29 Kasım 2017 Çarşamba

105) WINTER - MARISSA MEYER (Ay Günlükleri #4)

artemis yayınları

Artemis Yayınları
Çeviri: Beril Tüccarbaşıoğlu Uğur
800 sayfa


Ve Ay Günlükleri serisinin son kitabıyla buradayım. İlk kitabını 8 Mayıs’ta okumuşum, 6 ayın sonunda seri bitmiş oldu. Aralıklı da olsa yılımın yarısını geçirdiğim dünyadan ayrılmak biraz garip.

Winter için Kero’nun benzetmesini yerinde buluyorum: “Serinin içindeki Açlık Oyunları.” Özellikle de üçüncü kitabı Alaycı Kuş… Tabii benzer olması normal çünkü aynı tema etrafında olaylar ilerliyor.

Winter’ı ve aslında genel olarak seriyi sevdim. Masal kahramanlarını geleceğin dünyasında okumak güzeldi. Ayrıca prenslerin kurtardığı narin prenses çizgilerini aşıp, kendi başlarının çaresine bakan kadınlar olmalarıyla da takdirimi kazandılar. Masalların erkek egemenliğinden kurtulup, değişme zamanları gelmişti.

Seri için ‘en’lerimi de seçtim, biraz zor olsa da :D
En sevdiğim kahraman: Cinder
En sevdiğim çift: Scarlet – Wolf
En sempatik kahraman: Winter

Sonu, bu seri için, bence biraz havada kalmıştı. Oldu bittiye getirmek yerine zaten 800 sayfa, 100 daha yazabilirdi.

Seri için Kero’ya teşekkür ediyorum, kitaplarını çörlememe izin verdi, böylece ben de okuyabildim. :D Fantastik – bilimkurgu türünü sevip, masallardan da hoşlanıyorsanız seriye şans verin derim.

Serinin diğer kitapları:
-   Cinder
-   Scarlet
-   Cress
-   Levana

“Değiştiremeyeceği gerçeklere üzülmenin bir anlamı yoktu.”

“İyiliği seçersek yalnızca iyi olduğumuzu sanırız. İnsanları mutlu edeceğimizi. Onlara aşk, huzur ve tatmin vaat ettiğimizde iyilik yaptığımızı zannederiz. Oysa gerçeği görmelerini engelleriz ki bence bu da en büyük zalimliklerden biri.”

“ ‘Hayalperest ve deliyim. Bunu ikimiz de biliyoruz. Scarlet bana kaçık demekte haklı.’

‘Bence mükemmel birisin,’ dedi Jacin. ‘Ölü kurtlar görmen ya da moralin bozuk olduğunda buzdan bir heykele dönüştüğünü sanman umurumda değil.’ ”


25 Kasım 2017 Cumartesi

Tiyatro: Romeo ve Juliet

Bu dönem 2 tane Shakespeare eseri izleme imkanı buldum ve çok mutluyum!



Romeo ve Juliet, İstanbul Devlet Tiyatrosu’nun yeni sezon oyunlarından biri. Macbeth’e bilet aldığımız sırada, Devlet Tiyatrosu oyunlarına da bakmıştık ancak biletler tükenmişti.

Bu sefer, bilet satışının başlanacağı tarihe ve saate dikkat ettik. Buna rağmen, iki kişilik boş yer bulamadık. 10.10’da satışa çıkan biletler, 10.11’de nasıl tükenir? Neyse ki Eylemcan günü kurtardı ve bir kişilik bilet almayı başarmış, teşekkür ediyorum en kocamanından :D Burada size sorum olacak, Devlet Tiyatrosu’na biletlerinizi nasıl alıyorsunuz?



Sonuç olarak bu harika yorumu, tek başıma izledim. Bir perde ve 2 saat 15 dakika olmasına rağmen hiç sıkılmadım.

Romeo ve Juliet’in kitabını yıllar önce okumuştum. Okuduğum oyunu klasik müziğe benzetirsek, izlediğim yorum rock müzikti. Dekor bileklere kadar gelen su dolu bir havuzdu. Suyu aktif olarak kullandılar ve tuhaf bir şekilde oyuna yakıştı.

Oyunculardan Romeo’yu başta yadırgadım ama düşününce zaten Romeo naif biri olmalıydı. Olmuştu. Ayrıca oyun, Romeo seyircilerin arasından geçerek kaçınca interaktif bir boyutta kazandı. – 24. Sone’yi okumayı unutmayın!- :D



Romeo ve Juliet arasındaki aşkın da güzel işlendiğini düşünüyorum. Aşkı ve cinselliği yansıtabilmişlerdi. Cinselliğin tabu olduğu ülkede, bu yorum alkışları hak ediyordu.

