![]() |
66
Everest Yayınları
Çeviri: Fezal Gülfidan
340 sayfa
|
Ayvalık’ta yürüyoruz öyle rastgele… Hava sıcak, insanlar gölge
arayışı içinde. Küçük tezgahlara bakıyoruz; bileklikler, kolyeler, halhallar…
Kendimizi yansıtmak için, mutlu etmek için taktığımız küçük dilekler… Bir
kitapçı görüyoruz. Gittiğim yerlerden kitap almayı çok seviyorum, anı olarak
kitap en makbulü… Bizimkiler beklerken kitapçıya giriyorum. İstediğim kitap
gözüme çarpana kadar geziyorum, elimde de tereddütte olduğum bir romanla… Tam
çıkışa doğru gözüme İki Karavan çarpıyor, tereddüt ettiğim romanı bırakıp İki
Karavan’ı alıyorum.
Tanışma hikâyemizi okuduğunuz İki Karavan, İngiltere’ye gelen
göçmen işçileri anlatıyor. Hepsinin değişik umutları var İngiltere hakkında,
farklı beklentileri… Çilek tarlasında başlayan macera, İngiltere’nin çeşitli
şehirlerinde gelişiyor. Gerçek hayat hayallerdeki gibi olmuyor… Ukrayna,
Afrika, Çin gibi ülkelerden gelen kahramanlarımıza bir de köpek eşlik ediyor ve
kitapta onun ağzından da paragraflar var –ki bu kısmı çok sevdim.
İki Karavan, okuduğum ilginç kitaplardan biriydi. İyi ki karşıma
çıkmış!
“Azap çektiren ile azap çeken, hepsi de cehennemde
lanetlenmiş yaratıklar.”
“Yürek umudu kaybettiğinde kölelik başlar,”
demişti Babişko. “Özgürlüğe giden ilk adım umuttur.”
“Her yolculuğun sonunda kendine has bir keder olur
hep. Yolun burada bitmediğini varacağın yere ulaştığında keşfedersin ancak.”
*Yeditepe
İstanbul’la ilgili durum güncellemesi: 29. bölüme geldim ve dizi
hala yüreğime dokunuyor. Çok gerçek, çok bizden… Güzel olayları, üzücü
gelişmeler bölüyor. Bazen de hüzünler sevince dönüşüyor. Karakterlerimizse hala
yaşamayı sürdürüyorlar, direnerek, el ele veya tek başına… ama sürdürüyorlar.
“Savaşmayı ve sevmeyi sürdür. Sürdürmeyi sürdür…”
/25. bölüm