müzeler etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
müzeler etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

23 Nisan 2019 Salı

Yaşamdan Kareler: Eskişehir


Cumadan pazartesiye kadar Eskişehir’deydim! Bu küçük Eskişehir gezimin temel nedeni Bilge’yi ziyaret etmekti. Eskişehir’de yüksek lisansa başladığından beri bunun planını yapıyorduk ve tarihleri anca ayarlayabildik.

Eskişehir’de neler yaptım, nereleri ziyaret ettim ve neler yedim? Başlayalım :D



Cuma sabahı 6.30 treniyle Bakırköy’den yola çıktım. Trenleri, seyahat etmeyi –özellikle trenle seyahat etmeyi- çok özlemişim! Demiryollarının beni sakinleştiren, düşüncelerimi toparlamama yardım eden bir yönü var.

3.5 saat sonra Bilge beni gardan aldı ve Haller’deki Shakespeare’e kahvaltı etmeye gittik. Patateslerini beğendiğim için kahvaltısı benim için çok güzeldi.



 Kahvaltının ardından TCDD Müzesi’ne gittik, trenleri seviyorsanız ilginizi çekebilir.


Devrim Arabası’nı Eskişehir’e diğer gelişimde de görmüştüm ama Bilge görmediği için oraya da gittik.

Günün geri kalan kısmını Adalar’a ayırdık ve Eskişehirli arkadaşımın tavsiye ettiği yerlere gittik: Eskişehir Kitapçısı, Aşiyan Sahaf. Civardaki diğer kitapçıları gezdik.

Eskişehir Kitapçısı

Akşam yemeğini Sağlık Pide’de yedik ve daha önce hiç duymadığım ama tadını çok beğendiğim “Konfor” kebabı(??) ile tanıştım. Günün son olayı olarak, Travellers’ Cafe’de ortaokul arkadaşımla buluştuk.




Cumartesi gününü Odunpazarı’na ve müzelere ayırdık. Gezdiğimiz müzeler:
·        Cumhuriyet Tarihi Müzesi
·        Arkeoloji Müzesi
·        Kurşunlu Külliyesi
·        Lületaşı Galerisi
·        Cam Sanatları Merkezi
·        Osman Yaşar Tanaçan Fotoğraf Galerisi
  •         Ahşap Eserler Galerisi: Kesinlikle gezmelisiniz, çok güzel eserler var.



Ahşap Eserleri Galerisi

Müzelerin dışında Karakedi Bozacı’sına gidip, boza içtik. Övüldüğü kadar beğenmedim. Bana kalırsa Vefa’nın bozası daha lezzetli ama her zaman aynı tatta bulamıyorsunuz. Bu nedenle favori bozam Balaban. 

Odunpazarı’nın ardından Haller’de pizza yiyip, tiyatromuzu izlemek için Opera binasına yol aldık. Oyunun adı: Bernarda Alba’nın Evi.


Haller

Pazar günü ise Sazova’ya Masal Şato’sunu gezmeye gittik. Bilim Deney Merkezi ve Korsan Gemisi’ni önceki gelişimde ziyaret etmiştim. Bu yüzden onları es geçtik.




Masal Şatosu benim için hayal kırıklığıydı. Dışarıdan bu kadar güzel görünmesine rağmen içinde neredeyse hiçbir şey yoktu. Olan masal kahramanları ise çirkinlerdi. Kulelere çıkamamak da ayrı üzücüydü.



Sazova’dan Odunpazarı’na geri döndük ve Yılmaz Büyükerşen Balmumu Müzesi sırasına bakmaya karar verdik. Cumartesi günü 2-3 kez önünden geçmiş ve o uzun sırayı beklemek istememiştim. Müze kuyrukları, Vatikan için dört saat yağmur altında bekledikten sonra bana çok itici gelmeye başladı.


Müzenin önündeki sıra yine çok uzundu, biz de çibörek yiyerek bekleyip beklememe kararımızı netleştirdik. Bekledik. Tam 45 dakika. Bu arada küçük bir parantez açayım, çibörek bana göre fazla soğanlı ve bu deneyişimde de pek sevemedim. Şehre özgü bir başka lezzet olan met helvasını ise tavsiye edebilirim, pişmaniye severler beğeneceklerdir.



Balmumu Müzesi’nde önceden heykellerin yanına gidip fotoğraf çekilebilme imkanınız varken, şimdi heykelleri şeritle korumaya almışlar. 45 dakikalık bekleyiş biraz fazla olsa da, gezdiğim için mutluyum. Haftaiçi bu kadar sıra olmayabilir, aklında bulunsun.

Odunpazarında son gezdiğim müzeler Ticaret ve Sanayi Müzesi ile Tayfun Talipoğlu Daktilo Müzesi oldu.

İşte Bisküi Adam!



 Eskişehir'e dair eklemem gereken diğer bir nokta, tüm bu gezi süresi boyunca donuyorduk. Hava çok soğuktu, şal-şapka-kışlık mont üçlüsü bile bizi yeterince koruyamadı.


İki kız. İki bere. Bir şato. Dondurucu soğuk.


Böylece Eskişehir gezimin sonuna geldik. Pazartesi sabahı Bilge’yle vedalaşıp, 7.30 trenine bindim. İstanbul’a doğru yolculuğuma başladım…

Daha nice gezilere Bilgesi! Her şey için teşekkür ederim!