Oyunda beni rahatsız eden tek şey, kitapta olmayan bazı çok modern repliklerin olmasıydı. Yanlış duyma ihtimalimi saklı tutmak istiyorum ama ‘shut the fuck up’ gibi bir cümle pek yakışmamıştı. Yine de bu, benim için gözden kaçırılabilecek bir detay.



Genele vurduğumuzda, OYUN izleyicilere rağmen –sevgilisiyle sarılıp önümü kapayanlar, telefona bakanlar, baş örtüsünün arkasını yükselterek bağlayanlar tarafından görüşüm engellense de- HARİKAYDI. Tiyatro izlemenin mutlulukla bir bağı olmalı, değil mi? Yoksa tiyatroya gittiğim günlerde daha sevinçli olmamı nasıl açıklarız? :D

Yazar: William Shakespeare
Çevirmen: Özdemir Nutku
Yönetmen: Dejan Projkovski
Müzik: Goran Trajkoski

Oyuncular: Atakan Akarsu, Damla Ece Dereli, Seda Yıldız, Ahmet Dizdaroğlu, Zeliha Güney, Murat Turhan, Yunus Emre Terzioğlu, Kerim Altınbaşak, Muhammet Çakay, Nuray Durmuş, Bilal Ercan, Ozan Erdönmez, Can Deniz Erzaim, Burak Pamuk, Cem Bayurgil

tiyatro, bilet

“Şiddetle başlayan hazlar şiddetle son bulurlar.

Ölümleri olur zaferleri.
Öpüşürken yanıp tutuşan ateşle barut gibi.

Fotoğraflar: http://www.devtiyatro.gov.tr/programlar-sehirler-istanbul-detay-romeo-ve-juliet2.html


24 Kasım 2017 Cuma

104) SAPIENS - YUVAL NOAH HARARI


Kolektif Kitap
Çeviri: Ertuğrul Genç
411 sayfa


Tam adı Hayvanlardan Tanrılara Sapiens: İnsan Türünün Kısa Bir Tarihi olan araştırma kitabıyla, herkese merhaba!

Eğer Çevre Hukuku dersi alıyorsanız, zorunlu okumaların arasında Sapiens olduğunu da bilirsiniz, ayrıca benim şimdiye kadar çoktan bitirmiş olmam gerektiğini de fark etmişsinizdir.

Ehem, kitaba dönelim.

Sapiens herkesin anlayabileceği bir dille yazılmış, insanın ortaya çıkmasından başlayarak günümüze kadar getiren hatta geleceğe dair tahminler içeren beğendiğim bir kitap oldu.

%100 objektif olmadığını, yazarın kendi düşüncelerini de ifade ettiğini söylemek lazım. Bazı kısımları benim için çok akıcıyken, bazı bölümlerinde de uzun duraklamalar yaşadım.

Yazarın, dinler ve ideolojiler arasında kurduğu bağları anlatan kısmı gerçekten beğendim. Cesur Yeni Dünya, 1984, Frankenstain ve Hayali Cemaatler gibi kitapları da dahil etmesi gözümde artı yönlerden biriydi.

Duraklamalar yaşadığım bölümler ise, insan olmaktan utandığım, dünyaya verdiğimiz zararları, hayvanlara yaptığımız işkenceleri kabullenemediğim yerlerdi. Bilinen gerçekler olsa da, okurken yüzleşmek karamsarlığa neden olabiliyor.

Düşünceleriniz, inançlarınız ne olursa olsun önyargılardan arınıp, herkes tarafından anlaşılabilecek bir dili olan Sapiens’e şans vermelisiniz, tabii henüz okumadıysanız.

“Hoşgörü Sapiens’in baskın özelliklerinden biri değildir.”

“Tarih çok az insanın ‘yaptığı’, geri kalanların da tarla sürdüğü veya su kovaları taşıdığı bir şeydir.”

“Etrafımızdaki hapishane duvarlarını yıkıp özgürlüğe koştuğumuzda aslında daha büyük bir hapishanenin geniş bahçesine doğru koşuyoruz.”

“Mitler ve kurgular, insanları doğumlarından itibaren belirli bir biçimde düşünmeye, bazı standartlara ve kurallara uygun olarak davranmaya ve belli şeyleri istemeye alıştırırlar. Böylelikle, milyonlarca yabancının etkili biçimde işbirliği yapmasını sağlayan yapay içgüdüler yaratmış olurlar. Bu yapay içgüdüler ağına ‘kültür’ denir.”




