okuyorum etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
okuyorum etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

13 Haziran 2016 Pazartesi

46) AŞK MUTFAĞINDAN YALNIZLIK TARİFLERİ - YEKTA KOPAN

aşk mutfağından yalnızlık tarifleri

Can Yayınları
156 sayfa

Bu yıl hiç okumadığım kadar hikaye okudum sanırım. :D Bu seferki kitabım Yekta Kopan’dan Aşk Mutfağından Yalnızlık Tarifleri. Adını ilk hikayeden alıyor.

Aşk Mutfağından Yalnızlık Tarifleri ayrıca ikinci okuduğum Yekta Kopan kitabı olma özelliğine sahip.

Kitap dokuz hikayeden oluşuyor ve ben hepsini art arda okumak yerine arada sırada bir hikaye okuyarak bitirdim. Böylece öykü okuduğumda oluşan yarım kalmışlık hissini ortadan kaldırdım.

En beğendiğim iki hikaye Rakı, Su ve Buz ile Maskeli Süvari oldu. Çok doğal, çok bizdendiler. Özellikle Rakı, Su ve Buz… Daha önce de bahsetmişimdir, romanlarda, hikayelerde kahramanlar hiç tuvalete gitmez. Duş alır, dişlerini fırçalar ama nedense tuvalete gitmezler. Bu da bana bazen fazla yapay geliyor. Oysaki Rakı, Su ve Buz’daki karakter tam olarak insandı. :D

Hikayeler genelde ailevi problemlere, aşka, arkadaşlığa değinmiş. Oldukça sade ve anlaşılır dille yazılmışlar. Olay hikayesinden çok durum hikayesi olmaya yakınlar.

Aşk Mutfağından Yalnızlık Tarifleri 2002 Sait Faik Hikaye Armağanı’nı almış. Kitabın sonunda yazarla yapılmış yayınlanmamış bir söyleşi de mevcut.

Sonuç olarak kitabı beğendim. Eğer uzun bir şeyler okumak zor geliyorsa, biraz hüzünlenmeye ihtiyacınız varsa tavsiye ederim. Ayrıca aşık değilseniz –benim gibi-, yalnızlık tarifleriniz kendiniz üzerineyse de, okuyabilirsiniz ve hatta sevebilirsiniz de. :D


“Sevmenin en zor yanı sevilmek…”

“Her gün oynanan bir tiyatro oyununun perdesi yavaşça açılıyor. Sahnedesin. Tek başınasın. Başroldesin. Günaydın.”

“Bir kere aşık olunur. Aynaya her baktığında onun yüzünü görüyorsan iş bitmiş demektir. Gittiği günden sonra baktığın her yolun son durağında onu görüyorsan da, sen bitmişsin demektir.”

“Bu bir kâbus değil, bir kâbus bile bu kadar karanlık olamaz.”


“Bana gördüklerinizi getirmeyin. Bana gördüklerinizin ardındakini getirin. Eğer bir şeyin arkasını görmek için çaba harcamazsanız, o size istediği kadarını gösterir. Çünkü unutmayın, her şey aslında göründüğünden farklıdır.”


17 Mayıs 2016 Salı

37) MY MAD FAT DIARY - RAE EARL


Novella Dinamik
Çeviri: Belgin Selen Haktanır
381 sayfa


My Mad Fat Diary’nin dizisini izlememin ardından kitaplarını merak etmeye başladım. Türkçeye çevrilmemişti ve alsam mı almasam mı düşüncesiyle karşı karşıya kaldım.

Almaya karar verdiğimde ne göreyim? Türkçeye çevriliyormuş! :D Böylece bir miktar bekledim ve çıktığında aldım.

Dikkat edin bu kitap bolca yemek ve abur cubur içeriyor. :D Rae Earl bir lise öğrencisi ve kilolarıyla başı dertte. Okuduğumuz kitap aslında onun günlüğü…

Kitap diziyle bazı farklılıklara sahip: karakterlerin adı, ön plandaki karakterler… Başta biraz yadırgadım ama sonra alıştım. Rae ile fiziksel yapımız benzeyince, sorunlarını daha kolay anlayabildim. :D

Günlük sevdiğim bir türdür, küçüklüğümden beri yazarım. Bu nedenle kitabı sevdim, yeri geldi kahkaha attım yeri geldi Rae ile birlikte sinirlendim.

