Bu dönem Kadın Hakları dersi aldığımdan bahsetmiştim
(bahsetmemişsem de biliyormuş gibi davranın :D). Ders bitince de bu konuda bir
yazı yazarım diye düşünmüştüm. Bakalım kısaca kadın hakları kapsamındaki temel sözleşmeler ve kanunlar nelermiş?
1979 tarihli CEDAW yani Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Tasfiye Edilmesine Dair
Sözleşme ile başlayalım. 3 Eylül 1981 tarihinde yürürlüğe
girdi. Aslında adından da anlaşılabileceği gibi kadın ve erkek arasındaki her
türlü ayrımcılığın ve görünümlerin tasfiye edilmesini amaçlıyor. Kadın
satışının yasaklanması, hükümeti temsil hakkı, vatandaşlık hakkı, eğitim hakkı,
çalışma hakkı gibi hakları düzenliyor. Denetim mekanizması olarak Kadınlara
Karşı Ayrımcılığın Tasfiye Edilmesi Komitesi kuruluyor. Bu komitenin 19 sayılı
tavsiye kararıyla da toplumsal cinsiyete dayalı şiddeti kabul ediyor. Önlenmesi
için gereken tedbirlerin alınması gerektiğinden bahsediyor.

İstanbul Sözleşmesi yani Kadına Yönelik
Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa
Konseyi Sözleşmesi 2014 yılında Türkiye’de yürürlüğe giriyor ve
Türkiye ilk imzalayan devlet olma özelliğini taşıyor. Burada kadına karşı
şiddet ve aile içi şiddetten arınmış bir Avrupa yaratma hedefleniyor. Kadına
karşı şiddeti, kadınlara karşı bir insan hakları ihlali olarak tanımlıyor ve
ister kamu ister özel yaşamda meydana gelsinler, söz konusu eylemlerde bulunma
tehdidi, zorlama veya özgürlüğün rastgele bir biçimde kısıtlanması da dahil
olmak üzere, kadınlara fiziksel, cinsel, psikolojik veya ekonomik zarar ve acı
verilmesi sonucunu doğuracak toplumsal cinsiyete dayalı tüm şiddet eylemleri
olarak anlaşılması gerektiği belirtiliyor.
Kadına karşı toplumsal cinsiyete dayalı şiddet kavramı ise bir
kadına karşı, kadın olduğu için yöneltilen veya kadınları orantısız bir biçimde
etkileyen şiddet olarak tanımlanıyor. Kadınlara karşı ayrımcılık yapan yasa ve
uygulamaların yürürlükten kaldırılması gerekiyor. Ayrıca kültür, töre, din,
gelenek veya sözde namus gibi kavramların şiddet eylemine gerekçe olarak
kullanılmamasının temin edilmesini istiyor. Soruşturma ve kovuşturmaların
mağdurun ifadesine veya şikâyetine bağlı olmaksızın ve mağdurun ifadesini veya şikâyetini
geri çekmesi durumunda dahi devam edilmesi gerektiğini de içeriyor. Bu sözleşmenin
izleme mekanizması ise GREVIO olarak adlandırılıyor.

Mevzuatımıza gelirsek, 6384 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun
2012’de kabul ediliyor. İstanbul Sözleşmesi’ndeki düzenlemeleri esas alıyor.
Amacı şiddete uğrayan veya şiddete uğrama tehlikesi bulunan kadınların, çocukların,
aile bireylerinin ve tek taraflı ısrarlı takip mağduru olan kişilerin korunması
ve bu kişilere yönelik şiddetin önlenmesidir.
Sizi çok teknik detaylara boğmak istemiyorum. Bu yüzden tedbir
kararlarına ve ne yapabileceğimize geçelim. Öncelikle tedbir kararları hakim,
mülki amir ve gerektiğinde kolluk görevlileri tarafından istem üzerine ya da
resen verilir. Tedbir kararlarını ikiye ayırıyoruz: Koruyucu ve önleyici
olarak. Koruyucu tedbir kararları şiddet mağdurunun şahsına ve özgürlük
alanına dair kararlardır. Mülki amir (barınak
sağlanması, geçici maddi yardım yapılması, geçici koruma altına alınması vs.)
ve hakim (işyerinin değiştirilmesi, aile
konutu şerhi konulması, hayati tehlike durumunda ve tehlikenin önlenmesi için
tedbirler yeterli olmayacaksa kişinin aydınlatılmış rızasıyla kimlik ve ilgili
belgelerin değiştirilmesi vs.) tarafından verilebilir.
Önleyici tedbir kararları ise sadece
hâkim tarafından verilebilir ve failin özgürlük alanına ilişkindir. Bunlar
uzaklaştırma kararı, korunan kişilere, bu kişilerin bulundukları konuta, okula
ve iş yerine yaklaşamaması, korunan kişiyi iletişim araçlarıyla rahatsız
edememesi, bir sağlık kuruluşunda tedavisinin sağlanması gibi önlemlerdir.
Şimdi kamuda asıl eleştirilen noktaya gelelim. Koruyucu tedbir
kararı verilebilmesi için, şiddetin uygulandığı hususunda delil veya belge
aranmaz. Koruyucu tedbir kararları kim üzerinde etkiliydi? Şiddet mağdurunun.
Koruyucu tedbir kararları için şikâyet yeterli ve mağdurun beyanı mutlaktır.
Devamında önleyici tedbir kararı, geciktirilmeksizin verilir denilmiştir.
Önleyici tedbir kararı, failin şahsına ilişkindir ve burada delil
aranmayacağından bahsedilmemiştir. Derste gördüğümüz üzere, çıkan sorunlar
kanunun yanlış uygulanmasından da kaynaklanmaktadır. Ayrıca verilen karara
karşı tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içinde itiraz edilebilir.
Son olarak unutmamalı ki şiddet ve şiddet uygulanma tehlikesinin varlığı
halinde herkes bu durumu resmi makam ve mercilere ihbar edebilir. İhbarı alan “kamu
görevlileri” görevlerini geciktirmeksizin yerine getirmekle yükümlüdür.
Böylece ana hatlarıyla kadın haklarına dair olan düzenlemelerden
bahsetmiş oldum. Umarım faydalı olmuştur.
Sevgiyle kalın. 🍀