ingiltere etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
ingiltere etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

9 Ocak 2018 Salı

ÇAĞDAŞ DEVLET DÜZENLERİ - CEM EROĞLU

imaj yayınevi

2
İmaj Yayınevi
278 sayfa


Çağdaş Devlet Düzenleri, Karşılaştırmalı Siyasal Sistemler dersinin isteğe bağlı okumalarından biri. Ben bu dersi İngilizce – Comparative Political Systems – olarak alıyorum.

Genel olarak ders okumalarımı paylaşmam, bilirsiniz ama bu hem zorunlu okuma değil, hem de genel kültüre girebileceğini düşündüğüm bilgiler içeriyor. Ayrıca dili de oldukça yalın.

Kitap İngiltere, Amerika, Fransa ve Almanya’yı dokuz başlık altında incelemiş: Kuruluş, Anayasal Düzenlemeler, Yasama, Yürütme, Yargı, Seçimler, Siyasal Partiler ve Baskı Kümeleri.

Bu konular hakkında meraklıysanız, güzel bir giriş kitabı olabilir. Keyifli okumalar. 💫



14 Şubat 2017 Salı

Dizi: Sherlock ve The Sherlock Holmes Museum



2010 - ...
İngiltere
Suç, gizem, dram


Bloga izlediğim diziler hakkında hiç yazmamıştım. Bugün Sherlock’un son bölümünü izledikten sonra düşüntüm taşındım ve unutmamak için yazmaya karar verdim.

Neyi unutmamak derseniz, dizi hakkındaki düşüncelerimi derim.

Bildiğimiz gibi Sherlock Holmes Arthur Conan Doyle tarafından yaratılan romanları ve hikayeleri olan bir dedektif. Zaman içinde birçok dizisi ve filmi çekildi. Bunlardan benim en sevdiğim 2010’da başlamış olan Sherlock isimli günümüze uyarlanan dizidir. 





Sherlock’un bölümleri 90 dakika (1 saat 28 dakika) sürüyor lakin dizi, sevenlerini yeni bölüm için aylarca, yıllarca bekletiyor.

Diziyi çıktığı zaman izlemeye başlamıştım, o günden beri Sherlock ve Benedict Cumberbatch benim için özdeşleşti. Filmleri de seyrettim ama Robert Downey Jr.’ı Sherlock olarak göremedim.


Günümüzde geçen dizide, Sherlock yine zeki, yine suç çözüyor ama bilgisayar, telefon kullanıyor. Hatta çok sevgili John Watson’da blog yazıyor. Karşılarına zorlu olaylar çıkıyor, Moriarty geliyor, zihin yakıcı problemlerle uğraşıyorlar. 

Martı Yayınları

Sherlock’un uzun aralarından birinde Tüyap’tan aldığım Sherlock Holmes Tüm Hikayeleri’ne başladım. Kitapların sırasını araştırmadan okuduğum için mi bilmiyorum ama bana basit geldiler. Sherlock olayları kazara çözüyor gibiydi. Dizideki zekasını hikayelerde göremedim, hatta art arda okuduğum için bunaldım. Kitabı bitirdiğimde Sherlock’u eskisi gibi sevmiyordum ve dizinin yeni bölümlerini bile izlemedim.



Derken zaman geçti ve bu yaz Londra’dayken arkadaşım Sherlock Holmes müzesine gidelim dedi. Elimizde haritalar Buckhingham Sarayı’ndan Baker Street’e yürüdük. Kendimi çok istekli hissetmesem de –malum Sherlock’tan soğumuşum ya- oraya kadar gitmişken görelim düşüncesi var. 


Baker Street’e ulaştığımızda müzenin önünde uzun bir kuyruk vardı. Ben “Beklemesek mi, tüm gün geçecek” falan diyorum. İyi ki arkadaşım ısrar etmiş ve girmişiz. Buradan ona kalpler. 💕





 Bilet 15 pounddu. 221B Baker Street / Sherlock Holmes Museum toplamda 3 kattan oluşuyor. Sherlock ve John’un oturdukları salon, hikayelerin canlandırıldığı odalar vs.