21 Kasım 2017 Salı

103) KAR TANELERİNİN BİR BİLDİĞİ VAR - DEBBIE MACOMBER

christmas letters

Novella Yayınları
Çeviri: Nilgün Birgül
224 sayfa


Uzun zamandır Debbie Macomber kitabı okumamıştım. Küçük Mucizeler Dükkanı serisini lisedeyken, mutsuz olduğumda okumuş ve hayata daha olumlu bakmaya çalışmıştım. Bazen sıradan, basit, her sorunun çözüldüğü kitaplar umutsuzluğa düşmemek için çare olabiliyorlar.

Ben Debbie Macomber serisini anne kitapları olarak tanımlıyorum çünkü annem çok seviyor. Kar Tanelerinin Bir Bildiği Var’ı da onun rafından aldım. Sınav dönemi sonrası rahatlatıcı bir kitaba ihtiyacım var diye düşündüm. Ayrıca adı da ilgimi çekti. –Orijinal ismi Christmas Letters nasıl Kar Tanelerinin Bir Bildiği Var’a dönüştü pek emin değilim. 😁

Öncelikle tekrar belirteyim, kitap çok basitti. Diğer kitapları gibi Polyanna hisleri de uyandırmadı. Bu tarz romanlarda karakterler nasıl hemen aşık olabiliyor anlam veremiyorum, bu yüzden bana yapmacık geldi. Aşk modernleştikçe duygu yelpazesini kaybediyor sanırım.

Kitabın sevdiğim yönü ise Noel zamanında geçmesiydi. O süslemeler, christmas kurabiyeleri, neşeli şarkılar romanın artı yönüydü. Kitabın kapağındaki gibi bir ortamda düşledim kendimi okurken. Umarım bir gün Noel zamanında yurt dışında olabilirim. 🎅

“ ‘Hayalindeki erkekle tanışacaksın.’ (…)
‘İnsan mı, kedi mi?’ ”


“Otuzlu yaşlardaysan Noel Baba yoktur. Beş yaşındaysan vardır. Ama umut her yaşta seninledir.”


18 Kasım 2017 Cumartesi

Film: Ayla - The Daughter of War



Çevremde Ayla’ya gitmeyen tek insan olmak üzereydim ki en sonunda ben de izledim.

İzleyenlerden duyduğum, sosyal medyadan okuduğum kadarıyla filmde ağlamayan yokmuş. Hikayeyi de aşağı yukarı biliyordum tabii.

Öncelikle belirtmeliyim ki fragmanda, Ayla’yı oynayan Kim Seol’ü pek sevememiştim. İzlediğimde nasıl sevimli bulmadım diye kendimi tokatladım. :D Çocukları pek sevmediğimi düşünürseniz… Kim Seol gerçekten güzel bir oyunculuk sergilemiş.

İsmail Hacıoğlu’nu da genel olarak severim. Süleyman Dilbirliği rolünün de altından kalkmıştı.

Filmde Warner Bros etkisi hissediliyordu. İlk yarıyı daha çok sevdim, ikinci yarı… Yani, anladınız siz. :D



Tarihte anlatabileceğimiz o kadar çok konu var ki, biz neden böyle filmler için geç kalıyoruz bilmiyorum.


Sonuç olarak, eğer izlemediyseniz tavsiye ederim. Tüm salon şiş gözlerle çıkarken, ağlamadığımı da belirtmek istiyorum. Gülümseten sahneler, hüzünlü anlardan fazlaydı bence. Yine de benden daha duygusal olma ihtimaliniz karşısında kağıt peçetelerinizi unutmayın :D

“Babalar verdikleri sözleri mutlaka tutarlar.”

Yönetmen: Can Ulkay
2017 – Türkiye
Dram – Romantik
125 dk



16 Kasım 2017 Perşembe

102) LEVANA - MARISSA MEYER

bir ay günlüğü

Artemis Yayınları
Çeviri: Beril Tüccarbaşıoğlu Uğur
215 sayfa


Levana, Ay Günlüğü serisinin ara kitabı. Winter’a geçmeden okumak istedim.

Bu kitapla Aylı kötü kraliçe Levana’yı anlayabileceğimi, mantıklı bir yönünün olacağını düşünmüştüm.

Yanılmışım.

Levana benim sevdiğim kötü karakterlerin arasına giremedi.

