İstanbul’dan bunalıp yine düştük yollara. Bu sefer Büyükada’ya
gittik. Tarihleri ayarlamamız zor oldu, küçük aksilikler çıktı ama yılmadık. :D
Cuma günü İstanbul’da hava kapalıydı. Yağmur yağmayacağını
umarak vapura bindik. Yolculuk kitap ve telefonlarımızı yanımızdaki küçük
çocuktan kurtarmaya çalışarak geçti. :D
Vapurdan indiğimizde önce otelimizi bulduk ve kıyafetleri
bırakarak sırt çantamızı hafiflettik. Otelin yanındaki kafeden ada haritası
aldık artık gezmeye hazırdık. Yürümeye başlamıştık ki arkadaşım “Elif saçımda
bir şey var.” dedi. Ta ta ta taam! Kuş sağ olsun, zaruri ihtiyacını üzerinde
gidermiş. :D Şans faktörünü de artı puan ekleyip yola devam ettik.
Gezilecek yerler listemizde cuma gününü yetimhaneye ayırmıştık. Büyükada
en çok gittiğim ada olmasına rağmen kimseyi yetimhaneye tırmanmaya ikna
edememiştim. Bu sefer böyle olmadı ve gittik!
Bina otel olarak tasarlanmış lakin ‘halkın ahlakını bozacağı’
düşüncesiyle yönetimden izin alınamamış ve yetimhane olarak kullanılmış.
Dünyanın en büyük ahşap yapılarından biriymiş.
Benim ilgimi çeken ise orada yaşanan korku filminden fırlamış
gibi görünen olay. Yetimhanenin ön cephesine yangın çıkmış. Bir çocuk bahçedeki
kuyuya düşmüş ama kimse oraya bakmayı akıl edemediği için ölüme terk edilmiş.
Bu olaydan sonra kuyunun içinden çocuk sesi duyulmaya başlamış.
Bence artık kaliteli korku filmleri yapmamızın zamanı geldi. :D
Yetimhanenin bu hikayesi bana The Orphanage’i anımsatıyor. Belki de bu yüzden
Rum Yetimhanesi’ni görmek istedim.
Yetimhanenin bahçesine bile girmek yasak, parmaklıklar ardından
inceledik. Kuyuyu bulduk. Çığlıklar çok korkunçtu demek isterdim ama çam
hışırtılarından başka ses yoktu. :D Bir gruba yetimhanenin hikayesini anlattım.
Gezi rehberliğini sevebileceğime karar verdim. :D
Sahile inerken saat 6 olmuştu. Bisiklet sürüp, ardından yemek
yemeye karar verdik. Bir saat sahilde gezip hevesimizi aldıktan sonra mavi
masalarıyla ilgimizi çeken Fayton Restaurant’a oturduk. Yemek yerken kendimizi
kaybetmişiz. :D
Gece sahilde yürümek, İstanbul’a dönmek zorunda olmamak bize
Adalı gibi hissettirdi. Sanki hep orda yaşamışız ve yaşayacağız…
Ertesi sabah planladığımız zamandan, bir saat rötarla uyandık.
Kahvaltıyı Aşıklar Tepesi’nde yapmaya karar verip, bir faytona atladık. Aslında
ben atlara yapılan kötü muameleye karşıyım ve aynı zamanda ada kokuyor. Mis
gibi çiçek kokması gerekirken… Anladınız siz. :D
Aşıklar Tepesi’nde, aslında adanın her yerinde gözümüzde Hatırla
Sevgili canlandı. Yaseminlerin ve Ahmetlerin evini bile aradık. :D
Önceki çıkışımda “Bir daha tırmanmayacağım!” nidalarım yalan
oldu ve Aya Yorgi’ye gittik. Dik yürüyüş parkurumuzun her noktasında yine söylendim buna rağmen bir sonraki sefer için plan
yapmaktan geri kalmadık. Azap yokuşunu tekrar çıkmak zorundayım. :D
Aya Yorgi’nin üst tarafındaki Yücetepe Kır Gazinosu’nda
limonatalarımızı içip biraz dinlendik. İnişe geçtiğimizde yol çok kalabalıktı.
İnsanlar ellerinde ipliklerle –dilek dilemek içinmiş- tırmanıyorlardı. Hafta
sonu adaları bu yüzden sevmiyorum, İstanbul’dan farkı kalmıyor.
İnerken dikkatimizi Adakule sapağı çekti. Görmezden gelemedik
tabii, o tarafa yöneldik. Çok kısa bir
yürüyüşten sonra Adakule bütün ihtişamıyla karşımıza çıktı. Yangın kulesinin
içine de girilmiyor.
Ardından Bilge –arkadaşım- “Sahile inelim, kumlarda biraz
yatarız.” deyince haritamızı aramaya başladık. Çantaları boşalttık, ceplerimize
baktık ve haritayı bulamadık. Tahminen Aya Yorgi’ye tırmanırken dinlendiğimiz
bankta unuttuk.
