29 Ocak 2020 Çarşamba

BİR DÜKKÂNI BEKLEMEK - UĞUR NAZLICAN

7
Yapı Kredi Yayınları
81 sayfa

Ne zaman İstiklal’deki Yapı Kredi Yayınları’na gitsem gözüme değişik kitaplar çarpıyor ve denemeye karar veriyorum. Bazen onları okumam gerektiğini hissediyorum, sanki kitap beni çağırıyormuş gibi; bazen konusu, kapağı, adı ilgimi çekiyor… Bir Dükkânı Beklemek’de bu kitaplardan biri. Uzun zaman önce aldığım için tahmini olarak adının ve kapağının ilgimi çektiğini düşünüyorum. Okurken mütemadiyen kapak resmine bakıp, ateşte elimi ısıtmak istedim.

Bir Dükkânı Beklemek 14 hikâyeden oluşuyor. Bu hikâyeler birbirine benziyor ve aralarında bağlantılar var. Aslında birbiriyle bağlantıları olan hikâye kitaplarını severim ama maalesef Bir Dükkanı Beklemek’ten çok hoşlanmadım. Aynı cümlelerin değişik şekillerde tekrarlanması sıkıcıydı. Hayalle gerçek arasındaki perdenin ortadan kalkması da bana pek hitap etmedi. Belki de ben daha klasik tarzda durum hikâyeleri seviyorumdur.

Belirtmeliyim ki yazarın kalemi güzel, başka tarz yazmış olsa memnuniyetle okurdum.

Sevgiyle ve kitapla kalın.

“Kaç saattir yolda olduğumuzu, daha kaç saat yolda olacağımızı unuttuğumuz, umursamadığımız bir zamandı. Hatırlamak ya da umursamak çaresiz kalıyordu; boşlukta yol alır gibiydik, ilerleyip ilerlemediğimizi bile bilmiyorduk.”

“Dünyaları önündeki çay bardağının içine atmıştı İlyas Usta, şıkır şıkır karıştırıyordu.”

“Yolu bulamamaktan, eve dönememekten de korkuyordu. Korku bir insanın başına bir defa gelir ömrünce, insan yolu bir defa bulamaz, eve bir defa dönemez.”

“Genç kadın raftan seçtiği bir avuç kalemi denesin diye, düşüncelerini beyaz bir kâğıt yaptı da kadının önüne koydu Ferhat Bey.”



27 Ocak 2020 Pazartesi

BOB'UN DÜNYASI - JAMES BOWEN

6
Yabancı Yayınları
Çeviri: Seda Çıngay
244 sayfa

Şu kapağa bakar mısınız? Okurken her görüşümde Bob’u bıcırtmak istedim. Duruşuna, şalına hayran olduğum kedi -evet beni kaybettiniz, biraz seveyim geri döneceğim.

...

Geldim. James’in daha önce Sokak Kedisi Bob kitabını okumuştum ve Bob’la ilişkisinin başlangıcını öğrenmiştim. Uyuşturucu bağımlılığından kurtulma yolunda Bob’la attığı adımları, geçimlerini sağlamaya çalışmasını...

Bob’un Dünyası’nda da hikayeleri devam ediyor; çabalarını, umutlarını, korkularını, çaresizliklerini okuyoruz. İlk kitabı daha çok sevmiş olmama rağmen Bob’un Dünyası’ndan da keyif aldım.

Neden ilk kitap derseniz; karakterlere daha yabancıydık, tanışma kitabıydı ve her olay yeniydi. Bob’un Dünyası’nın özellikle ilk kısımları birinci kitabın tekrarı gibiydi.

Kitabı bitirince bir süre Bob’la James’in videolarını izledim, tavsiye ederim.

Hayatta ikinci şanslarla karşılaşmak dileğiyle... (Tabii umarım ilkini yakalamışsınızdır, gerek kalmaz.)

“İnsanı kediyle melezlemek mümkün olsaydı, insan gelişir ama kedi bozulurdu. (Mark Twain)”

“Bir bağımlı daima bıçak sırtında yaşar.”



25 Ocak 2020 Cumartesi

Mim: Blog Yazmaya Nasıl Başladın?


Sevgili Bir Pembe Sever, beni mimlemiş. Mutlu oldum ama o ara sınavlarım devam ediyordu –perşembe günü bittiler. Ben de blogunda “…aklımı yitirmezsem sınavlarım bitince mimi cevaplayacağımı…” belirtmiştim. Umudum aklımı yitirmediğim yönünde. :D

O zaman bakalım blog yazmaya nasıl başlamışım?