Serinin diğer kitapları gibi bu kitabı da çok hızlı okunuyor. Bir günde bitirmeniz olası, ayrıca bir kısmı da Winter’ın ilk 4 bölümünden oluşuyor.


Ay kraliçesini merak ediyorsanız okuyun derim, yoksa serinin devamlılığı için pek önemli olduğunu sanmıyorum.

Serinin diğer kitapları:
1-  Cinder
2 – Scarlet
3 - Cress


7 Kasım 2017 Salı

101) OTHELLO - WILLIAM SHAKESPEARE


Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
Çeviri: Özdemir Nutku
157 sayfa


Othello, Shakespeare okumak istediğim zamanlar için sakladığım, elimdeki son Shakespeare kitabıydı. Böylece yeni Shakespeare oyunları alabilirim. :D

Eğer Hasan Ali Yücel serisinden okuyacaksanız, önsözü sonsöz olarak okumanızı tavsiye ederim.

Othello, Hamlet’ten sonra yazılan ve onun izlerini taşıyan bir tragedya. Kıskançlığı ve ırkçılığı anlattığı kadar, dürüstlüğü, güvenmeyi ve saflığı da konu alan bir hikayesi var.

Sonuç olarak favori Shakespeare kitabım olamasa da, güzeldi.

Not: Vizelerimin bu cumartesi başlayacağını ve bu durumdan duyduğum derin hüznü sizinle paylaşmak istedim. Bloguma çok vakit ayıramazsam bilin ki vizelerin suçudur. 👀




“Çaresi olmayan hastalıkta acılar sona erer,
İyileşme umuduyla duyulan acı beterini görüp diner.”

“Asıl yaşamak ahmaklıktır, yaşamak işkenceyse,
Kurtuluş ölümdeyse, ölümdür bunun töresi de.”

“Başlangıcı birden bire olanın sonu da çabuk gelir.”

“Herkese ibret olsun diye en iyiler,
Feda edilirmiş savaşta.”


“Kim egemen olabilir ki yazgısına?”


3 Kasım 2017 Cuma

100) MY MAD FAT DIARY 2 - RAE EARL



Novella Dinamik
Çeviri: Belgin Selen Haktanır
396 sayfa



“GENÇLER, Dünya’yı ELE GEÇİRİN ve SEVME hakkımızı geri alın.”

My Mad Fat Diary’nin ikinci kitabıyla hepinize merhaba!

Öncelikle, dizinin kitap serisiyle birebir olmadığını söylemeliyim. Ben dizisini daha çok sevmiştim. İzlemediyseniz, benden bir tavsiye olarak alabilirsiniz.

İkinci günlüğü Rae’nin liseyi bitirmesi ve üniversiteye başlaması arasındaki zaman dilimini anlatıyor.

Rae bu kitapta biraz daha üzgün, obsesif kompülsif hali ön planda, kendini sevmeye çalışıyor ve hala eğlenmeye devam ediyor.

Kitabı yer yer kıkırdayarak okudum, bazen de Rae’nin çıkmazları içinde kayboldum. Genele baktığımızda kısa sürede bitenlerden oldu.

Bu seriyi önerir miyim diye sorarsanız, herkesin sevebileceği bir seri olduğunu düşünmüyorum. Edebi bir yönü yok. 90’larda yaşayan İngiliz ergen kızın günlükleri… Yine de Rae, diziden sevdiğimiz Rae işte.

Ayrıca bu seriyi okurken aklımda sürekli Wonderwall çalıyor.



“Bazen yabani otlarla ve çatlaklarla dolu bir tarlada çılgın ve nadir görülen bir çiçek gibi hissediyorum. 
Yok, yabani ot olan benim… Ama iyi ve garip bir yabani ot.”

“Emekli olmak için can atıyorum. Henüz çalışmaya başlamadığımı biliyorum ama baskı hissetmek istemiyorum.”

“Hitler olmaktansa deli olmayı yeğlerim.”

“Ölmek istemiyorum; sadece yaşamı sevmenin bir yolunu bulamıyorum.”

“Kendimi sevmezsem, yalnızlığımı hiçbir şey gideremez.”

“Dünyayı kurtarmak istiyorum ama henüz kendimi kurtarmanın bir yolunu bulamadım.”

“Tartıdaki rakamlar oynayabilir ama inanın ki zihniniz aynı yerde kalıyor. Başka şeyleri düzeltmeye kalkışmadan önce zihninizi düzeltmeye bakın.”