14 Nisan 2024 Pazar

Yaşamdan Kareler: Bursa

 

Ben uzun tatiller ve gezmek için yaratılmış olabilir miyim acaba? 9 günlük bayram tatili sadece birkaç saat gibi hissettirerek bitmişken, iki günlük Bursa rotamızı anlatmaya başlıyorum.

 

Öncelikle gezilecek yerlerin listesini yaptım ve mesafelerine göre iki güne böldüm. Airbnb’den de ev buldum. (Uygulamayı TR’de ilk kez kullandım, bu durum beni biraz strese soktu ama memnun kaldık.) 11.04.2024 sabahı saat 5.30 gibi yola çıktık.


FSMOsmangazi

İlk günkü gezme planımda uyduğumuz tek madde Cumalıkızık Köyü oldu. Yaptığım planların hayatın akışına uymaması benim kaderim galiba. Köye, sanıyorum ki, 11.30 civarında vardık. Daha önceki gelişimde trafik ve park sorunu yoktu ama bilin bakalım bu sefer kimler neredeyse bir saat trafiğe sıkıştı ve köye giremedi? Yollar yokuş olduğu için her yer balata kokusuyla kaplıydı. Biz de dayanamayıp, köyün dışında yeşillik bir alana arabayı park ettik ve köye yürüyerek gittik. Bayramda Cumalıkızık’a gelmek çok mantıklı bir hareket değilmiş, normal bir günde gelme imkanınız varsa daha rahat gelip gezebilirsiniz.

 


Cumalıkızık Köyü, Unesco Dünya Mirasi listesinde yer alan ve kızık köyleri içerisinde Yunan işgali sırasında yanmaktan kurtulan Osmanlı köylerinden birisi. Dönemin mimarisini yansıtan tarihi evleri ve taş sokaklarıyla görülmeye değer olan bu köyde, biz öncelikle Cin Aralığı ve Küpeli Ev’i gezdik. Küpeli Ev, köyde içi gezilebilecek tek evmiş ve dönemin yaşayışına uygun mobilyalarla dekore edilmiş. Cin Aralığı dünyanın en dar sokağı olarak kabul ediliyormuş ve Yunan askerlerinden kaçan halkın/askerlerin oradan geçip saklanmasına ilişkin yerel bir hikayesi de var. Sokaklarda gezerken köy müzesi ile de karşılaştık, iki katlı küçük bir binada yer alan müzede köye ilişkin bilgiler, köy haritası ve geçmişte kullanılan aletler yer alıyor.

 



Köyün sonuna kadar yürüdükten sonra, geri dönüp geç bir kahvaltı ettik. Serpme kahvaltı fiyatları kişi başı 225-300 TL arası değişiyor. Tarihi evlerin birçoğu kafe, kahvaltıcı ve gözlemeci olarak kullanılıyor. Unutmadan, magazinsel bilgileri de vereyim: Ferdi Tayfur’un Çeşme şarkısındaki çeşme köyün girişinde yer alıyor. 2002 yılında yayınlanan Kınalı Kar dizisi de Cumalıkızık’da geçmiş ve dizide kullanılan konak şu an kahvaltıcı olarak hizmet veriyor.

 

Cumalıkızık’ın ardından benim planımda Bursa’yı gezmek yer alırken, biz Uludağ’a doğru yola koyulduk. Dağın bir yamacında karlar erimemişti ve biz de o yandaki telesiyeje bindik. (Gidiş-dönüş ücreti: 300 TL)

 

En sevdiğim kitaplardan biri Çalıkuşu olduğu için Uludağ’ın eteğinde yer alan Zeyniler’e uğramak benim için plandaki en önemli maddelerden biriydi. Uludağ’dan inerken Google Maps rota çizmesine rağmen jandarmadan aldığımız bilgiye göre orası arazi yoluymuş ve gitmek mümkün değilmiş. Zeyniler’e Bursa’daki teleferiğin oradan gidiliyormuş. Bu haberle biraz da buruk olarak Bursa’da kalacağımız eve yerleştik.

 


Akşam yemeği menümüz iskenderdi ve devamında Osmangazi ile Orhangazi Türbelerinin de yer aldığı Tophane Meydanı’nı gezdik. Bursa’nın gece manzarası gündüze göre daha güzel bence, sabahları sadece bina yığını olarak görünürken gece ışıl ışıldı.

 



Ertesi gün Bursa merkez ile gezmeye başladık. Sırasıyla Ulu Cami, hanlar ve çarşılar, Yeşil Cami ile türbesini gezdik.

“Bir zafer müjdesi burada her isim:

Sanki tek bir anda gün, saat, mevsim

Yaşıyor sihrini geçmiş zamanın

Hala bu taşlarda gülen rüyanın.”

*Bursa’da Zaman – Ahmet Hamdi Tanpınar

 



Daha önce Bursa’ya turla geldiğim için, Koza Han’da kahve içmek için zaman bulamamıştım. Bu sefer uzun uzun ipekçileri gezdik, şallara baktık -şal takmayı çok severim- ve dinlenerek kahvemizi içtik. Bursa’da yaşasam kitabımı alır ve Koza Han’a kahve içmeye sık sık gelirdim.