Normalde dizi ya da filmi kitaptan sonra izlemeyi tercih ederim ama My Mad Fat Diary’de önce izlemiş olmam beni rahatsız etmedi. Üstelik diziyi izlememiş olsaydım sıkılabileceğimi düşünüyorum.

Ayrıca kitabın kapağını ve cildini çok beğendim. Ciltli kitaplara karşı ayrı bir sempatim var. :D Yanında poster de verdiğini belirtmeliyim.

İyi okumalar :D

“İnsan bir kere o kadar şişman olunca ‘siktir et gitsin’ etkeni devreye giriyor.”

“Bazen çok kötü birisi olabiliyorum ama sanırım, aslında hepimiz öyleyiz. Bazen.”

“Kimse beni kurtarmaya gelmeyecek. Eskiden beri de böyleydi.”

“Çok şişmanım. Kilo vermem gerek. Potansiyelim var ama katman katman yağların altında kalmış durumda.”


“Sanırım mutlu olmalıyım çünkü mutsuz değilim. Bazen canım hiçbir şey yapmak istemiyor ve her şeyden uzaklaşmış hissediyorum.”


19 Mart 2016 Cumartesi

27) SONRASI KALIR 1 - EDİP CANSEVER / HAYATIN İÇİNDEN

Yapı Kredi Yayınları
664 sayfa


Edip Cansever’i nasıl sevdim?

Sorunun cevabı için edebiyat bilincimin geliştiği lise yıllarıma dönmemiz gerekir. İkinci Yeni’den ilk tanıdığım isim Cemal Süreya olmuştu. Önce Sevda Sözleri’ni okudum ardından eşi Zuhal’e yazdığı On Üç Günün Mektupları’nı.

İsimce tanıdığım Edip Cansever ise Tomris Uyar’ın anısıyla ilgi alanıma girdi. Her doğum gününde yazdığı şiirler ve peçeteye yazılmış bir yazı… “Tomris rakıyı çok severdi, bense onu…”

Öyle biriydi işte Cansever. Önce arka planımda kalıp, zamanla, onu okumaya hazır olduğumda kendini fark ettirdi.

Sonrası Kalır 1 ilk okuduğum kitabı. Aslında 10 şiir kitabının toplanmış versiyonu.

Sözlerine, sevdasına hayran olduğum şairi okumak… Anlamaya çalışmak… Hislerine dokunmak… Belki de daha önce okumalıydım.

Favori şiirlerime değinirsek oldukça uzun bir liste olur. Yine de “Yangın”a ve “Ne Gelir Elimizden İnsan Olmaktan Başka”ya göz atın derim.

HAYATIN İÇİNDEN KARANLIK NOT: Bu sabah yarım kitaplarımı tamamlayacağım hevesiyle uyandım. Sonrası Kalır’ı bitirdim ve taze taze yorumunu yazıyordum. Sınıf grubundan mesaj geldi. “İyi misiniz arkadaşlar?” İçimde bir karamsarlıkla devam mesajları okudum. İstiklal’de patlama olmuş. Devamlı gittiğim İstiklal’de olan patlama… Evde olduğuma ve nefes alabildiğime mi sevinsem, ülkenin haline mi üzülsem? 

Yaşamaya çalışıyoruz. Yaşayacağız.

Mısralarla anlatacak olursak:

“Çok karanlık bir cümlede durmuş gibiyiz
Herkesin, ama herkesin yanılıp bir yerlere gittiği
Bir cümlede durmuş gibiyiz.”

Öyle değil miyiz?

Belki de çözüm ya da kaçış yolu edebiyattır.

“Bizim derdimiz yalnızlık,
Bizim derdimiz başka.”

