

a midsummer night's dream

İş Bankası Kültür Yayınları
Çeviri: Özdemir Nutku
95 sayfa

 
Shakespeare'i ilk kez okuduğumda, tüm kitaplarını edinmek istemiştim. O dönem sadece 3 kitabını okuyabildim: Romeo ve Juliet, Hamlet, Venedik Taciri. Şimdi bu listeye Bir Yaz Gecesi Rüyası da katılacak. Kendisi Shakespeare’in erken dönem komedyalarından biri.

Geçen yıl, Cambridge Shakespeare Festival 2016’ya katılma imkanı bulmuştum. King’s Collage’ın bahçesinde, açık havada A Midsummer Night’s Dream’i izlemiştim. Konusu hakkında az biraz araştırma yaptıktan sonra, oyunu zavallı İngilizcemle anlamaya çalışmak zorlayıcıydı ama çok güzeldi.

king's collage garden

Bu nedenle kitabını okurken, oyun gözümde canlandı ve daha anlamlı bir hal aldı. :D

Bir Yaz Gecesi Rüyası dönemin perilere ve simgelere dayanan popüler oyunlarından biri. Metinde Mayıs Şenlikleri ve yaz dönümü gecesinden bahsediliyor. Bu gece -23 Haziran-, inanca göre büyülüymüş ve her şey olabilirmiş.

Bu oyun, Shakespeare’in en sevdiğim eserlerinden biri oldu. Keyifle okudum.

cambridge, united kingdom


“Okuduğum kitaplara, duyduklarıma göre,
Asla dikensiz olmazmış gerçek aşkın yolu”

“Aşk, basit ve değersiz şeyleri bile
Biçimlendirip onu değerli yapabilir.
Aşk gözleriyle değil, hayaliyle görür,
Ve kanatlı Cupid resimlerde bu yüzden kördür.”


“Niteliği değil, emeği değerlendirir soylu düşünce”


12 Ağustos 2017 Cumartesi

72) KIZIL KRALİÇE - VICTORIA AVEYARD


Pegasus Yayınları
Çeviri: Onur Kınacı Birler
388 sayfa


Kızıl Kraliçe, çıktığında kapağıyla dikkatimi çekmişti. Buraya kapaklardan etkilenen Salıncak çizelim.

Bu yılın başında Eylemcan kitabı takasla edindi, benim okumam yine geç oldu ama güç olmadı. :D Güç olmadı diyorum çünkü kitap çok kolay okunuyor. Ne ara başladım, ne ara bitti anlamadım bile.

Kızıl Kraliçe bana kitap boyunca Açlık Oyunları’nı anımsattı. Sadece üç kitap yerine iki kitap yazılmış gibi. :D Bu yüzden benim için Açlık Oyunları’nın gölgesinde kalmaya mahkum oldu.

red queen, pegasus yayınları


Kitap, distopik ve fantasik karışımı. İnsanlar kan rengine göre sınıflara ayrılmış ve gümüşler tarafından yönetiliyorlar. Fantastik kısmı ise, gümüşlerin özel yetenekleri var.

Kızıl Kraliçe iki kitaplık bir seri, biz de henüz ikincisi yok. Bu nedenle devam edebilirim de, etmeyebilirim de… Göreceğiz. :D

“Bizi birbirimizden en azından dış görünüş olarak farklı kılan Gümüşlerin dik duruşlarıydı. Bizim sırtlarımızsa çalışma, karşılıksız kalmış umutlar ve kaçınılmaz hayal kırıklıklarıyla dolu hayatımız yüzünden bükülmüştü.”


“Ben onlardan biriydim. Özeldim. Ben bir kazayım. Bir yalanım.”


9 Ağustos 2017 Çarşamba

71) HOBBIT - J.R.R. TOLKIEN

ithaki yayınları

İthaki Yayınları
Çeviri: Gamze Sarı
425 sayfa


Hobbit’i okumaya başlarken biraz tereddütteydim. Biliyorsunuz, gözümde canlanmama sorunsalı, karmaşık soy ağaçları… bkz: Silmarillion

Tereddüte düşmeyin. Muhteşem.

