31 Ocak 2018 Çarşamba

Ne İzledim? | Ocak

Blogumda hiç ne izledim yazısı yazmamıştım, bazen ayrı ayrı film dizi yorumladığım oluyordu ama aylık şekilde paylaşmıyordum. Ocak’ın yarısından beri tatilde olduğum için daha çok film/ dizi izleme imkanı buldum, liste yaptım. O zaman bakalım ne izlemişim?

Film


Justice League

Çıktığında sinemaya neden gidememiştik, hatırlamıyorum. Bu yüzden Kero’yla evde izledik. Kahraman filmlerini seviyorum ama haklarında her şeyi bilecek kadar da çılgınca değil. Justice League bence güzeldi, keyifle izledim. Sadece Ezra Miller’ı Flash olarak görmek için bile seyredilebilir.


Thor: Ragnorak

Thor, bu filmde Asgard’ı Ragnorak’tan kurtarmaya çalışıyor. Serinin diğer filmlerine göre daha çok espri yapılmış sanki. Güzeldi. Ayrıca Loki’yi özlemişim. 





 The Way He Looks

Kısa filmden uzun filme uyarlanan yapımda görme engelli Leonardo’nun ilk aşkı anlatılıyor. Dilimize Bu Gün Eve Yalnız Dönmek İstiyorum şeklinde çevrilmiş. Oyuncuları da, filmi de çok sevdim. Leo ve Gabriel çok doğal ve sevimli. İlerde tekrar izleyebilirim.



Lord of the Rings üçlemesi

Önce kitapları okumak için, film serisini yıllardır bekletiyordum. Sonunda izleyebildiğim için mutluyum. Filmde kitabı biraz daha yumuşatmışlar gibi geldi bana, daha duygusallaştırmışlar. Kitaplar daha güzel olsa da, film üçlemesini de sevdim. Bu efsane seriyi hala okumamış/izlememişseniz, daha fazla geç kalmayın derim.


Deliha 2


Deliha’nın yine falcıya gidip ideal mesleğinin aşçı olduğunu öğrenmesi ve bu alanda çabalamasını anlatıyor. Yemek yapma becerim Zeliha kadar olduğu için beni güldüren bir filmdi. Tabii değerlendirmeyi Türk komedi standardına göre yapmak gerek.




A Christmas Prince


Kariyerinde yükselmek isteyen gazeteci kızımızın, prensin taç giyme törenini haber yapmak için yurtdışına gönderilmesini konu alıyor. Evet, kraliyet filmlerini hala seviyorum. Disney filmini andıran Netflix yapımı Noel Prensi’de benim için kafa dağıtıcı, gülümseten bir film oldu.

Dizi


Eye Witness

Norveç dizisinden uyarlanma Eye Witness, iki arkadaşın –Philip ve Lukas- bir cinayete tanık olmasını, aralarındaki ilişkiyi ve devamında gelişen olayları anlatıyor. Sadece bir sezon ve 10 bölüm. 2 günde bitirmiş olabilirim. Philip rolündeki Tyler Young aşırı sevimli bence, şans verin derim.



Gilmore Girls

Sınavlarım varken ekşide ders çalışmakla ilgili entryleri okuyordum. Birisi her Gilmore Girls izleyişinde Rory bir şeyler okudukça kendisinin de çalışmak istediğinden bahsetmiş. Diziye böyle başladım ve şu an 2. sezon 6. bölümdeyim. Gilmore Girls, Stars Hallow kasabasında yaşayan Lorelai ve kızı Rory’nin hayatını konu alıyor. Sevmediğim karakter yok gibi. Oldukça sempatik, rahatlatıcı, sıcak çikolata kıvamında bir dizi. Size küçük bir detay vereyim, Rory okuyamayacağını bilse de her yere kitap götürüyor. Bu bile benim diziyi sevmem için yeterli. Gilmore Girls’de geçen 399 kitap için tık.


