Metis Yayınları
73 sayfa
|
Birhan Keskin, memleketlim.
Kitaplarından Kim Bağışlayacak Beni ile Fakir Kene’yi okudum.
Tüm şiirlerini okumak istiyorum.
“Dünya ne ki sevgilim,
benim sana yaptığım kubbe yanında?
Düşsün, olsun, bırak,
içinde yıldızlar patlıyor.
Kolaydır inanmak kadar inanmamak da.
İster sal kendini dünyaya, ister kal yanımda.
Her şeyden öte öyle sevdim ki ben seni
Yoluna baş koymak diyoruz
Biz barbarlar buna.”
Neden önceliğim Y’ol oldu?
“Omurgamı aldın benim.
Omurgamı aldın.
Omurgamı aldın.
Omurgamı.
Niye?”
Çünkü içinde Taş Parçaları var.
“Ben seninle sevgilim
Mutsuz ama bahtiyardım.”
Keskin’i Taş Parçaları’yla tanıdım. Ama bugüne kadar, hep dinlemiştim.
Geçen hafta bir akşam, içimden Taş Parçaları’nı okumak için istek yükseldi. O
an, o şiiri okumalıydım. Ne yazık ki, kitabı alana kadar beklemek zorunda
kaldım.
“Balkonunuz çok yüksek sizin baş döndürüyor.
Dünya pek alçak bir yer olacak yakında öyle görünüyor.”
Dünyaya şairin gözünden bakmak için, tanımak için şiirlerini
okumak gerek. Onun hüzünlü ama sert dizelerini okurken hislerimizin benzediğini
düşünüyorum. Belki de şiirler, kendimizi de tanımamıza yardımcı oluyor.
“Benim artık taş taşıyacak,
Taş kaldıracak, taş atacak
halim mi var!”
İyi ki kitaplar var. Şiirler var. Taş taşımaya halimiz
olmadığında, koşup saklanabileceğimiz dünyalarımız var ve bizi bizim yerimize
anlatacak güzel insanlar var.
“Halimi anlatacak sözler yazamam artık
Bu kavruk mektuba
Rüzgardan yan yatmış otlar koydum
Gerisini sen anla.”