Kendisine Yüzüklerin Efendisi’ne başlangıç kitabı da diyebiliriz. Okurken zaman zaman Silmarillion’a başvursam da, Hobbit ardından gelen ilaç gibiydi. 

Hobbitleri gerçekten çok sevdim! Serideki ırkları genel olarak Silmarillion’dan biliyorum ve üçlemeyi okuduğumda fikrim değişmezse, şimdilik en çok benzediğim ırk, Hobbitler; hem huy hem de boy olarak…

Ana kahramanımız Bilbo Baggins ise çok samimi ve –zorunda kaldığında- cesur bir karakterdi. Favorilerimden biri olarak kalacak.

Hobbit, Tolkien tarafından çocukları için yazılmış olsa da, her yaşa hitap edeceğini düşünüyorum. Akıcı, heyecanlı, maceralı… İlk cümlesiyle kendimi Hobbitköy’de buldum. İki günde bitti.

Umarım siz de benim kadar keyif alarak okursunuz :)

“Keşke güzel kovuğumda ateşin yanında olsaydım, çaydanlıkta şarkı söylemeye yeni başlamış olsaydı!”

“Şimdi bu tuhaf bir şeydir, ama yaşanması iyi olan şeylerle geçirilen güzel şeyler çabucak anlatılır ve dinlemesi pek keyifli değildir; öte yandan rahatsız, yürek oynatan, hatta dehşet verici şeylerden iyi bir hikaye çıkabilir, her halükarda anlatılmaları uzun sürer.”

“Bir şey bulmak istiyorsan, aramak gibisi yoktur. Aradığında çoğu zaman bir şey bulduğun doğrudur, ama bu her zaman peşinde olduğun şey değildir.”


“Daha çoğumuz yemeğe, neşeye ve şarkıya saklanan altınlardan daha fazla değer verse idi, dünya daha neşeli olurdu.”



7 Ağustos 2017 Pazartesi

Mim: Kitap İsimleriyle Espriler

Sevgili İrem, beni ‘Kitap İsimleriyle Espriler’e mimlemiş ve ben de küçük bir gecikmeyle mimi yapıyorum. İrem’in blogu için: Kitabın DNA’sı.



Sizi ultra komik(!) esprilerimle baş başa bırakıyorum. Bu sıcak havalarda sizi serinletecektir. :D

1) Kargaların Ziyafeti – George R. R. Martin


-   Ne yapıyorsun?
-   Kargaların Ziyafeti’ne göz atıyorum anne.
-   Neeeeee?! Kargalar balkondaki biberlerimi mi yiyor?

2) Ateşle Oynayan Kız – Stieg Larsson



 -Neden ateşle oynuyor ki, küçükken ona ateşe yaklaşılmayacağını öğretmemişler mi?

3) Bilge Adamın Korkusu – Patrick Rothfuss



-Bu kitabın adı ne?
-Bilge Adamın Korkusu.
-Aaa Dumbledore’u mu anlatıyor?

4) Dövüş Kulübü – Chuck Palahniuk



-   Bu kitapta insanlar dövüşüyor mu? Niye bu tarz kitaplar okuyorlar anlamıyorum.
-   Keşke yorum yapmadan okumayı denesen. –Ben Joe’nun ağrıyan başıyım-

5) Vampirle Görüşme – Anne Rice



-Saat kaçta, nerede görüşüyoruz? Ben domates suyu içerim, sorun olmaz!

Kutuplara gitmiş kadar oldunuz değil mi? Umarım penguenlere benden de selam söylemişsinizdir.

O zamansa yazımı Misty Mountains Cold’la sonlandırıyorum.



Mimlenenler:

ve yapmak isteyen herkes..

4 Ağustos 2017 Cuma

70) LEYDİ SUSAN - JANE AUSTEN


Altın Bilek Yayınları
Çeviri: Meryem Kutlu Yıldız
136 sayfa


Bir Jane Austen kitabıyla daha merhaba!