Gotham

Aslında sadece ilk iki bölümünü izledim. Bruce Wayne’in Batman olmadığı çocukluk yıllarında geçen dizi, Dedektif James Gordon’a odaklanıyor. İzlediğim iki bölümü güzeldi. Belki ilerde devam ederim.





Aralık ayında bunları izledim, siz neler izlediniz?

🎬

Not: TV Time kullanıyorsanız kullanıcı adım catcomitissa 

28 Ocak 2018 Pazar

Mim: Sinema ve Ben

Bu ay bir ilk yapıp, ne izledim yazısı yazmayı düşünüyordum çünkü tatil sayesinde normale göre daha fazla dizi – film izleme imkanım oldu.

Sevgili İlkay’ın da beni Sinema ve Ben’e mimlemesi güzel bir tesadüf oldu. O zaman sorulara geçelim:



Ana Sorular

1.Sinemada izlediğin ilk film? 

Sanıyorum ki Spielberg yapımı Dünyalar Savaşı’ydı. Daha öncesinde izlemişsem bile hatırlamıyorum.


2. Film en güzel ........ 'de/a izlenir.

Evde film izlemeyi de seven biri olarak fark etmez diyorum. Tabii bazı filmleri 3D ya da 4D izlemek daha keyifli ama her zaman sinemaya gidecek vakit bulamıyorum. Evde, sinemada, açık havada hepsi keyifli bence… 


3. Film izlerken olmazsa olmazın var mı? Varsa neler?

Cevabım yok, son kararım.

Anket Soruları

a) Tek başına mı kalabalık mı? 

Sevdiklerimle sinemaya gitmeyi seviyorum ama şu sıralar ortak vakit bulamıyoruz. 
Tek izleyince filme daha çok odaklanabiliyorum. Birileriyle gittiğimdeyse film hakkında konuşmak hoşuma gidiyor.

b) Mısır mı cips mi? 

İkisini de severim, o an hangisini canım istiyorsa… :D

c) İki boyutlu mu üç boyutlu mu? 

Sinemada izlediğim zaman üç boyutlu hatta varsa dört. Böylece film daha gerçekçi geliyor ve kendimi filmin içindeymiş gibi hissedebiliyorum. Gözlük kullanmama rağmen üzerinde 3d gözlüğü takınca rahatsız olmuyorum, sanırım alıştım. :D

d) Avm sineması mı, sokak sineması mı? 

Avm sineması. Öncelikle daha yakın ve her yerde var. Sokak sineması için o kadar yol gitmeyi göze alamıyorum. Salonları da bana daha kaliteli geliyor. Ayrıca sinema çıkışı yemek yemeyi, alışveriş yapmayı, D&R’a girmeyi seviyorum.


e) Filmden önce filmin fragmanını izlemek mi, yorumlarını okumak mı? 

Zaman zaman ikisini de yapıyorum. Bazen filmlerin fragmanları güzel oluyor ama filmler vasat çıkıyor. Bu nedenle yorumlara da göz atıyorum.

Mimlediklerim:

ve yapmak isteyen herkes…


26 Ocak 2018 Cuma

TEHLİKELİ İLİŞKİLER - JULIA LONDON

historical romance

6
Martı Yayınları
Çeviri: Aslı Ermiş
462 sayfa



Uzun zamandır historical romance okumamıştım. Madem tatile girmişim, hızlıca okunan hem sürükleyici hem de eğlenceli bir kitap okuyayım dedim ve Tehlikeli İlişkiler’e başladım. Serinin ilk kitabıymış.

1834 İngiltere’sinde geçen kitap, babasıyla arası kötü bir lord ile intikam için evlendiği eşini anlatıyor.

Eskiden okuduğum historicallar yani Julia Garwood olsun, Judith McNaught olsun, sanki daha akıcı ve bu kadar yapay değildi. Yarattıkları erkek karakterler kaba, vahşi görünür ama içlerinden yumuşak adamlar çıkardı. Bu kitapta ise dışı başkalarını, içi de leydiyi yaktı resmen.

