10.Bölüm – Efsane / Kağıt Salıncak
"Kim olmak
istiyorsun söylesene!! Bu kadarı fazla artık! Seç yada yüzleş kendinle.."
diye mırıldanıyordu Lexi...
***
Uyku ılık bir meltem gibi Lexi’yi
sardı. Bu duygu mutluluk değildi ama mutluluğa en yakın şeydi. Zaten Lexi
“mutlu olmak” teriminin anlamını bilmiyordu ki. Defalarca sözlüğe bakmış, eş
anlamlarını araştırmış, hayatına uygulayamamıştı. Bazen kendi kendine
tekrarlardı. Mutluluk, bahtiyarlık,
saadet. Boşunaydı. Hayat kelimelerle hissedilmiyordu.
Lexi yatağında yüzüstü döndü ve
ayağını yorganına doladı. Belli belirsiz sesler çıkararak uyumayı sürdü.
Göz kapaklarının altından gelen
ışığı hissettiğinde sabah olduğunu sandı. Uyanmak
istemiyorum, uyanmayacağım.
“Skygge sürüsünü 35780 nolu köye
yollayın.”
Bu ses de neydi böyle? Tanrının
belaları diye düşündü Lexi, kesintisiz uyuyamayacak mıydı? Gözlerini istemsizce
araladı. Gördüğü sadece beyazdı. Her yer bembeyaz ve parlaktı. Gözleri yanmaya
başlamıştı. Beyaz hani saflığı, temizliği, mutluluğu temsil ediyordu? Yalandı!
Göz kapakları beyazlığa karşı kalkan gibi savunma pozisyonunu aldı.
“Wolf emrediyor: L216 nolu…”
Lexi bu ismi daha önce duymuştu.
Rüya olduğunu düşündüğü gecede, Rhett’le tanışırken… “Wolf geri geleceğinden
söz etmişti, ama hiç kimse anılarını yitireceğini bilmiyordu.”
“… deneği uyandırın.”
***
Melanie ve Rhett mutfakta
kahvelerini içiyor, kendi hallerinde düşünüyorlardı. Sessizlik o kadar yoğundu
ki, buzdolabı uğuldamaya başladığında Melanie sıçradı. Derin nefes aldı ve
Rhett’e baktı.
“Bugün kim olarak uyanacak sence?”
Rhett bal rengi gözlerini hüzünle
kapattı. Lexi’nin her acı çekişinde canlı canlı mumyalandığını hissediyordu. İç
organları çıkartılıyor, ilaçlı kutulara yerleştiriliyordu. Kalbinin sökülüşünü
yaşamaksa… Hayır. Kimse bunları hissetmemeliydi.
“Bilmiyorum Mel…” İçini çekti ve
Lexi’nin odasından gelen tıkırtılara kulak kabarttı. “Ama sanırım yakında
öğreneceğiz.”
***
Lexi, Rhett’in sesini duyduğunda
zıplayarak yataktan kalktı. Karnındaki kelebekleri hiçe sayarak, kendini
kokladı. Iyyy! Dün geceyi domuz ahırında
mı geçirdim? Rhett’e bu halde görünmemek için, küçük adımlarla banyoya
kadar yürüdü ve hızlıca bir duş aldı.
Yeterince temiz olduğuna inanınca
guruldayan midesiyle soluğu mutfakta aldı.
“Cilla’nın karnı acıktı!”
nidalarıyla yiyecek bir şeyler aradı. Bulduğu en büyük tabakta sütle mısır
gevreğini karıştırdı ve hızla yemeye başladı.
***
Chet en iyi adamlarının gelmesini beklerken, yaptığı plana
gözlerini dikti. Masasının üstü haritalar, uzun uzadıya yazılı sayfalar,
beğenilmeyip buruşturulan kağıtlarla doluydu.
Viskisinden bir yudum aldı ve boğazını yakarak midesine inişini
hissetti. Normalde sabahları güne kahveyle başlar, işlerini ayık kafayla
yapmayı uygun bulurdu. Skygge avı zorlu düzenlemeler getirirdi ama hiç
başarısız olmamıştı. Ta ki düne kadar.
Viskinin boğazını yakması gibi yakacaktı Vel’i. Yok edecekti.
***
Rhett, Lexi’nin ergen alt benliğine baktı ve gülümsedi. Dolgun
dudakları kıvrılırken, Lexi’yi ilk görüşü aklına geldi. Yetimhanedeydi.
Korkudan büzülmüş kalbiyle, sadece herkes gibi olmayı istiyordu.
Rhett’in yüzündeki gülümseme dondu. Cilla çok nadir ortaya çıkan
bir benlikti. Sadece, diye düşündü. Sadece kötü bir olay yaşandığında Lexi,
Cilla oluyor. Soğukta kalmış gibi titredi. Ne olduğunu öğrenmeliydi ama
Lexi hatırlamayacaktı. Düşünceleri Cilla’nın sesiyle bölündü.
“Bugün sinemaya gidelim mi opppaaa?”
Oppa? Kim
izletiyor Kore dizilerini buna? “Hangi filme gitmek istersin?”
Cilla düşünürken, Rhett gözlerini pencereye çevirdi.
Şaşkınlıktan elindeki kupayı düşürdü ve paramparça olan kupada kendilerini
gördü. Kupa yaşamlarıydı, aniden alt üst olabilecek yaşamları…
“Yaşasın! Yılın ilk karı yağıyor!” diye bağıran Cilla’nın sesi
evi doldurdu.
Kar diye
düşündü Rhett. Yılın bu ayında kar
yağması normal değil. Efsanelere göre zamansız kar derin bir karanlığın
habercisidir.
NOT: Umuyorum ki keyifle okumuşsunuzdur.
Hikayemizin 10. Bölümü biterken,
bakalım yeni bölümü yazacak şanslı kişi kim? J
Hikayeyi Karga ve Kız’a
devrediyorum. İlham perileri bol olsun! J