Leydi Susan, Jane Austen’in 1794’de yazdığı ama 1871’e kadar yayınlanmayan kısa romanı. Kendisi Jane’imizin tarzından biraz farklı, mektuplardan oluşuyor!

Mektup türünü sevdiğimi biliyorsunuz. Eh, bir de Jane Austen yazınca ballı kaymaklı oluyor.

Kitap, Leydi Susan’ın kocasının kardeşinin yanına kalmaya gitmesiyle başlıyor. Konusu bana biraz Aşk-ı Memnu’yu andırdı, bire bir değil tabii ki. :D

altın bilek yayınları, kitap yorumu, kağıt salıncak, lady susan


Ayrıca Leydi Susan’da bir ilk yaşadım, erkek karakterleri sevmedim. Şaşırdınız mı değil mi? Kendi kendimi bile şaşırttım, aslında Austen’in romanlarındaki erkek karakterleri severim.

Sonuç olarak Jane Austen seviyorsanız, Leydi Susan’ı da es geçmeyin, keyifli okumalar :)

Not: Kitabın filmi de varmış, Love and Friendship. Yakın zamanda izlemeyi düşünüyorum.

“… zaten birini sevmek istemiyorsan her zaman bir bahane bulabilirsin.”


“…zira bir insan ne kadar namuslu olsa da iftiranın çaldığı karadan kurtulamaz.”


1 Ağustos 2017 Salı

69) SILMARILLION - J.R.R. TOLKIEN

ithaki yayınları

İthaki Yayınları
Çeviri: Berna Akkıyal
689 sayfa


Yazıma şu cümleyle başlamak istiyorum: “Sonunda Silmarillion’u bitirdim.”

Kaç yıl önce bilmiyorum- elimdeki basımı 2010 2. baskı- Silmarillion’a başlamış ve 180. sayfada yarım bırakmıştım. Benim gibi, yarım kitap bırakmayı sevmeyen biri için anormal ve rahatsız edici bir durum.

İlerleyen zamanlarda indirimde buldukça Tolkien kitaplarını aldım ve artık okumam zorunluluk halini aldı, çünkü seriye tarihi olarak en başından yani Silmarillion ile başlamak istiyordum.

Kitap, Arda’nın yani dünyanın ilk çağını anlatıyor. Ainulindale, Valaquenta, Quenta Silmarillion, Akallabeth ve Güç Yüzüklerine Dair ve Üçüncü Çağ’a Dair bölümlerinden oluşuyor. –Yüzüklerin Efendisi üçüncü çağda geçiyor-

Silmarillion’u okurken, ders çalışır gibi not aldım. Kitabın arkasında verilen soy ağaçlarına ve isim indeksine defalarca dönüp baktım. Kişi ve mekan sayısı çok fazla, üstelik hepsinin birden fazla ismi var.

kitap, kitap yorumu, kağıt salıncak


Kitap muazzam bir hayal gücünün ürünü ancak olaylar, mekanlar, kişiler gözümde canlanmadı. Bir kitabı okurken, kendinizi içinde buluverirsiniz, gerçek gibidir ya… Silmarillion’da ben böyle hissetmedim. Destansı anlatımı belki de buna neden oldu, bilmiyorum.

Ortadünya hakkında hiçbir şey bilmeyen birisi olarak, -filmleri de izlemedim- sıkıldığım yerler olsa da, akıcı bölümler de vardı. Bu kitapta önemli olan sabretmek sanırım.

Zorlayıcı bir kitap olsa da, Orta Dünya'yı anlamak için gerekli olduğunu düşünüyorum. Seriyi okurken sık sık geri dönüşler yapacağımdan eminim.

Tolkien kitaplarına Hobbit’le devam edeceğim.

Kitaplı günler :)

“Oysa insanlar ölmeye ve dünyayı terk etmeye mahkumdur, bu yüzden Misafirler ve Yabancılar denir onlara. Kaderleri ölümdür onların, Iluvatar’ın ihsanı, öyle bir hediye ki Zaman geçip de yıprandıkça Güçler bile imrenir.”


“Kederden geçireceğiz yolumuzu neşeye kavuşmak için, en azından özgürlüğe ulaşacağız.”