30 Temmuz 2019 Salı

ZOR OLSA DA HAYAT DEVAM EDİYOR - RÖVŞEN ABDULLAOĞLU

58
Destek Yayınları
271 sayfa


Zor Olsa da Hayat Devam Ediyor, gerçekten ediyor.

Rövşen Abdullaoğlu, Azerbaycan’ın çok satan yazarlardanmış; filozof, doğubilimci ve psikologmuş. Kitap, yayınevinin Motivasyon Psikolojisi Serisi’nden çıkmış, yani kişisel gelişim türünde.

Bu tür hakkındaki düşüncelerimi biliyorsunuz ama bazen unuttuğumuz şeyleri hatırlatması güzel oluyor. Zor Olsa da Hayat Devam Ediyor’da ders çıkarılacak hikayeler, hayattan örneklerle bakış açısının önemini anlatıyor.

Ayrıca kitapta ayetler ve peygamberlerin yaşamından kesitler de vardı. Ben bu tür kitapları, bilimsel açıklamalarla donatıldığında daha çok seviyorum.

Umarım motivasyonum yükselmiştir. Keyifli okumalar!

“Yaşadıklarınızı nasıl tanımlarsanız tanımlayın, yanılmış olmazsınız çünkü hayata hangi pencereden bakarsanız bakın, göreceğiniz şey aslında görmek istediğinizdir.”

“Hakaret içeren davranışlar aslında karşıdakinin kendi içinde yaşadığı psikolojik sorunların bir yansımasıdır.”


25 Temmuz 2019 Perşembe

JANE AUSTEN KİTAP KULÜBÜ - KAREN JOY FOWLER

57
İnkılap Kitabevi
Çeviri: Alp Gökalp
304 sayfa


Birkaç yıl önce The Jane Austen Book Club filmini izleyip sevmiştim. Filmin ardından öyle bir kulüp kurmayı veya dahil olmayı çok istemiştim.

Kitabını kelepir olarak görünce de dayanamayıp aldım. Okumak için tüm Jane Austen romanlarını bitirmeyi bekledim.

Kulüp beş kadın bir erkek olmak üzere altı kişiden oluşuyor ve her ay birinin evinde toplanıp Jane Austen kitabı hakkında konuşuyorlar. Tek bir ana karakter yok, altısının da hayatını öğreniyoruz.

Kitaba göre herkesin özel bir Austen’i var. Bu fikri çok sevdim, benim Austen’im Jocelyn’inkine benziyor: “Jocelyn’in Austen’i aşk ve kur yapma üzerine harikulade romanlar yazardı, ama hiç evlenmemişti.”

Anlatımında beni rahatsız eden şey, altı karakter olmasına rağmen kitabın “biz” öznesiyle başlayıp, zaman zaman üçüncü tekil şahısa geçip yine “biz”e dönmesi. Anlatıcı altı karakterden biri değil, bu yüzden de yedinci bir karakter varmış izlenimi uyandırıyor. Rahatsız ediciydi. Yazım hataları da dikkat çekecek derecedeydi.

Filmi daha çok sevdim ama kitabın da keyifli olduğunu söylemeliyim. (Yine de kapaktaki Alice Sebold’ın yorumu kadar da değil: “Elimde olsa bu kitabı yerdim”.)

“Aşkın kötüye gitmesi Jane Austen’in suçu değildi. Hatta sizi uyarmadığını söyleyemezdiniz. Kadın kahramanları mutluluğu yakalardı bir şekilde, ama kitapta her zaman mutlu sona ulaşmayan başka karakterler de olurdu.”



20 Temmuz 2019 Cumartesi

GENÇ BİR ŞAİRE MEKTUPLAR - RAINER MARIA RILKE

56
Cem Yayınevi
Çeviri: Kamuran Şipal
103 sayfa


 “Bizlere gereken yalnızlıktır, büyük, içsel bir yalnızlık. Kendi içinde yürümek ve saatler boyu kimselere rastlamamak…”

Rilke bir süredir okumak istediğim bir şair. Genç Bir Şaire Mektuplar ise yazarın Franz Xaver Kappus’a yazdığı on mektuptan oluşuyor.