Tehlikeli İlişkiler 250 sayfa olsa, tadında bırakılsa yine sevebileceğim bir kitap olabilirdi. 462 sayfa olunca benzer diyaloglardan bunaltı geldi. Çiftimizi de mantıksız buldum, birbirlerini anlamamak için bu kadar uğraşabilirlerdi herhalde.

Kitapta sürekli “Tanrı Adrian’ın yardımcısı olsun, aman Tanrım, kahretsin” gibi kalıplar tekrarlanmıştı, bu da bana Yeşilçam’dan etkilenmiş ucuz Amerikan filmi havası verdi. Yeşilçam etkisini ise kitabı okuyanlar yarısından sonra gelişen olaylarda hissetmişlerdir. Ayrıca kitapta bolca yazım hatası da vardı.

Ben mi değiştim, yoksa historicallar mı değişti bilemiyorum ama Tehlikeli İlişkiler’i beğenmedim.

“Bir kadının güzelliği onun kişiliğinde saklıdır.”



23 Ocak 2018 Salı

MUHTELİF EVHAMLAR KİTABI - ÖMÜR İKLİM DEMİR

yky

5
Yapı Kredi Yayınları
105 sayfa


Kitapla tanışma öykümü baştan anlatayım size. Bir ay süren sınav haftam(!) o gün bitmişti ve Roma Hukuku sınavı çıkışı Kero’yla İstiklal’e gittik.

İstiklal’e geçen seneden beri gitmemiştim. Taksim’den başlayıp, Şişhane’ye doğru ilerlerken kitapçıları gezmeyi, pasajlara girmeyi, tramvayın yanımızdan geçerken çıkardığı sesi, git gide modernleşse de tarihi havasını korumaya çalışan bu caddeyi seviyorum.

Tabii İstiklal’e bu kadar uzun süre gitmeyince, YKY’nin yeni binasını da gezememiştim, meraktaydım. Kabul ediyorum, kendisi bu cadde için fazla modern bir bina olmuş ama içi harika! Size hayalimdeki kütüphaneden bahsetmiş miydim bilmiyorum, asma katı olan ve tüm duvarları kitaplıkla kaplı bir kütüphane istiyorum. YKY’nin içi de böyleydi!

Ne alsak diye Kero’yla kitapları incelerken, ruh halime uygun bir kitap arayışındaydım. Ödemek için kasaya giderken, okumam gereken kitabı gördüm. Koskocaman mağazada ilgimi çeken Muhtelif Evhamlar Kitabı’ydı. Bazen ‘hissikablelvuku’ diye mi isimlendirsek bilmiyorum ama o kitabı okumam gerektiğini hissediyorum.

Muhtelif Evhamlar Kitabı, yazarın ilk kitabıymış. Haldun Taner Öykü Ödülü, Ankara Üniversitesi Öykü Ödülü ve GİO Ödülleri’nde Yılın En İyi Öyküsü ödülünü almış. Ben bunları kitabı aldıktan sonra öğrendim.

İçinde 10 tane öykü barındıran kitap, ilk hikayeyle –İçler Dışlar Çarpımı- beni kendine bağladı. Aslında her hikaye birbirinden parçalar taşıdığı için romanımsı bir yapıya sahip.

Bazen kelimelerin kullanılış şekli hoşunuza gider, içerdiği duyguları size de hissettirir. O kelime öyle kullanılmak için var olmuş gibidir. Muhtelif Evhamlar Kitabı, bana bu duyguyu verdi.

Öyküler, belki kendinizin ya da çevrenizdekilerin yaşayabileceği kadar tanıdık, hüzünlü ve zaman zaman rahatsız ediciler. Hepsini sevmeme rağmen ilk 3 öykü bende daha ayrı bir yere sahip oldu.

Kapak fotoğrafı da yazara aitmiş. İnce ama hoşuma giden bir detay…

Sözün kısası, kitabı beğendim. İyi ki gözüme çarpmış ve okumuşum dediklerimden biri oldu.