Hediyelik eşya almak isteyenler için ise mağaza var. Ben ayraç almıştım. O gün sadece Buckhingham Sarayı’nı ve Sherlock Holmes Museum’u görebilmiştik. 


4. sezonun başlamasıyla Sherlock yine dikkatleri üzerine çekti. Dizinin bitmesi söz konusuydu. Sanırım benim final haftamdı. Ben de tatilde Sherlock’u baştan izlemeye karar verdim.

İlk bölümde jeneriğini duyduğum anda çok özlediğimi fark ettim. Tatilde hedeflerimden sadece birini gerçekleştirebildim: Sherlock’u bitirdim. Ana karakterlerimizin yanında Molly Hooper, Irene Adler hatta çok sevmesem de Mary Watson unutulmaz kişiliklerdi.



4. sezon 3. bölüm “The Final Problem” dizinin sonu olabilir. Eğer devam etmezse, beni tatmin eden bir final oldu.

Uzun lafın kısası yine Sherlock kitabı okuyup sevmezsem, dönüp bu yazımı okuyacağım. Dizideki Sherlock’u, özellikle John’u seviyorsun Salıncak, bunu unutma! The game is on!


31 Aralık 2016 Cumartesi

ÖZET 2016


2016 yılının da sonuna geldik. Her şey gibi, bu yıl da bitti. Peki Salıncak 2016’yı nasıl geçirdi?

Öncelikle 108 post yazmışım. Bu 108 posttan 84’ü kitap yorumu. Geri kalanı da film, yaşamdan kareler başlıkları altında dağılmış.

Ayda 7 kitap okumuşum. Toplam 84 kitap ve 28.666 sayfa. Bu da günlük 78 sayfaya tekabül ediyor. En çok sayfa okuduğum ay Şubat: 4.324. En az ise Ağustos, hiç okumamışım. Nedenini devamında anlatacağım. 👇



Bloga girdiğim kitap yorumları dışında, Death Note serisini okudum. İlk kez manga okumama rağmen çok sevdim. Animesini de izlemek istiyorum ama önce Naruto’yu bitirmem lazım. Umarım 2018’e kadar biter. 😄 Not: Seri 13 kitaptı.

Bir de bu sayılara eklenmeyen Birhan Keskin’den Fakir Kene var. Kim Bağışlayacak Beni kitabının hemen ardından okumuştum ama bloga girmeyi unutmuşum. Kendisi sevdiğim şairlerden birisi, biliyorsunuz.

Mangaları ve Fakir Kene’yi eklersek 98 kitap oluyor.

Blogda en çok görüntülenen postum Uzak Doğu Mutfağı / Sopung- Kore Pasta ve Yemekleri olmuş.

 

Blogumun instagram adresine bakarsak:


Takip etmek isterseniz: kagitsalincak

 

İstatistiklerimiz buraya kadardı. 😇 2016 genel olarak benim için iyi bir yıldı. Çocukluğumdan beri hayalim olan şeyleri, gerçeğe dönüştürdüm. Genel olarak bakarsak:

 

Hayatımın bir döneminde adada yaşamak isterdim. Bunu yapamadım ama kalmaya gittim. Büyükada’da güzel anılar biriktirdim.

 

Masumiyet Müzesi’ni merak ediyordum, kitabı okuyup müzeye gittim.


