İletişim Yayınları
724 sayfa
|
Tutunamayanlar, çok uzun zamandır okumak istediğim bir kitaptı.
Hakkında sayısız yazı, makale okudum. Çünkü Tutunamayanlar üzerinde ne kadar
yazılıp çizilse de tükenmeyecek bir roman. Birikimli bir okuyucu istiyor…
Şu anda size bu kitabı anlatabilmek için, on bin kitap okumuş
olmayı isterdim.*
Tutunamayanlar’ı iki aylık bir sürede okudum. Garip tesadüfler
yaşadım. Arkadaşlarımla bugün konuştuğum konuları, ertesi gün okurken kitapta
buldum…
İçinde Kafka’nın Dava’sından tutun da Goethe’nin Palto’suna,
James Joyce’un Ulysses eserine kadar her şey var. İsa var. İroni, mizah, hiciv, imge var. Selim Işık, Turgut Özben var. Olric var. Aydın kesim var.
İyice anlayabilmek, içselleştirmek için tek sefer okumanın
yetmeyeceği kanaatindeyim.
İşaretlediğim çok fazla cümle, paragraf var… Bazıları:
“Evinizde Türkçe bir şey kalmamıştı. Bana anlayış gösterecek
yerde büfeyi gösterdin.”
“Kendini çözemeyen kişi, kendi dışında hiçbir sorunu çözemez.”
“Şu anda, sana güzel bir söz söyleyebilmek için, on bin kitap
okumuş olmayı isterdim.”*
“Dünyaya bir daha gelişinde
Çocuk ve korkusuz yaşamak isterdi sürekli.
Büyümek, yalnız tutunanlara gerekli.”
“’Önce Kelime vardı,’ diye başlıyor Yohanna’ya göre İncil.
Kelimeden önce Yalnızlık vardı. Ve kelimeden sonra da var olmaya devam etti
Yalnızlık.”
“Benim için bütün oyunlar, romanlar, hikayeler herkesin
anladığından başka bir anlam taşıyor. Bütün hayat, bütün insanlık bu kitaplarda
anlatıldı, bitirildi. Yeni bir şey yaşamak, yeni bir kitap tanımak oluyor benim
için.”
“Ben iç dünyama dönüyorum. Orada hayal kırıklığına yer yok.”
“İnsan Kafka’yı okuyamazsa… bitiktir işi. Bir silgi gibi tükendim
ben. Başkalarının yaptıklarını silmeye çalıştım: mürekkeple yazmışlar oysa. Ben
kurşun kalem silgisiydim. Azaldığımla kaldım.”
Not: İngilizce’ye de –sanıyorum ki bu yıl- Sevin Seydi
tarafından çevrilmiş: The Disconnected