“Malumunuz, ölüler yokluklarıyla var olur, anılarla yaşar.”

“Öyle güzel bir andı ki, hafızasının köşesini kıvırdı.”

“Kibrit kutularının sırtındaki kelimeyim ben: Vasat.”

“Bazıları öyle gerçek gülüyor ki, yanlarında tüm dünya çirkin görünüyor.”


“Genciz. Şu dünyayı sevmeyecek kadar genciz.”


21 Ocak 2018 Pazar

HOMO DEUS - YUVAL NOAH HARARI


4
Kolektif Kitap
Çeviri: Poyzan Nur Taneli
453 sayfa


Homo Sapiens insanların kısa bir tarihiyken, Homo Deus’da yarının kısa bir tarihini anlatıyor.

Teknolojinin gelişmesiyle birlikte, dünyada insanın yeri değişecek mi? Liberalizm sosyalizme nasıl son verdi ve liberalizmin sonu mu geliyor? Birbiriyle ve toplumla sürekli iletişimde olan insan bireyselliğinden vaz mı geçiyor? Kitap, böyle soruların cevaplarından oluşuyor.

Homo Deus’da Sapiens gibi basit bir dille yazılmış. Genel olarak baktığımızda distopik özellikler taşıyor.

Ben Sapiens’i Deus’dan daha çok sevdim. Öncelikle yazar Sapiens’de verdiği örnekleri burada da vermiş. Sapiens’de değindiği konuları burada geniş geniş anlatmış. Bazen derslerimde de böyle konular konuşulduğu için, Homo Deus beni şaşırtan bir kitap olamadı.

Yazarın Ted Talks konuşması için: tık

“Başarı, hırsı ve açgözlülüğü beraberinde getirir; yeni başarılarımız bizi daha cüretkar hedefler koymaya yönlendiriyor. Eşi benzeri görülmemiş refah ve sağlık nedenleriyle uyum içinde yaşamayı garantilediğimize göre, insanlığın yeni hedefi ölümsüzlük, mutluluk ve tanrısallık olacak gibi duruyor.”

“Tarih tek bir anlatı değildir; aksine binlerce çeşitli anlatıdan meydana gelir. Neyi anlatmayı seçersek, bir diğerini susturmayı tercih etmiş oluruz.”

“Savaşı anlamak istiyorsanız tepedeki komutanlara ya da gökteki meleklere değil sıradan erlerin gözlerinin içine bakmanız gerekir.”


“Modern insanlık bitmek tükenmek bilmeyen bir ‘Fırsat Kaçırma Korkusu’ tarafından esir alınmış durumda. Hiç olmadığı kadar çok seçeneğimiz olmasına rağmen, tercihlerimize odaklanma yeteneğimizi kaybetmiş haldeyiz.”


18 Ocak 2018 Perşembe

MACBETH - WILLIAM SHAKESPEARE


3
Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
Çeviri: Sabahattin Eyüboğlu
108 sayfa


Ekim ayında oyununu izlemiştim Macbeth’in. Kitabını oyundan bile daha çok sevdim.

Macbeth, Shakespeare’in trajedileri arasında en kısa olanıymış.  Oyunun ilk temsili ise 7 Ağustos 1606’da sarayda Kral I.James ile Danimarka Kralı IV. Christian’a yapılmış.

Shakespeare oyunlarının ölümsüzlüğünün nedeni sanırım insanın hiçbir zaman değişmemesi. Kafamızı kaldırdığımızda nice Macbethler, Duncanlar hatta Lady Macbeth’ler bile görebiliriz.

Shekespeare seviyorsanız ve henüz okumamışsanız, kaçırmayın derim. Klasik uyarımı da es geçmeyeyim, önsözü kitaptan sonra okumanızı tavsiye ederim yoksa tüm oyunu öğrenmiş olursunuz.

“İyi demek kötü demek, kötü demek iyi demek.”

“İnsanın düşündükleri
Gördüklerinden daha korkunç olurmuş meğer.”