Biz de rastgele inmeye başladık ve Reşat Nuri Güntekin’in eviyle
karşılaştık. Bu evi geçen sene annemle gezerken de görmüş, burada yaşasak yazar
olabileceğimize kanaat getirmiştik. :D
Sahil arayışımıza devam ederken Adalar Müzesi’yle karşılaştık ve
girmeye karar verdik. Öğrenci 3 TL. Müze binası, eskiden hangarmış. Öncelikle
size adaların oluşumu hakkında 10 dakikalık bir video izletiliyor, ardından
müzeyi gezmeye başlıyorsunuz. Adalarda
ticari hayat, tarihi evler, bahçe düzenlemesi, adalarda yaşayan ünlüler gibi
konularda bilgi sahibi oluyorsunuz. İlgimi en çok çekenin yetimhaneden kalan
eşyalar olduğunu söylememe gerek yok sanırım. :D
Yıllar önce ailemle Büyükada’ya geldiğimizde satılık bir ev
görmüştük. Ben fotoğrafını çekip alalım diye yalvarmıştım. Düşünün artık nasıl
bulutlarda yürüyorsam… :D Hatta ev üzerine hikaye yazmıştım. Müzede öğrendim ki
o, bahçe düzenlemesiyle ünlü tarihi bir köşkmüş. :D
Müzeden çıktığımızda vapura yetişecek kadar vaktimizin olduğunu
gördük, adaya veda ederek iskeleye doğru yürüdük. Uzun bir yolculuktan sonra
Kabataş’a vardığımızda vapurdan inmek istemedik. İstanbul’a dönmek demek
sorunların geri gelmesi demekti. Sıradan hayata geri dönüp, monotonluğun içinde
çırpınmaktı.
Bir kitabın bitmesi gibi, son sayfayı çevirip kapağı kapattık ve
Kabataş’a adımımızı attık.
Ne güzel anlatmışsınız adayı şu an orda olmak istedim :). Yetimhanenin acıklı öyküsüde oldukça üzücü :( kaleminize sağlık. Sevgilerimle.
YanıtlaSilZehra Ertuğru,
SilÜzücü ama ilgi çekici de :)) Teşekkür ederim, ben de şu an adada olmak isterdim :))
Merhaba,
YanıtlaSil"Ada" söylenişiyle de anlamıyla da sevdiğim bir şey. Bir adada yaşamak fikri bile güzel. Büyükada'ya bir kere gitmiştim ama kapsamlı bir gezi olmamıştı. Bir gün tekrar yolum düştüğünde anlattıklarınız aklımda olacak :)
Renkli günler!
Engin Ergin,
SilUmarım kapsamlı bir şekilde gezme şansınız olur, biz de her yerini gezemedik, zamanımız yetmedi. :))
Geçen yaz üç kere teşebbüs ettik gidip de kalmaya hepsini iptal etmek zorunda kaldık. Umarım bu yaz başarabiliriz :)
YanıtlaSilHarika bir kaçamak olmuş, keyifle baktım fotoğraflara :)
Handan,
SilPlanların iptal olması beni çok üzüyor ya, umarım bu yaz istediğiniz gibi olur :))
Gerçekten harikaydı :D
Kaç kere gittim, hatta konaklamalı gittim yani vaktim boldu ama çok istesem de yetimhaneye tırmanmayı hep erteledim. Ne iyi yapmışsınız. Heves ettim şimdi:)
YanıtlaSilSevgiler...
Sezer Eser Peker,
SilDiğer gidişinizde tırmanırsınız :)) Ama bahçesine bile girilmiyor maalesef ://
Aşıklar Tepesine son gidişimde oradaki sergilerden bir ayna bir de tarak almıştım. Tarak kırıldı. Ayna hala sağlam. :) Yücetepe Kır Gazinosu? Ya biliyorum ama adını bilmiyorum. Ya da hiç bilmiyorum.:) Ada'ya gidip aynı gün dönmek eziyet gibi. Aslında sizin yaptığınız gibi kalmak oranın gecesini de yaşamak lazım. Kısmet belki bir gün gerçekleşir bu dilegim.