İlk defa okuyacağım yazarlara mektuplarıyla başlamayı seviyorum. Böylece iç dünyasını daha iyi anlayabildiğimi düşünüyorum.

Kitabın ilk 58 sayfası mektuplardan oluşuyor, kalanı ise şairin yaşamöyküsü.

Rilke’nin mektupları çok içten, her konuda fikirlerini içeriyor. Şairi tanımak isteyenler keyifle okuyabilir.

“…tarifsiz yalnızlıklar içinde yaşayıp gidiyoruz, özellikle en derin ve en önemli konularda hepsinden çok büyüyor yalnızlığımız.”



18 Temmuz 2019 Perşembe

FANGIRL - RAINBOW ROWELL

55
Pegasus Yayınları
Çeviri: Müge Kocaman Özçelik
355 sayfa


Rainbow Rowell’dan daha önce Elenor&Park’ı okumuştum. Bir şeyler eksik gibi gelmişti, o yüzden uzun süre başka kitabını okumadım. Sonra sevgili İlkay’ın blogunda Fangirl’ün yorumuna rastladım, benim seveceğimi düşündüğünü söylemişti. Ben de kitaba başladım.

Kahramanımız Cath, Harry Potter’a aşırı benzeyen Simon Snow serisi fanı ve hayran kurguları yazıyor. Lincoln Üniversitesi yurduna taşınırken hikayemiz başlıyor.

Daha önce söylemiş miydim bilmiyorum ama ortaokul-lise dönemlerinde benim de hayran kurgusu yazdığım zamanlar olmuştu. :D Şimdi ne hangi sitede yazdığımı ne de kullanıcı adımı hatırlıyorum. :D

Fangirl’deki karakterleri sevdiğim için sanırım, kitabı keyifle okudum. Levi gibi bir arkadaş kim istemez ki? Kitabın başından beri tabiri caizse kendisine “düştüm”. Canım Levi, çevremizde böyle insanlara ihtiyacımız var.

Kitapta Simon Snow serisinden ve Cath’in hayran kurgusundan parçalar vardı. Bu kısımlar uyumsuzdu çünkü bir düzen halinde değildi. Yine de yazar bir şekilde bu seri hakkında bilgi sahibi olmamızı istemiş.

Fangirl’ü bitirdikten sonra küçük bir araştırma yaptım ve gördüm ki Asla Vazgeçme kitabı Simon Snow’u konu alıyormuş. Belki ileri de onu da okurum.

İlkay’a teşekkür ediyorum buradan, o seveceğimi söylemese muhtemelen kitabı okumazdım. Blogger’ın en güzel yanlarından biri de bu değil mi? Birbirimize tavsiye verebilecek kadar kitap zevklerimizi bilmek ve hakkında sohbet edebilmek.

Eğer içinizi ısıtacak, gülümsetecek bir çerez kitaba ihtiyacınız varsa Fangirl’ü tercih edebilirsiniz.

“Sihir senin içindedir.”

“Ayrıca bazen hala hayatta olduğunuzu ispatlamak ve birilerinin buna tanıklık etmesini sağlamak için yanınızdakinin elini tutardınız.”

16 Temmuz 2019 Salı

UĞULTULU TEPELER - EMILY BRONTE

54
Koridor Yayınları
Çeviri: Handan Ünlü Haktanır
476 sayfa


Sevdiği klasikleri tekrar okuyan Salıncak’tan merhabalar! Ortaokuldayken kitabı ödünç alarak okumuştum, kitaplığımda da olmasını istediğim için alıp okunacaklar kısmına koymuştum. Cansu’yla ortak kitabımızdı, beraber okuduk.