Blogger olarak önümde örnek Kitap Eylemi vardı. O zamanlar da kitap okuyordum, aslında okumayı söktüğümden beri az çok –dönemine göre- kitap okuyorum. Kitapları tamamen bıraktığım bir dönem aklıma gelmiyor, hep sığınak oldular benim için.

2012 yılında heveslenip blog açmıştım, sonra devamı gelmedi. Adı Kitaplıktaki Dünya idi, hala duruyor, silmeye kıyamadım ama amatörlüğüm beni üzüyor. Yazım hataları da yapmışım ki bu daha da kırıcı, geçmişe dönüp lisedeki Elif’i sarsma isteği duyuyorum. :D

2015 yılında tekrar blog açmaya karar vermiştim ve karşınızda Kağıt Salıncak. Aslında ismi Kırık Asa olacaktı, lisede ödev olarak böyle bir gazete hazırlamıştık. Sonra Google’a bir arattım ki Kırık Asa diye bir şarkı varmış, bu durum biraz kalbimi kırdı tabii ki.(Aynı ismi şimdi arattım, şarkı çıkmadı. Bu sefer de 2019’da yazılmış bir şiir çıktı :D) Ben de farklı bir isim koymaya karar verdim. Bir sürü kombinasyon denedim, liste yaptım. Balkonda salıncakta kitap okurken Kağıt Salıncak aklıma geldi ve böylece blogum ismini buldu.

O gün bugündür blog yazıyorum. Okuduğum kitaplar hakkında ne düşündüğümü hatırlamama yardımcı oluyor, zaman zaman başka konularda da fikrimi beyan ediyorum.

Blogumu seviyorum, okumayı seviyorum, fotoğraf çekmeyi seviyorum ve sonra dönüp postlarıma bakmayı seviyorum!

O halde iyi ki blog yazıyoruz.

Mimi geç cevapladığım için kim yapmadı bilemiyorum ama yapmak isteyenler kendilerini mimlenmiş saysın.



23 Ocak 2020 Perşembe

ASILACAK KADIN - PINAR KÜR

5
Can Yayınları
152 sayfa


Sonbahar günü, hava serin, Ankara’dayız. Gittiğimiz kitabevinde harika bir bölüm var: yasaklı kitaplar. Belli dönemlerde yasaklı olan kitapları, üzerine neden yasaklandıklarını yazıp bir kısma toplamışlar. Çok beğendik, haliyle buradan bir kitap alınmadan gidilmez… Cansu’nun önerisiyle Asılacak Kadın’ı aldım, iyi ki bana önermiş, ona buradan teşekkür sarılması gelsin.

Asılacak Kadın, gerçek bir olaya dayanıyor ve Pınar Kür’ün kendi sözleriyle “… toplumumuzun eski ve hala kapanmamış bir yarasına parmak basan bu roman, Türk edebiyatının en acıklı, en trajik öykülerinden biridir…” Konu bir cinayetin etrafında şekilleniyor ve hakim-mağdur-katil bakış açısıyla bize sunuluyor. Aslında bu sıfatlar kelimenin anlamını yansıtmıyor; kişiliği, gerçekleri belirlemiyorlar.

Bu şekilde yasaklanma nedenleriyle paketlemişler.

Asılacak Kadın’ı okurken dilini çok başarılı bulduğumu not aldım öncelikle. İki karakter arasında dildeki geçiş muazzam. Bilinç akışı tekniğiyle yazılmış ve yazar iki kahramanın da karakterine bürünebilmiş. Yalçın’ın bölümü ise kendisinin yazdığı bir metinden oluşmakta.

Kitabın sonunda Pınar Kür’ün savunması da var. Böyle bir romanın nasıl “cinsel tahrik” ve “ahlaksızlığı” anlattığını savunabilmişler, hayret! Ahlaksız olan savunmasız bir kıza bunu yapanlar ve seyirci olan toplumdur.

Kitabı çok beğendim. Okunması gerektiğini düşünüyorum.

“…sevmek işte bi türküymüş demek ak saçlı bi dedenin türküsü bi çaresiz ihtiyarın çatlak sesiymiş…”

“Oysa gün gelecek yıkılacaktır elbet, yalı da moruk da, simgesi oldukları yoz düzenle birlikte.”

“Bize her şeyi yanlış öğrettiler belki; belki de yanlış anladık, eksik anladık. Başımıza gelen tüm akla sığmaz şeyler kaçınılmaz mıydı gerçekten? Bilmediğimiz, daha öğrenemediğimiz yasalara göre?”