United Kingdom, kağıt salıncak, gezi


Ve yılın en büyük olayı iki aylığına İngiltere’ye gitmem oldu. Beş yıldız veriyorum. 💫 Harry Potter okumaya başladığımdan beri –çocukluğum demek oluyor- İngiltere bilinçaltıma yerleşmişti. Bu iki ay içinde, elimden geldiğince gezdim. Harry Potter Studio’ya gittim, Hogwarts’da olmaya en yakın deneyimimdi. İskoçya hep görmek istediğim bir ülkeydi ve Edinburgh’a gittim. –Edinburaaooooh şeklinde bir telafuzu var ki öğrenene kadar, okuldaki İskoç hocamız atarlanmıştı.- Edinburgh en beğendiğim şehirlerden biri oldu ve HP’nin yazıldığı yeri görmek harikaydı. Sonuç olarak: Bath, Oxford, Brighton, Durham, Ely, Canterbury, Londra, Salisbury ve York’u gezdim. Dostluklar kurdum. En sevdiğim öğretmen olan Alex’le tanıştım. 😏



İngiltere’den dönerken yanımda Harry Potter’ın 4 kitabını ve Cursed Child’ı getirdim. Böylece orijinallerini okuma isteğimi gerçekleştiriyorum.

Fantastic Beasts çıktı ve benim için yılın filmi oldu. HP temalı bir yıl geçirdim. 💙

Kitap Eylemi, Kero ve ben Ferhangi Şeyler’e gittik. Kitaplarımızı imzalattık. İyi ki gitmişiz.



Eveeet, 2016 özetim böyle. Ülkem için güzel bir yıl olmasa da; benim sevindiğim anlar, üzüldüklerimden fazlaydı.

Umarım 2017 daha güzel olur. Bol kitaplı, gülmeli olur…


2015 sonu düşüncelerime bakmak isterseniz: Tık


8 Temmuz 2016 Cuma

Yaşamdan Kareler / Yolculuk Zamanı


Eveet, bu seferki yaşamdan kareler başlığını küçük bir veda için açtım. Ayrılıkları hiç sevmeyen ben, şu günlerde herkesle vedalaşıyorum.

Babaannem “Dönemeyeceğin yerlere mi gidiyorsun?” diye soruyor. “Her yerde iyi insanlarla karşılaş inşallah.” demeyi de asla ihmal etmiyor.

Anneannem, kulakları ağır işittiği için sürekli “Ne kadar kalacaksın?” şeklinde sorular yöneltiyor. Dönüş tarihime kaç gün kaldığını hesaplıyordu en son.

Halam mutlu olayım diye dua ediyor.

Bayramda gördüğüm tüm akrabalar –hepsi de nasıl öğrenmiş bilmiyorum ama- neden gittiğimi sorguluyor. Düzenimi neden bozuyormuşum? :D Bir gün anlarlar diye umut ediyorum.

Ailemin geri kalanıyla vedalaşmadım. Henüz. Tepkilerini tahmin edebiliyorum.
Annem: Yüreğimin dayanmadığı maceralarında mutlu ol minişim.
Babam: Kendine çok dikkat et, her şey yoluna girecek telaş yapma.
Yengem: Bütün pozitif enerjimi yolluyorum, önyargılı olma kuzu, fighting! Moralin bozulunca kahve iç. Kahve? :D
Dayım: Arkanda kapı gibi dayın var. :D
Kero’da pc’yle bağını koparınca iyi yolculuklar diler. :D

Korkmayın, gezegen falan değiştirmiyorum –aslında en çok telaşı yapan benim çaktırmayın- :D Amaaaaa... Hem dilimi geliştirmek hem de gezmek için İngiltere’ye gidiyorum. Bu yazıyı yazma sebebim de bu.

İngiltere’de olduğum süre boyunca post yayınlayabilir miyim bilmiyorum. –Aslında gezdiğim yerleri unutmadan yazsam ne güzel olur ki- Yine de aktif olamayacağım gibi görünüyor. (İnstagram konusunda daha umutluyum: kagitsalincak, beklerim.)

Ne kadar kitap okuyabileceğim de kocaman bir soru işareti olarak duruyor. Yanıma alamadım malum uçaklardaki kilo sorunu… Ama çareler tükenmedi, e-book olarak okumayı deneyeceğim.

