28
Ayrıntı Yayınları
477 sayfa
|
Yazarın En Güzel Günlerini Demek Bensiz Yaşadın kitabını
sevince, hemen bir tane daha okuyayım dedim. Ölüyordum, Geçerken Uğradım’ın
adına ve kapağına tutuldum, aldım.
Kitap, aşıkların bir günü on yıla bedeldir düşüncesinden yola
çıkılarak yazılmış. Kapakla birleşince büyük bir beklenti yaratıyor haliyle.
Başladım. Münzevi Nafiz’in geçmişten gelen dili italik, Mahur’un
günümüze yakın dili ise düz yazılmış. Buraya kadar güzel. Sonra bir günde on
yıl geçtiğini anlatmak için yazar aralara sürekli siyasi olaylar katmış.
Romantik olması gereken bir kitabın içinde akşam haberleri gibi bu olaylar öyle
bir sırıtmış ki… "Siyasi olaylar" bile ne işimiz var bu romantik konuşmanın içinde
deyip çekip gideceklermiş gibiydi.
Freud’un “Aşk ilişkisi doruk noktalarındayken çevreye ilgi
duymaya mahal kalmaz, bir çift aşık birbirine yeter de artar bile.” sözünü anımsattı
roman bana. 100 yılın siyasi olaylarını vermeden de bu duyguyu verebilirdi
yazar diye düşünüyorum.
477 sayfa olması ise, yazarın tekrarlamasına neden olmuş. Aynı
duygular, aynı düşünceler…
Kitabın 416. sayfasında “İyi bir sanat eseri de her şeyi birden
anlatmalı ama böyle yaptığını belli etmemeli.” sözü geçiyor. Belki yazar bunu
yapmaya çalıştı ama olmamıştı.
Eleştirilerim dışında, yazarın dili hoşuma gidiyor hala. Nafiz karakterini de sevdim. İşaretlediğim çok cümle oldu.
Eleştirilerim dışında, yazarın dili hoşuma gidiyor hala. Nafiz karakterini de sevdim. İşaretlediğim çok cümle oldu.
Sadece olumlu yönlerine odaklanıp okurum derseniz, keyifli
okumalar :)
“Kitap, bakılan veyahut alıntılarından bilinen bir nesne değildi
o zamanlar; kitap okunan bir özneydi.”
“Ben her şeyden bir haber hayatı seviyordum çünkü sevdiğim adam
beni seviyordu.”
“Zira kaybetme korkusu, kaybetmenin kendisinden bile
kuvvetlidir.”
“Yanmadan ışık olunmuyordu. Acı çekmeden göz bilenmiyordu.
Derler ya insanın neresi acısa canı orada atar. Demek insan, ona acı vereni
canı sayar.”
“Dünyaya geldiğine minnet duyan, er geç dünyada olduğundan
cinnet geçirir.”
“Kurgu olmasaydı dünyaya nasıl tahammül edilirdi? Kadere karşı
koymanın tek yolu, hayatı kurgulamaktan geçiyordu.”
“’Olmasaydın ne yapardım’ diyebileceğiniz bir tane bile kişi
varsa hayatınızda hiçbir şeyden korkmamalısınız.”
“Dünya mutsuz yetişkinlerin birbirlerine mutluymuş gibi
davranabilmek için olmayan paralarını harcayıp tanımadıkları başkalarına
borçlandıkları bir alan razı satan razı karabasanına dönüşmüştü.”