21 Ocak 2020 Salı

AĞAÇLAR - HERMANN HESSE

4
Kolektif Kitap
Çeviri: Zehra Aksu Yılmazer
101 sayfa

Ben neden daha önce Hesse okumamışım? Özellikle de Ağaçlar’ını?

Siparişim elime ulaştığında, Ağaçlar biraz ince göründü gözüme, sonra açıp içini inceledim ve basımının şahane olduğuna karar verdim. İçindeki çizimler muazzam! Bu ilk izlenimimdi kitaba dair. Sonra açıp ilk yazıyı okumaya başladığımda kitabı seveceğimi anladım.

“Hiçbir şey daha kutsal, hiçbir şey daha mükemmel değildir güzel, güçlü bir ağaçtan.”

Bu kitaptaki metinler ve şiirler Hesse’nin tüm eserlerinin bulunduğu 20 ciltlik baskıdan derlenmiş. Hepsi insana o kadar huzur veriyor ki, Hesse’yle birlikte doğayı gözlemliyormuş gibi hissettiriyor.

Ağaçlar bitmesin diye çabaladım desem yeridir. Genelde sabahları ve yatmadan önce 1-2 başlık okudum.

İyi ki tanıştık seninle Hesse, ağaçlara, doğaya dair hislerimizi paylaştık. Ben yazılarını çok sevdim, umarım sen de okurundan hoşlanmışsındır!

“Her yol eve götürür, her adım doğumdur, her adım ölümdür, her mezar anadır.”

“Her ağacın tek başına yaşadığını, kendi özel biçimi, kendine özgü gölgesi olduğunu görüyordum.”

“Yüzünde maske takan değişken insanın, doğada büyüyen her varlığa ciddiyetle bakmaya başladığı anda ürkmesi kaçınılmazdır.”

“Latif ve narin ne vardıysa içimde,
Hoyratça kırdı geçirdi dünya”

“Yaşamak yalnız olmaktır,
Hiç kimse bilmez diğerini,
Yalnızdır her biri.”



17 Ocak 2020 Cuma

YANSIMA NADVEN - DENİZ ERBULAK

3
Dex Plus
408 sayfa


Yansıma serisinin üçüncü ve son kitabı Nadven’i de bitirmiş bulunuyorum. Aslında serinin bitip bitmediğinden emin değilim çünkü açık bir son vardı.

Seriyi genel olarak sevdim, her kitapta favori karakterim değişti. İlk kitapta Nadven’i sevmiştim ama sonra onun çok fevri ve şiddet yanlısı olduğuna karar verdim. Böyle kişilik özellikleri pek benlik değil. İkinci kitapta Mate’i sevmiştim ve üçüncü kitapta ise favorim İta Sinistra oldu. İstikrarımı koruyamadım ama en azından yan karakterleri sevme konusunda dirençliyim. :D

Yansıma’nın sonunda olaylar hemen çözüldü, aslında genel olarak serilerde olan bir problem bence bu. Giriş ve gelişmenin kitaplara yayılması, sonuç kısmının kısacık olması…

Yansıma serisi sınav dönemim boyunca bana kaçılacak bir dünya oldu, Hande gibi kitapların içine girebilmeyi çok istedim.

Sevgi ve kitapla kalın.

“Beklemek İta, bizim asıl hapishanemiz.”

“Benim dünyamda Nadven… her şey serbest gibi görünür ama yasaklar insanların içine en baştan yerleştirilmiştir. Kimse istese de onların dışına çıkamaz.”



10 Ocak 2020 Cuma

Kadın Hakları



Bu dönem Kadın Hakları dersi aldığımdan bahsetmiştim (bahsetmemişsem de biliyormuş gibi davranın :D). Ders bitince de bu konuda bir yazı yazarım diye düşünmüştüm. Bakalım kısaca kadın hakları kapsamındaki temel sözleşmeler ve kanunlar nelermiş?

1979 tarihli CEDAW yani Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Tasfiye Edilmesine Dair Sözleşme ile başlayalım. 3 Eylül 1981 tarihinde yürürlüğe girdi. Aslında adından da anlaşılabileceği gibi kadın ve erkek arasındaki her türlü ayrımcılığın ve görünümlerin tasfiye edilmesini amaçlıyor. Kadın satışının yasaklanması, hükümeti temsil hakkı, vatandaşlık hakkı, eğitim hakkı, çalışma hakkı gibi hakları düzenliyor. Denetim mekanizması olarak Kadınlara Karşı Ayrımcılığın Tasfiye Edilmesi Komitesi kuruluyor. Bu komitenin 19 sayılı tavsiye kararıyla da toplumsal cinsiyete dayalı şiddeti kabul ediyor. Önlenmesi için gereken tedbirlerin alınması gerektiğinden bahsediyor.