“Hoş geldin! Sen yüreğime diktiğim bir fidan gibisin;
Geliştirip büyütmeye çalışacağım seni!”

“Yüzün beyim, yüzün bir kitaptır unutma;
İçine korkulu bir şeyler okuyabilir insan.
Dünyayı aldatmak isteyen dünyanın rengine bürünecek.”

“Oysa hep bilirsiniz nedir,
Ölümlülerin başını yiyen:

Kendine fazla güven.”


9 Ocak 2018 Salı

ÇAĞDAŞ DEVLET DÜZENLERİ - CEM EROĞLU

imaj yayınevi

2
İmaj Yayınevi
278 sayfa


Çağdaş Devlet Düzenleri, Karşılaştırmalı Siyasal Sistemler dersinin isteğe bağlı okumalarından biri. Ben bu dersi İngilizce – Comparative Political Systems – olarak alıyorum.

Genel olarak ders okumalarımı paylaşmam, bilirsiniz ama bu hem zorunlu okuma değil, hem de genel kültüre girebileceğini düşündüğüm bilgiler içeriyor. Ayrıca dili de oldukça yalın.

Kitap İngiltere, Amerika, Fransa ve Almanya’yı dokuz başlık altında incelemiş: Kuruluş, Anayasal Düzenlemeler, Yasama, Yürütme, Yargı, Seçimler, Siyasal Partiler ve Baskı Kümeleri.

Bu konular hakkında meraklıysanız, güzel bir giriş kitabı olabilir. Keyifli okumalar. 💫



3 Ocak 2018 Çarşamba

AYNADAKİ MUAMMA - JOSTEIN GAARDER

pan yayıncılık

1*
Pan Yayıncılık
Çeviri: Kari Çağatay – Yasemin Çağatay
136 sayfa


“Evrende canlı bir beyin olmak ilginç bir duygu olmalı. Bu, büyük evrende, kendine has küçük bir evren olmak gibi.”

Aynadaki Muamma’yı Kadıköy Sahaf Festivali’den almıştım. Aslında Pireneler’deki Şato’yu arıyordum. Bulamadım.

Öncelikle Aynadaki Muamma’yı okumak için iyi bir zaman seçmişim çünkü kitap Christmas’da başlıyor. Norveç’te geçen kitabımızın konusu hasta bir kız ile meleğin konuşmaları. Biraz hüzünlü bir hikaye.

Jostein Gaarder okuyanlar bilir, türü çocuk kitabı olsa da asla tam olarak çocuk kitabı olmaz eserleri. İçinde bir mesaj, felsefe vardır.

Yazarın okuduğum diğer kitaplarının yanında bir tık altta kalsa da, kendini bana sevdirdi.

Okurken Tanrı ile Sohbet’in basitleştirilmiş versiyonuymuş hissettim. Aynadaki Muamma’da hayata, tanrıya yönelik sorgulama vardı ama Hristiyan inancının etkisinden kurtulamamıştı.

Sonuç olarak eğer yazarı seviyorsanız, okuyabilirsiniz ama yazara başlangıç olarak tercih etmenizi önermem.


*Artık kaçıncı kitapta olduğumu burada belirteceğim, sevgiler 💗 

“Dünyaya gelmek, bir anlamda gündüzleri güneşin, geceleri ayın ve yıldızların mavi gökyüzünü süslediği bir dünyayı hediye almak demek.”

“Bir dünya yaratmak elbette küçük bir sanat işi değil, ama her zaman boş bir sayfadan başlanır.”

“Bazen Tanrı çaresizce kollarını açar ve kendine der ki: ‘Birinin veya diğerinin farklı olabileceğinin bilincindeyim ama olan olmuş ve ben de o kadar mükemmel değilim.’”

“Bazen bir şeyler o kadar güzel olabilir ki neredeyse canını acıtır.”

“Doğada olan her şey yavaş bir yangın gibidir. Tüm yaratılış için için yanmaktadır.”