Hep sorarlar ya, Jane Eyre mı yoksa Uğultulu Tepeler mi diye. Ben Uğultulu Tepeler tarafındaydım. Karakterlerin çoğunu sevmediğimde genelde kitaba karşı da olumsuz duygular hissedebiliyorum. Uğultulu Tepeler ise istisnalarımdan birisi.

Karakterlerden neredeyse nefret ediyorum, olumlu hisler beslediğim birkaç kişi var. Yine de yazar kitap boyunca karakterlere karşı umudumu kesmemi sağladı . Hayal kırıklığına uğrayıp ardından “belki aslında öyle değildir” bataklığına saplandım. İkinci kez okuduğum için de bakış açımdaki farklılıkları gördüm.

Belirtmeliyim ki Uğultulu Tepeler aşk kitabı değil, bence daha çok nefret ve intikam temalı… Emily Bronte’nin kalemiyle unutulmaz bir klasiğe dönmüş.

“’İyi bir yüreğin varsa eğer, kapkara bir marsık bile olsan, yüzün sevimli görünür,’ diye devam ettim. ‘Kötü bir yürek ise, en güzel yüzü çirkinden de beter eder.’”

“Dünyadaki her şey yok olsa ve bir tek o kalsa, benim varlığım devam ederdi, ama her şey yerli yerinde kalsa da o yok olsa, evren benim için bir yabancı olur ve kendimi onun bir parçası olarak görmezdim.”

“…ihanet ve şiddet, iki ucu keskin bir mızrak gibidir. Onu elinde tutanların canını, incitmek istedikleri kişilerden daha çok yakar.”



13 Temmuz 2019 Cumartesi

"TUTUNAMAYANLAR"IN POLİTİK PSİKOLOJİSİ - SEROL TEBER

53
Okuyan Us Yayınları
366 sayfa


Tutunamayanların Politik Psikolojisi’’ni Bilge’yle Eskişehir’den almıştık. Sahafta kitaplara bakarken, sahibiyle sohbet etmiştik ve bize bu kitabı önermişti.

Serol Teber kitabın ilk metnini editörü Ayşen Anadol’a getirdiğinde, üzerinde tartışarak ilerlemeye karar vermişler ancak bir hafta sonra yazarın ölüm haberi gelmiş.

Biz de okumaya yazarın son kitabından başlamış olduk.

Tutunamayanların Politik Psikolojisi, bazı eserlerden yola çıkarak toplumun psikolojisini inceliyor. Osmanlı dönemine hatta Orta Asya Türklerine kadar uzanıyor.

Tarafsız bir kitap değil. Yazarın çıkarımlarına katıldığım yerler de var, araştırmaya karar verdiğim konular da var. Beni şaşırtan bilgiler de kitapta mevcut.

Arka kapakta belirtildiği gibi: “Bu kitap herkesin kızacağı ve herkesin rahatını bozacak, kimsenin memnun olmayacağı ama okuyanları sarsarak uyandıracak, başka türlü bakmayı öğretecek bir eser.”

Kitaplı günler!

“Ulus devlet oluşturma genellikle “Aydınlanmış” rasyonalizmin irrasyonalizm boyutuna ulaşmasıyla sürer.”

“İnsanlar, devletin her alana nüfuz etmeye çalıştığı ve siyasal muhalefetin son derece zor olduğu zamanlarda –ki bu zaten hep böyle olmuştur- en ufak bir muhalefet odağı belirdiğine onun yanında yer almışlardır.”

“… bütün ideolojiler kendilerine uygun, kendilerini yeniden çoğaltacak, resmi yurttaşlar üretmeye çalışır.”


9 Temmuz 2019 Salı

BENİM ADIM ATATÜRK - MURAT ÇAVGA

52
Puslu Yayıncılık
125 sayfa

Benim Adım Atatürk, çocuklar için yazılmış Atatürk’ün hayatını anlatan bir kitap.