YanıtlaSilZülal Garipkuş,
SilBiliyorsunuzdur, Aya Yorgi'nin oradaki çay bahçemsi yer var ya adı Yücetepe Kır Gazinosu'ymuş :D Biz de çiçeklerden yapılan taçlardan almıştık, sizinki daha kullanışlıymış :)) Umarım gerçekleşir :))
Harika bir kitap anlatımı gibi... fotoları görünce ben de gezmiş gibi oldum adayı. 😊
YanıtlaSilCalimero,
SilBeğenmişsinizdir adayı umarım :)) Teşekkür ederiim :))
Çok benzer bir yazıyı geçen yıl bu dönemlerde ben de yazmıştım. :) Büyükada güzel... :)
YanıtlaSilKafa Dergi,
SilKalabalık olmayınca daha da güzel :))
Ne iyi yapmışsın, yetimhane olayı korku filmi gibi hakikaten:( Reşat Nuri'nin evine bayıldım, bizim Üsküdar'daki bir komşumuzun da adada böyle beyaz köşkü vardı, hala duruyor mu bilmem senin gibi çok imrenmiştim:))ee zengin bir aileydi, bizler de ancak iç geçriyoruz olsun ya sağlık olsun varsın köşkümüz olmasın:) sağlık, huzur versin Allah...kedilerin güzelliği de gözümden kaçmamıştı, o bahsettiğim köşke de bir mevlüt nedeniyle gitmiştik, bahçede kediler boldu:)
YanıtlaSilBücürük ve Ben,
SilKöşkümüz de olsa güzel olurdu ama :D Ben köşklerin içine giremedim maalesef, umarım bir gün... Adaların kedilerine bayılıyorum ben de, çok tatlılar :))
Sende bir adalar hayranlığı var :))
YanıtlaSilRuhsuz Atmaca,
SilRuhum adalı bence :D
Çok güzel bir yazi olmuş, daha önce buyukadayi gezme fırsatım olmadi ama senin sayende biraz daha merakim artti :)))
YanıtlaSilRabia Nihal,
SilUmarım yakın zamanda gezme fırsatın olur, adaları çok seviyorum :))
ben de eşimle çıkarken istanbula çok giderdim. onunla büyükadayı gezmiştim. eski günlere götürdün beni ^-^
YanıtlaSilDemirkadın Demir,
SilEminim ki çok güzel günlerdir :))
Mini tatil gibi olmus ama icine bir suru aktivite sigmis cok guzel anlatmissiniz gittigimde hic bu kadar cok gezmek aklima gelmezdi bir dahaki sefere bende bol bol gezicem boyle:) ozellikle yetimhaneyi cok merak ettim:)
YanıtlaSilSüslü Püslü,
SilAdaya gittiğinizde çevredeki restaurant ve cafelerden ada haritası bulabilirsiniz, biz öyle gezdik ya da Adalar Müzesi'nde daha detaylı haritalar satılıyor :)) Çok faydalı oluyor :))
Beni de bir gezdirirsin artık ehehe :D
YanıtlaSilGönül ister gidip görmeyi amma ve lakin, belki gelecek yaza.
Yine güzel bir yazı olmuş blogcanıımm.
Kalem Fili,
SilGelecek yaza bekleniyorsun :D Tüm adaların haritaları mevcut şu an ben de :D Teşekkür ederiim :**
Valahi çok kıskandımmmmm. Ben bir kez geldim büyük adaya, öğrenci grubu getirdiğimiz için kısıtlı zamanda sadece faytona bindik ve döndük. Faytondan çektiğim bir kaç poz ve ada temalı bisiklet dışında elimde kalan hiçbir şey yok. Şöyle doyasıya gezemedim ya
YanıtlaSilCafe Tigris,
SilGel beraber gezeliiim :D
Öğrencilerle de keyfi farklı olmuştur ama :))
Senin bu gezilerin İstanbul özlemimi depreştiriyor :D Ki çok da şehirlere sevdalı biri değilimdir. Reşat Nuri en sevdiğim Türk yazardır, bir gün evini görmek nasip olur umarım :)
YanıtlaSilNazlıhan,
Silİstanbul gezilmek için güzel de, yaşayınca yorucu oluyor :D Benim de ilk okuduğum romandı Çalıkuşu, o yüzden Reşat Nuri'yi severim :)) Umarım yakın zamanda görürsüün :))
Ne kadar güzel anlatmışsın kareler de çok güzel emeğine sağlık :) en kısa zamanda büyük adaya gidicem daha önce gitmiştim ama sen böyle güzel anlatınca bir daha gitmek geldi :)
YanıtlaSilSessizkaldım,
SilBenim de hep adalara gidesim geliyor, çok seviyoruum :))
Her bahar mutlaka giderim ben de geçen yıl 23 nisandan gidip kilisede dilek dilemiştim gerçekleşti çok şükür dileğim bu yıl da gidip şeker dağıtacağım adeti öyleymiş =)
YanıtlaSilManolya Özkan,
SilAaaaa :D Ben de zeytin yağı götürüyorsun diye biliyordum :D Dileğinin gerçekleşmesine sevindim :))
harika bir gezi yazısı olmuş ve fotoğraflar muthiş bende bu sene gitmeyi istiyorum hiç gitmedim de :( :)
YanıtlaSilHayatım Kitap,
SilKesinlikle gitmelisiin, seveceksin :))
büyükada. en sevdiğim yer. şu müzeye gitmedim ya gideyim. yetimhane ben de uzaktan bakıyom hep tabisi. ah o tırmanış iyidir. bütün adanın çevresini bir gündüzde yürüyor insan yaklaşık. ya bişi sorcam. otel kaç liraydı gecesi. :) çokzel bişi yapmışsınız yaaa :)
YanıtlaSilDeeptone,
SilO tırmanış iyi değil Deep ya çok yorucu :D Müzeye de uğra eveet :)) 120'ydi :))