Bu süre içinde yorumlarınıza geri dönüş yapamayabilirim ama okuyacağımdan ve uygun olunca döneceğimden emin olabilirsiniz. Gözden uzak olan gönülden de olmasın lütfen. :D Bana motive kaynağı olacaklar, yorumlarınızı esirgemeyin. J

Sonuç olarak cumartesi akşam sularında Londra’ya uçuyorum. Yolcudur Abbas bağlasan durmaz. Bkz orada kullanamayacağı deyimleri, her fırsatta araya sokuşturan Salıncak. :D Cahit Sıtkı’dan Abbas şiiri size gelsin efendim. :D


Kendinize iyi bakın, sağlıcakla kalın! J


4 Temmuz 2016 Pazartesi

54) AKIL VE TUTKU - JANE AUSTEN

jane austen sense and sensibility

Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
Çeviri: Hamdi Koç
392 sayfa

Akıl ve Tutku, Jane Austen’in yayınlanan ilk romanıdır. Benim de yazardan okuduğum 4. roman olma özelliğini taşır.

Kitap, konu ve olaylar bakımından Aşk ve Gurur / Gurur ve Önyargı’yı andırıyor. Yayınlanma tarihlerine bakarsak da tam tersi. 19. yüzyıl İngiltere’sinde bir aileyi anlatan Akıl ve Tutku, yine zıt karakterler içeriyor.

Öncelikle söylemeliyim ki önsözü, sonsöz olarak okuyun. Ben öyle yaptım, pişman değilim. :D

Kitaba çok hevesle başlamıştım. Birkaç günde bitirip, diğer Austen kitaplarına geçeceğim diye düşünüyordum.

Evdeki hesap çarşıya uymaz ya, uymadı. Hava sıcak, üstüne bir de ramazan… Cümleyi okuyorum, anlamıyorum, tekrar okuyorum, yok. Açken klasik okunmuyormuş, bedeni doyurmak gerek ki ruhu doyurasın.

Akıl ve Tutku’yu gittiğim her yere taşıdım hatta oda değiştirirken bile yanıma aldım. Buna rağmen 15 günden daha uzun bir sürede bitirebildim.



Okuyamamamda etkili olan diğer bir neden de çeviri.

Çeviriyi Hamdi Koç yapmış. Kitaplarını okumadım ancak yakın zamanda Northanger Manastırı’nı da onun çevirisinden okumuştum. Northanger Manastırı’nda diline alışmam zor olmuş ancak kitabın kısa olması ve Jane Austen’i sevmem nedeniyle sorun etmemiştim. Şimdi ise 392 sayfalık bir klasikte, bunu görmezden gelemiyorum. Benim için çeviri, kitabın akıcılığına ket vurdu. Defalarca şu cümle öyle değil, böyle olsaydı daha yakışırdı diye düşündüm. Verilmesi gereken duyguyu da, yeterince aktarabildiğini düşünmüyorum.

Akıl ve Tutku, yazarın en uzun sürede okuduğum eseri. Bunun için oldukça üzgünüm ve ileride başka bir yayınevinden tekrar denemeyi düşünüyorum. Önerebileceğiniz iyi bir basım var mı?

Tüm bunların dışında Albay Brandon’u gerçekten sevdim. :D Mr. Darcy’le boy ölçüşemese de hoş karakter doğrusu. :D

İyi okumalar dilerim J

“Para sadece mutluluk verecek başka bir şey olmadığı zaman mutluluk verebilir. Yeterli gelirin ötesinde insanın ruhu söz konusu olunca hiçbir şey gerçek tatmin veremez.”

“O kendi başına daha güçlüydü; kendi sağduyusunu onu öyle iyi ayakta tutuyordu ki acıları ne denli şiddetli ve ne denli tazeyse kararlılığı o denli sarsılmaz, neşeli görünümü o denli değişmezdi.”

“… çünkü akıl inanmak istemeyince her zaman şüphe edecek bir şey bulur…”