İstanbul Sözleşmesi yani Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi 2014 yılında Türkiye’de yürürlüğe giriyor ve Türkiye ilk imzalayan devlet olma özelliğini taşıyor. Burada kadına karşı şiddet ve aile içi şiddetten arınmış bir Avrupa yaratma hedefleniyor. Kadına karşı şiddeti, kadınlara karşı bir insan hakları ihlali olarak tanımlıyor ve ister kamu ister özel yaşamda meydana gelsinler, söz konusu eylemlerde bulunma tehdidi, zorlama veya özgürlüğün rastgele bir biçimde kısıtlanması da dahil olmak üzere, kadınlara fiziksel, cinsel, psikolojik veya ekonomik zarar ve acı verilmesi sonucunu doğuracak toplumsal cinsiyete dayalı tüm şiddet eylemleri olarak anlaşılması gerektiği belirtiliyor.

Kadına karşı toplumsal cinsiyete dayalı şiddet kavramı ise bir kadına karşı, kadın olduğu için yöneltilen veya kadınları orantısız bir biçimde etkileyen şiddet olarak tanımlanıyor. Kadınlara karşı ayrımcılık yapan yasa ve uygulamaların yürürlükten kaldırılması gerekiyor. Ayrıca kültür, töre, din, gelenek veya sözde namus gibi kavramların şiddet eylemine gerekçe olarak kullanılmamasının temin edilmesini istiyor. Soruşturma ve kovuşturmaların mağdurun ifadesine veya şikâyetine bağlı olmaksızın ve mağdurun ifadesini veya şikâyetini geri çekmesi durumunda dahi devam edilmesi gerektiğini de içeriyor. Bu sözleşmenin izleme mekanizması ise GREVIO olarak adlandırılıyor.


Mevzuatımıza gelirsek, 6384 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun 2012’de kabul ediliyor. İstanbul Sözleşmesi’ndeki düzenlemeleri esas alıyor. Amacı şiddete uğrayan veya şiddete uğrama tehlikesi bulunan kadınların, çocukların, aile bireylerinin ve tek taraflı ısrarlı takip mağduru olan kişilerin korunması ve bu kişilere yönelik şiddetin önlenmesidir.

Sizi çok teknik detaylara boğmak istemiyorum. Bu yüzden tedbir kararlarına ve ne yapabileceğimize geçelim. Öncelikle tedbir kararları hakim, mülki amir ve gerektiğinde kolluk görevlileri tarafından istem üzerine ya da resen verilir. Tedbir kararlarını ikiye ayırıyoruz: Koruyucu ve önleyici olarak. Koruyucu tedbir kararları şiddet mağdurunun şahsına ve özgürlük alanına dair kararlardır. Mülki amir (barınak sağlanması, geçici maddi yardım yapılması, geçici koruma altına alınması vs.) ve hakim (işyerinin değiştirilmesi, aile konutu şerhi konulması, hayati tehlike durumunda ve tehlikenin önlenmesi için tedbirler yeterli olmayacaksa kişinin aydınlatılmış rızasıyla kimlik ve ilgili belgelerin değiştirilmesi vs.) tarafından verilebilir.

Önleyici tedbir kararları ise sadece hâkim tarafından verilebilir ve failin özgürlük alanına ilişkindir. Bunlar uzaklaştırma kararı, korunan kişilere, bu kişilerin bulundukları konuta, okula ve iş yerine yaklaşamaması, korunan kişiyi iletişim araçlarıyla rahatsız edememesi, bir sağlık kuruluşunda tedavisinin sağlanması gibi önlemlerdir.

Şimdi kamuda asıl eleştirilen noktaya gelelim. Koruyucu tedbir kararı verilebilmesi için, şiddetin uygulandığı hususunda delil veya belge aranmaz. Koruyucu tedbir kararları kim üzerinde etkiliydi? Şiddet mağdurunun. Koruyucu tedbir kararları için şikâyet yeterli ve mağdurun beyanı mutlaktır. Devamında önleyici tedbir kararı, geciktirilmeksizin verilir denilmiştir. Önleyici tedbir kararı, failin şahsına ilişkindir ve burada delil aranmayacağından bahsedilmemiştir. Derste gördüğümüz üzere, çıkan sorunlar kanunun yanlış uygulanmasından da kaynaklanmaktadır. Ayrıca verilen karara karşı tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içinde itiraz edilebilir.

