 |
Kırmızı Kedi Yayınevi
355 sayfa
|
Kendi Gecesinde, İnci Aral’dan okuduğum ilk kitap. Çağnur
okumuş, biraz bahsedince ben de okuyayım dedim ve bana ödünç verdi. Teşekkürler
Çağnurella 😍
Yazardan ne beklemem gerektiğini bilmiyordum, sadece umutlarım
vardı. Kendi Gecesinde beni hayal kırıklığına uğratmadı ve kitabı sevdim.
Kitapta, dünyaya direnmeye, zaman zaman tutunmaya çalışan Hayali
ve Reyan’ın hikayesi anlatılıyor. Bu arada ikisinin erkek olduğunu belirteyim.
Yazarın dilini sevdim, anlatımını sevdim, kitabın yarısını
stickerladım. O zaman alıntılara geçelim. :D
“Tedbirli olayım derken, olmakla olmamak, sevmekle sevmemek, bir
şeyler yapmak ve hiçbir şey yapmamak arasında gidip geliyordum.” /9
“Herkese benzemeyeni öbür tarafa, yalnızlığa itiyorlar. Parazit,
hatta yok sayıyorlar ama yok sayılan yok olmuyor, ölmüyor.” /49
“Dünyadaki bütün acıları üstlenmiş gibiydim.” /112
“Ölümün, genç ölümün insanı üzen yanı, geriye bitmemiş,
yaşanmamış, doyurulmamış pek çok şeyin kalıyor oluşu. Sabahlar, geceler,
kuşlarla dolu korular, yalnızlıklar, hüzünler, eski ayakkabılar, uzaktan uzağa
aşklar, söylenmeden kalmış sözler.” /119
“Belki de karşılıksız aşklar daha şiddetli oluyor, daha uzun
sürüyor. Biraz da kederimize, çılgınlığımıza bağımlı hale geliyoruz çünkü.”
/135
“Hayaller. Belki de hepimizin hayatı olmayacak hayallerden, kısacık
tatlı anlardan ya da tek bir anlamsız hatadan başka bir şey değil.” /138
“Sürgün uzaklarda mıdır her zaman? Hayır, insan önce kendinden,
kendi içinden sürülüyor.” /140
“Her ölümle kendi ölümümüze yaklaşıyoruz. Ölüm de birikiyor
çünkü. İnsanın, hayatının hiçbir önemi, değeri, hikayesinin hiçbir ilginç yanı
olmadığını düşünüp ölmek istediği zamanlar oluyor. Sonra başka bir ölüm ya da
sevdiğin biri ölmekten vazgeçiriyor seni, yaşadığına sevindiriyor.” /233
“Bizim sanatçımız, kabiliyetli, üretici insanlarımız da
talihsizdir. Çoğunu harcamışlardır. Hapislere tıkmış, önlerini kesmiş, anlarına
kastetmişlerdir.” /237
“Karanlığa itelediğimiz anılar en aydınlık anlarımızda bir
yerlerden çıkagelip neden havayı bulandırıyorlar böyle?” /285