Seveceğimi düşünmüştüm ama beni yanılttı. Öncelikle yazarın birinci tekil şahıs anlatma yöntemini kullanmasını beğenmedim. Kitaptaki bazı yerler MEB ders kitaplarının tekrar gibiydi.

Feminist damarımı kabartan bir alıntıyı paylaşayım sizlerle: “Ailenin tek erkek çocuğu olduğum için annem, beni daha da özenle büyüttü.” Böyle bir ayrım gözetildi mi bilmiyorum ama çocuk kitabında yer almamalıydı bence.

Ayrıca kitapta Atatürk’ün kardeşi Makbule Hanım’ı “Makbuş” diye çağırdığı da yazıyor, hiç duymamıştım. 

Atatürk hakkında kitaplar yazılmalı, okunmalı, çocuklara yönelik de çalışmalar yapılmalı, fikirleri öğretilmeli ancak bu kitapların daha ciddi olması gerektiğini düşünüyorum. MEB kitaplarındaki hataları, çıkarılan konuları hepimiz haberlerden gördük. Çocuklar, özenli bir araştırmanın ürünü, yaşlarına uygun gerçek bilgiler ve anılarla dolu Atatürk kitaplarını hak ediyorlar.

“Başarının temel koşulu başarıya inanmaktı.”



Durum Raporu: Bir zamanlar arada durum raporu yazardım, eski yazılarıma göz atarken gördüm ve buradayım. :D

Bugün Cansu’yla Uğultulu Tepeler’e başladık, sanırım ortaokulda okumuştum Bordo Siyah Yayınları’ndan. Tekrar okumamın zamanı gelmişti, unutkanlık başa bela. Bilge’yle de Tutunamayanlar’ın Politik Psikolojisi’ni okuyoruz.

İzlediklerime değinecek olursam, dün Harry Potter ve Ölüm Yadigarları 1-2’yi izledim. Asla bıkmıyorum, evet :D Stranger Things’in yeni sezonuna başladım, özlemişim. Keşke bu kadar kısa olmasaydı, daha çok bölüm çekselerdi. Bu sıralar dizilerden çok filmlere ağırlık verdim. Son izlediğim filmler: My Own Private Idaho, The Aftermath, Leviathan, Milk. Genel olarak hepsini beğendim.

Bende durumlar böyle. Ah, son olarak Sarman yavrularını dışarıya çıkarmaya başladı. Zeytin ve Peynir’e merhaba deyin! Yalnız gündöndümüzü de es geçmeyin. :D 




6 Temmuz 2019 Cumartesi

PARILTI - MARGARET MAZZANTINI

51
Doğan Kitap
Çeviri: Eren Yücesan Cendey
358 sayfa


“Ne çok yol var dünyada, ne çok engel ve yokuş, ne çok hoş iniş. Kendimizi bir umut kulesine kapatmalı ve orada kalmalıyız, çünkü yaşadıkça zedeleniyoruz.”

Parıltı’yı okumaya başlamam Pride haftası civarlarına denk geldi, tesadüftü ama hoş oldu. Böyle rastlantıları severim.

İlk defa Mazzantini okudum. Parıltı bana sıcak, sarı bir İtalya havasını ve içerdiği o bunalmış sızıyı hissettirdi. Konum olarak sadece İtalya’da geçmedi, mevsim hep yaz kalmadı ama bana verdiği his değişmedi. Londra yağmurunda veya Yunanistan melteminde de güneşin kavrukluğu ve iç sızısı vardı.

Kitap iki oğlanın beraber büyümesini, arkadaşlığını, birbirlerine olan aşkını anlatıyor. İtalya’dan Yunanistan’a, İngiltere’ye uzanan bir hikaye… Toplumun kurallarına hatta kendi yaşadıkları hayata aykırı bir şekilde büyüyen bir sevgi… Ayrıca ebeveynlik hatalarına da değinmiş yazar.