Son olarak unutmamalı ki şiddet ve şiddet uygulanma tehlikesinin varlığı halinde herkes bu durumu resmi makam ve mercilere ihbar edebilir. İhbarı alan “kamu görevlileri” görevlerini geciktirmeksizin yerine getirmekle yükümlüdür.  

Böylece ana hatlarıyla kadın haklarına dair olan düzenlemelerden bahsetmiş oldum. Umarım faydalı olmuştur.

Sevgiyle kalın. 🍀



8 Ocak 2020 Çarşamba

YANSIMA LUDA KUKA - DENİZ ERBULAK

2
Dex Plus
320 sayfa

Yansıma serisinin ikinci kitabı Luda Kuka’yı da bitirmiş bulunuyorum.

İlk kitap heyecanlı bir noktada bittiği için aklım seride kalmıştı, bu yüzden Luda Kuka’ya hevesle başladım.

Editörümüz Hande, bu kitapta da maceralarına devam ediyor. Seriye yeni karakterler girdi ki birini çok sevdim: Mate! Kibar ve sakin karakterlere karşı zaafım var.

Luda Kuka’yı elimden bırakamasam da ilk kitap Lande’nin daha güzel olduğunu düşünüyorum. Hande’nin ilk kitabın sonunda kabullendiğini düşündüğüm ikilemleri biraz fazlaydı.

Son olarak hoşuma giden bir detayı belirtip, postumu bitireyim: Kitapta geçen gölün adı -Veleno Verde- İtalyanca, yeşil zehir anlamına geliyor. Canım İtalyanca!

Kitaplı günler :)

“İyileştikçe düzelmişti, düzeldikçe sıradanlaşmış. Giderek kapana kısılmıştı. Toplum kurallarına kelepçeli yaşadığında akıllı sayıldığı boğucu bir düzenin içindeydi artık.”

“Duyulduğunu bilince insan kelimelerine dikkat eder… ve gerçekleşeceğini bilince de ne dilediğine!”



4 Ocak 2020 Cumartesi

CEHENNEM ÇİÇEĞİ - ALPER CANIGÜZ

1
April Yayıncılık
221 sayfa

Bir kitabı bitirirsiniz ve sonra hayata nasıl devam edeceğinizi bilemezsiniz. Boşlukta kalmak gibi bir his. Cehennem Çiçeği’nin kapağını kapattım ve öylece oturuyorum. Duvara bakmaktansa word sayfasına bakayım dedim, buradayım.

Cehennem Çiçeği, Alper Canıgüz’den okuduğum ikinci kitap ama kendisi çoktan gönlümü fethetti. İlk kitabım Oğullar ve Rencide Ruhlar’dı, kendisi aynı zamanda Alper Kamu serisinin de birinci kitabı. Seri Cehennem Çiçeği ile devam ediyor. Alper Kamu yine 5 yaşında, yine hazırcevap ve sivridilli, yine boyundan büyük işlere kalkışıyor ve bu durum ona çok yakışıyor.

Kitabın içinde babasının Alper’e anlattığı çok güzel bir hikaye var: Karanfil Kız. “… dünya da küçük bir kızın omuzları üzerinde dönermiş.”

Cehennem Çiçeği ilk kitaba göre biraz daha karamsar sanki ama ben bu durumu sevdim. Keşke üçüncü kitabı olsa diye iç geçirmekten kendimi alamıyorum.

“Herkes göründüğünden daha tehlikelidir.”

“Verilemez! Edilemez! Bildirildi! Cumhuriyet tarihimiz edilgen kiplerden ve gizli öznelerden ibaretti.”

“Sevdiğin kişiye asla iyi geceler dilememelisin. Uykunun aranıza gireceğini düşündürürsün.”

“Siz de düşünürseniz, seçme özgürlüğü zannettiğiniz şeyin ekseriyetle ölümlerden ölüm beğenmek olduğunu fark edersiniz.”

“… ilk ve en önemli felsefi sorun hayatın yaşanmaya değer olup olmadığıydı elbette; bir kez devam etmeye karar verdikten sonra, diğerlerinin cehennemi olmayı da ağlayıp sızlamadan kabullenmek gerekiyordu.”

“Birinin yıkıntıların nöbetini tutması gerekir; işte o yüzden, biri hariç, bütün çocuklar büyür.”