 

Şehri yürüyerek gezdiğimiz için yol boyunca yine bir sürü cami geçerek, Irgandı Köprüsü’ne vardık. Irgandı Köprüsü dünyada sınırlı sayıda yer alan çarşılı köprülerden birisi. Floransa’daki Ponte Vecchio’ya ya çok benziyor. Bu bilginin yanlış olduğuna ilişkin açıklamalar mevcut olsa da yine de paylaşmış olayım: Irgandı Köprüsü, İtalya’da Vecchio ve Rialto Köprüleri, Bulgaristan’da Osma Köprüsü ile birlikte dünyadaki dört çarşılı köprüden biridir. (Kaynak: https://www.bursa.com.tr/tr/mekan/irgandi-koprusu-275/) Eğer bilgi doğruysa, Bulgaristan’daki köprüyü de görürsem çarşılı köprüleri tamamlamış olacağım.

 


Bursa merkezdeki gezimizi tamamladıktan sonra gezilecek yerleri ben belirlediğim için Zeyniler’e doğru yola çıktık. Daha kolay bir yolu var mıdır bilmiyorum ama haritalar Bursa’nın ara yollarından götürüyor ve caddeler çok dik. Babamın “Yolun böyle olduğunu bilsem asla gelmezdim” şeklindeki yakınmaları eşliğinde eskiden köy olan ancak şu an Yıldırım Belediyesi’ne bağlı Zeyniler’e vardık. 


Zeyniler, Çalıkuşu romanında Feride’nin öğretmen olarak atandığı köy, okuyanlar iyi bilir. Meydanına Çalıkuşu Evi açılmış ve Zeyniler Çalıkuşu Kadınlar Tarımsal Kalkınma Kooperatifi tarafından kafe gibi işletiliyor. Evin bahçesinde mezarlık ve yanında Zeyniler Cami var. Kitabı tekrar okuma isteği buram buram yükseldi içimde. Mezarlıktaki servi ağacına kandil asan Feride hep gözümün önündeydi. (Küçük Elif Çalıkuşu’nu okuduğunda Kamran ve Feride’ye odaklanmışken geçen sene tekrar okuduğumda; Anadolu’nun ne kadar muhafazakar olduğu ve aslında günümüzde bile çok değişmediğine, genç bir öğretmen olarak Anadolu’da tek başına ayakta kalmaya çalışan Feride’nin yaşadığı zorluklara odaklanmıştım. Kitabın sonu da benim için üzücüydü; tek başına kendi ayakları üzerinde duran ve iyi bir öğretmen olarak çocukları eğitmeye devam eden Feride benim için daha tatmin edici bir son olurdu.)

 


Zeyniler’den sonra Gölyazı’ya doğru yola çıktık. Bursa gezimizin her anında peşimizi bırakmayan trafik maalesef Gölyazı girişinde de yoğun olarak bizi karşıladı. Gölyazı, Uluabat Gölü kenarında bir yarım adaya kurulmuş. Arabayı park ettikten sonra, ister tekne/sandal türevleri ile ister köprüden yürüyerek merkezine gidilebiliyor. Biz gidişimizi tekne ile yaparak, Uluabat Gölü’nde gün batımını izledik. (Kişi başı:100 TL) Köyde Ağlayan Çınar ile Aziz Panteleimon Kilisesi’ni görüp, yemek yedik. Gördüğüm kadarıyla, geçim turizm ve balıkçılık üzerinden sağlanıyor. Gölden turna ve yayın balığı tutuluyormuş ve kaptanımız yayın balığını önerdi. Annem ve babam balığı beğendi, bendeniz balık sevmediğim için her zamanki gibi tavuğu tercih ettim.

 



Böylece Bursa gezimizi tamamlayarak yola çıktık fakat o da ne? Osmangazi Köprüsü’ne kadar trafik sıkışık, haritalarda yol kıpkırmızı. Otobandaki araçların %95’i 34 plakaydı blogdaşlarım, İstanbullular Bursa’yı da işgal etmiş. İstanbul’dan memleketime taşınmanın verdiği rahatlıkla, her fırsatta İstanbul’u terk eden ama ısrarla şehirde yaşamaya devam eden ve gittikleri her yere İstanbul’un sorunlarını taşıyanlara bir güzel söylendim. Trafik yüzünden sabah 5.30’da eve varabildik.

 


Bursa gezimizin dışında neler yapıyorum ve kaç kitap okudum? Bu yıl Goodreads üzerinden 60 kitap hedefi koydum kendime ve şimdiye kadar sadece 16 kitap okuyabildim. Bayram tatilinde Sırtımdaki Ev – Dieter Forte’ye başladım ama ancak 50 sayfa okudum. Kitabı sevecekmişim gibi geliyor ancak şu an pek de akmıyor. Galiba artık sadece çerez kitapları hızlı okuyabiliyorum. Yolda ise Gülten Akın’ın Uzak Bir Kıyıda kitabı elimdeydi. Yolculukta şiir okumayı daha çok seviyorum.

 

Benden şimdilik gelişmeler bu kadar, Didem Madak’ın Çalıkuşu’nun Z Raporu şiiri ile postumuzu bitirelim:

 

“Kedi ve kasımpatı kokuyor bütün sokaklar

Dilinin dönmediği duaları sayıklıyor

Zeyniler Köyünde Çalıkuşu şimdi artık zaman

Yağmur yağıyor durmadan

Ağlıyorum kaşarlanmış bir masumiyet olarak

Bir çılgının

Kedilerin ruhlarımızı okuduğuna inandırmaya çalışan herkesi

Bir elimde tabanca

Bütün dualarım delik deşik.

(…)

Günler külkedisi, akşamları kömür yakıyoruz.

Hikâyeme bir hayat yazmak istiyorum

Pek inandırıcı olmayan

Ruhuma ıhlamur yollamak istiyorum yün eldivenler

Hikâyeme bir ölüm yazmak istiyorum

Beni masalların ortasında bırakıp giden ruhuma”