Herkes sever mi kitabı bilmiyorum. Ben konusunu da yazarın kalemini de etkileyici buldum.

Nefretin değil, sevginin hakim olduğu bir dünya dileğiyle…

Not: Arka kapak yazısı resmen özet niteliğinde. Kitap hakkında fikir vermekle yetinmeleri gerekirken, olayların gelişimini ve sonunu dahi anlatmışlar. Spoilersız okumak istiyorsanız, arka kapağı es geçin.

“Kendime doğru bir adım atıyorum. Kendi bedenime sığınıyorum. Hayatta kaç adım atacağım kendime doğru?”

“Hayatın en iyi yanı yaşayamadığımız yanıdır Guido.”

“Çok iyi biliyordum ki sevgi hiç beklemediğin anlarda gelen lokmalarla beslenir, direnmeni sağlayan, dişlerinin altındaki hasrettir.”

“Önemli yolculuklar için kestirme yollar yoktur. Geniş dönemeçler kader küreleridir, pek çok atın düşürdüğü naldır.”



4 Temmuz 2019 Perşembe

MASUMİYET VE TECRÜBE ŞARKILARI - WILLIAM BLAKE

50
Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
Çeviri: Selahattin Özpalabıyıklar
66 sayfa


William Blake, romantizmin öncülerinden.

Şiirlerini okumak aklımda yoktu ancak Liberal Arts filmini izlerken adı geçti, ben de sepete ekledim. Filmin etkisi geçmeden okuyayım dedim.

Blake’in üslubu yalın olsa da şiirlerinde semboller var. Okumadan önce araştırmak faydalı olacaktır. “Birçok şiirinde ‘kaplan’ yaratıcı enerjinin, ‘kuzu’ ve “çocuk”, İsa’nın ve masumiyetin, “ağaç” öfkenin, düşmanları alt etme arzusunun ve insan doğasının karanlık yüzünün sembolüdür.” (Nazan Tutaş (2014), William Blake’de Masumiyet ve Tecrübe: Kuzu ve Kaplan)

Çeviri şiirlere karşı görüşlerimi biliyorsunuz. Bu sefer bir kısmını İngilizce olarak da okudum. Sanırım yerli şiirleri daha çok seviyorum.

Kitaptaki favorilerim: Gece, Kesek ve Çakıl, Baca Temizleyicisi, İnsani Soyutlama

“Aşk uğraşmaz memnun etmeye Kendini,
Ne de birazcık özenir kendine;
Ama başkası için bozar keyfini,
Cehennemin yeisinden bir Cennet kurar.”

“Merhamet diye bir şey olmazdı,
Biz Fakirleştirmeseydik insanları:
Rahmete de gerek olmazdı artık,
Herkes mutlu olsaydı bizim gibi”   


2 Temmuz 2019 Salı

ALO, HARİKA HANIM, NASILSINIZ? - TARIK DURSUN K.

49
Yapı Kredi Yayınları
165 sayfa

“Sorduk mu birbirimize, nasılsınız dedik mi bugün?”

Bu kitabı Satır Arası blogunda görmüştüm, kitabın ismini çok beğendiğimi belirtmiştim yorum olarak. Sizce de çok güzel değil mi?

Kitap bir kadının telefon başına geçip, bilmediği numarayı çevirmesiyle başlıyor ve diyaloglar halinde devam ediyor. Konusu çok hoşuma gitti, yaratıcı bence.

Yalnız iki insan ve bu farklı hayatları birbirine bağlayan bir telefon. Belki alakası yok ama aklıma Kaybedenler Kulübü’nün repliği geldi okurken: “Bunca insan yalnızken neden bunca insan yalnız?”

Yazardan okuduğum ilk kitap ama görülüyor ki son olmayacak.

Kitaplı günler!

“Herkesin bir yoldan kendini savunma biçimi vardır.”

Haklı olmak, çoğu kez bir şeyi değiştirmiyor. Hiçbir şeyi değiştirmiyor.”