“Adam olamadım bu şehirde,
Adam olamadım.
Akşamları yalnızlıktan,
Sabahları işsizlikten,
Ve senin yüzünden,
Deniz kenarı…”

“Hiçbir şeyin hiçbir şeyliği gibi bir şeydim. Bir ara
Hiç kimsenin tutmadığı oyunlara giderdim
Tiyatrolar ki benim en sevdiğim boşluklarımdır.”

“Ve yürürlükten kalkmış bir sözü tekrarlıyorum: sevin ki her şey olur
Sevin ki her şey olur

Olmuyor, biliyorum.” 


16 Şubat 2016 Salı

13) HALKA - MATS STRANDBERG, SARA BERGMARK ELFGREN


Sonsuz Kitap
Çeviri: Nilay Yelkenci
512 sayfa

Halka’yı geçen yıl Tüyap’tan indirimliler standından almıştım. İndirim yazısını görünce dayanamıyorum biliyorsunuz. :D

Halka gençlik-fantastik türünde, Engelsfors Üçlemesi’nin ilk kitabı. Gençlik kısmının fantastiğe baskın olduğunu söylemekte fayda var.

Kitap küçük bir kasabada liseye giden 7 gencin yaşadıklarını konu alıyor. Bu 7 kişi seçilmişler olarak dünyayı korumak zorundalar.

Konuya bakınca çok hareketli bir kitap gibi geliyor ama değil. Genelde seçilmişlerin gençlik sancılarını okuyoruz. Kahramanların kusursuz olmamasını severim bu yüzden benim için kitabın artı yönlerinden biriydi.


Serinin devam kitaplarında fantastik öğeleri daha çok göreceğimizi düşünüyorum ama devamı Türkçeye çevrilmedi. İlk kitap Türkiye’de 2013’te yayınlandığına göre, çevrilmez de sanırım. 

İngilizcesini alıp okur muyum? Henüz kararsızım :D Okunacak kitaplarım bittiğinde, belki...


24 Ekim 2015 Cumartesi

Pul Biber / Dergi


Didem Madak’ı severim. Kadın sesinin ağırlıkta olduğu dergileri de severim. Pul Biber ise ikisinin birleşimi gibi.

Adını Didem Madak’ın Pulbiber Mahallesi kitabından alan dergiyi, kitapçıda şans eseri gördüm. Alsam mı almasam mı diye düşünürken, birinci sayısı olduğunu görüp kasaya yöneldim.

İyi ki dikkatimi çekmiş!

Arzu Taşçıoğlu, Akasya Asıltürkmen, Ayşen Gruda, Gamze Erzin, Gaye Su Akyol, Gonca Özmen, Janset Karavin, Melike İnci, Mine Söğüt, Nermin Yıldırım, Sevin Okyay, Umay Umay, Yeşim Tabak, Zeynep Aksoy gibi isimlerin yazıları dergide mevcut.

Dergideki tüm yazıları sevdim. Akasya Asıltürkmen’in 'Öyle Şeyler Bize Ters' başlıklı yazısı ise aklımda yer edenlerden biri oldu. Neden? Çünkü sürekli yaşanan bir olay! Kadın hesabı ödemek ister ya da benzeri bir harekette bulunur. Adamdaki cevap: “Böyle şeyler bize ters!” Böyle cevaplar da bize ters, ne yapacağız?


Neyse.

Şu sıralar kitaptan çok dergilere yoğunlaşmış durumdayım. Kitaba uzun süre ayıramamamdan kaynaklanan bir aksama. Dergiyi elime alıp birkaç yazı okuduktan sonra bırakabiliyorum. Ama kitap bırakılmıyor. Bir sayfa daha derken zaman uçuyor gidiyor. Sonuç olarak daha fazla dergi okuyorum.

Bazen okumak, benliğinden kurtulmaktır. Bazense benliğini bulmaktır.
Zeyniler Köyü’nde Çalıkuşu şimdi zaman.
Bir çılgınım,
Kedilerin ruhlarımızı okuduğuna
İnandırmaya çalışan herkesi
Bir elimde tabanca,
Bütün dualarım delik deşik.” 

(Çalıkuşunun  Z Raporu – Didem Madak)